Özet
Çoğu
anarşist “psikolojize etme” hususunda şüphecidir ve psikolojinin bireyci odak
noktası olan bir disiplin olmasını reddetmenin de ötesinde, psikolojiye çok az
referans vermektedir. Hâlbuki iktidar, hiyerarşi, iş birliği ve benzer
dinamiklerle ilgili psikolojik varsayımlar, devletçilik (statizm) ve kapitalizmin
eleştirilerinden yola çıkıyor ve toplumu dönüştürmek için prefigüratif[1] çabaları
şekillendiriyor; böylece insanlar hem otonomi hem de karşılıklılık/müştereklik
(mutuality) kazanabiliyorlar. Sorun, psikolojik araştırmaların ve
psikoterapinin hangi yönlerinin, özellikle de eleştirel psikoloji ve hümanistik
psikolojinin ve radikal psikanalizin uzantılarının, anarşistlerin hem kişisel
hem de politikayla aynı anda süren kavgasına nasıl yardımcı olabileceğini
belirlemektir.
* *
*
G
|
ustav
Landauer hepimizin içindeki, içsel ve dışsal güçlerin birleşimine atıfta
bulunarak şöyle yazar: “Devlet bir koşuldur, insanlar arasındaki belirli bir
ilişkidir, insan davranışının bir biçimidir, bunu diğer ilişkileri daraltarak
ve farklı davranarak yok edebiliriz” (Landauer, 1910, akt. Buber, 1958, s. 46).
Tüm dünya görüşleri gibi anarşizm de davranış ve düşünme biçimimizi
belirleyen insan doğası ve insan toplumu hakkında varsayımlar içerir. Bu
“gündelik psikoloji” (Jones ve Elcock, 2001) kendimizi ve başkalarının
davranışını anlamamıza yardımcı olur ve ne tür bir toplumun arzulanabilir ve
mümkün olduğuna dair hissimizi/algımızı (sense) şekillendirir. Anarşist politik
kültürün parçası olmak (Gordon, 2005) sık sık eski varsayımları yenileriyle
değiştirme anlamına gelir. Kişisel ve politik olan arasındaki karşılıklı
bağlantılar bağlamında psikolojik varsayımların önemine rağmen, psikolojinin
çeşitli yönlerinin -akademik disiplin, terapötik meslek, psikanalitik anlayış
ya da popüler kültürün gücü- özgürleşme ve toplumun ilerlemesi konusunda ne
kadar yardımcı olabileceği hâlâ belirsizliğini koruyor.
Anarşizm
ve psikoloji, tanım, köken, yöntemler, kapsam veya hedefler konusunda pek az
fikir birliğine varan bir eğilim dizisini içerir. Anarşistler -yalnızca
anarşist akademisyenler değil- anarşizmin ne olduğu, ne zaman başladığı, ne
aradığı, nasıl doğru yapılabileceği ve -özellikle de akademisyenler-
post-anarşizmin eski tip anarşizmin yerini alıp almadığı hususunda tartışırlar.
Psikoloji karşılaştırmalı sorulara sahiptir: Doğru odak noktası zihin mi
davranış mı? Psikoloji bir bilim midir ya da bir bilim olmalı mıdır, eğer
bilimse ne tür bir bilim olmalıdır? Genel davranış yasalarını mı yoksa bağlam
içerisinde bireylerin daha iyi anlaşılmasını mı araştırıyor? Bu paraleldeki
tartışmalar bizlere, anarşizmi ilerletmeye ve psikolojinin kimin amacına hizmet
edeceğini belirlemeye dair çıkarımlar sunacaktır.
Anarşizmin
eleştirisi kaçınılmaz olarak psikolojik alana girer. Anarşistler genel olarak
iş birliği ve karşılıklı yardımlaşma, kendi kendini yönetme ve katılım,
kendiliğinden olma/spontanlık ve özgürleşme gibi değerleri savunurlar.
Hiyerarşik-olmayan toplum, inanıyoruz ki, insanların başkalarını incitmeden,
değişen ve bazen çelişkili olan otonomi ve karşılıklılık ihtiyaçlarını
karşılamasına yardımcı olur (Fox, 1985, 1993a). Elit denetimin, yalnızca
radikal hareketleri bastırmaya değil, aynı zamanda bizi kariyerci, tüketici,
milliyetçi ve diğer münasip ideolojik yollarla otonomiyi veya karşılıklılığı ve
çoğunlukla her ikisini de feda ettiren manipülasyonlara bağlı olduğunu
biliyoruz. Bu manipülasyon, büyük ölçüde insan doğasının ve toplumun belirli
görüşlerini içselleştiren ve yaygınlaştıran baskın kurumlar -eğitim, din,
medya, hukuk, psikoterapi gibi- aracılığıyla çalışır.
Açık
olmak gerekirse: Bu konuların yalnızca psikolojik olduğunu ya da psikologların
söylemek zorunda oldukları şeyin başkalarının söylediğinden daha yararlı
olduğunu söylemiyorum. Bireyle topluluk arasındaki karşılıklı etkileşim “belki
de tüm toplumsal teorideki merkezi gerilim olduğundan” (Amster, 2009, s.290) en
üretken yaklaşımlar disiplinlerarası olanlardır.
Aynı
zamanda çok fazla psikolojikleştirmenin, dikkati politik çalışmadan
saptırdığını da biliyorum. En son trend olan “pozitif psikoloji”, dünyamızdan
ziyade düşüncemizi değiştirmenin çözüm olacağını öne sürmenin bir başka cazip
tezahürüdür (Ehrenreich, 2009). Şu notu düşen Zerzan'a (1994) katılıyorum;
“Psikolojik Toplum’da, tüm sosyal çatışmalar, bireyin kişisel sorunu olarak
dayatıldığı için otomatik olarak psişik problem seviyesine
kaymıştır" (s. 5). Ve Sakolsky’ye (2011) de katılıyorum:
“Karşılıklı yardımlaşma (mutual aid)
yönündeki insan dürtüsü, boğucu endüstrinin profesyonel propagandacıları olarak
apolitik bir pozitivist psikoloji tarafından, daha da boğulmaktadır. Kendi
yabancılaşmamız ve baskı altında olmamız konusunda bizim suçlu olduğumuz
vurgusu, daha sonra ortak uysallığımızın günlük ilişkileriyle pekiştirilir;
mütemadiyen ‘realist ol’, ‘programa katıl’, ‘mızmızlanmayı bırak’, ‘gerekirse
bir anti-depresan al’ ve ‘tanrı aşkına neşeli görün’ diye teşvik ederiz
birbirimizi” (s. 10).
Dahası,
geleneksel Batı orta sınıf değerlerinin uygulayıcıları/zorlayıcıları (enforcer)
ve devlet ve kurum gücü temsilcileri olarak psikologların rollerini görmezden
gelmiyorum. Bu aşağılık bir tarihtir; insanları bürokratik sosyal kontrol için
kategorize eden istihbarat ve kişilik testlerinden, mahkumları, işçileri,
zihinsel hastaları, öğrencileri ve kadınları pasifleştirmeye, çarpıtılmış bir
normallik anlayışından, kurumsal ürünlerin reklamını yapmaya ve Guantanamo
körfezindeki mahkumların sorgulanmasına kadar yayılan bir psikolojik
manipülasyon (Herman, 1995; Tyson, Jones ve Elcock, baskıda). Psikoterapistler,
rutin olarak, psikiyatristler tarafından yaratılan, sigorta şirketleri
tarafından talep edilen ve bazen sosyal kontrol için açık şekilde tasarlanan tıbbi
teşhisleri kullanmaktadır. Örneğin, “Karşı Gelme/Karşıt Olma Bozukluğu”
(Oppositional Defiant Disorder) Benjamin Rush’ın “anarşi” tanısından
kaynaklanıyor; Benjamin Rush, “Amerikan psikiyatrisinin babası” ve Bağımsızlık
Bildirgesi’nin bir imzacısı, “özgürlük tutkusunun aşırılığı deliliğin bir
biçimini teşkil eder” diyerek federal otoriteye direnenlere bu tanıyı
uyguluyordu.
Anarşist
psikologların serpilmesine rağmen (örn. Chomsky, 2005; Cromby, 2008; Ehrlich,
1996; Fox, 1985, 1993a; Goodman, 1966/1979; Sarason, 1976; Ward, 2002),
disiplin karmakarışık olmaya devam ediyor. Bu yüzden anarşistlerin psikolojik
kavramlar kullandıkları ve insan doğasından bahsettikleri zaman bile
psikolojiye değinmemeleri şaşırtıcı değildir. Örneğin, Çağdaş Anarşist
Çalışmalar’daki (Contemporary Anarchist Studies) (Amster ve ark., 2009) 28
bölümden çok azı, endekste görünmeyen, psikolojiye değinmektedir; 34
yazarın hiçbiri bir psikolog olarak tanımlanmamıştır. Bir Anarşist Çalışmalar
Ağı okuma listesi[2], “psikolojinin, anarşizmi
sunmak için potansiyel olarak büyük bir yeri vardır (ve tam tersi!)” diyor,
ancak psikanaliz üzerinde psikolojiden çok daha fazla eser listeliyor; çoğu
eski ve İngilizce değil. Başlıkta hem anarşizm hem de psikoloji
içeren sadece bir kitaba referanslar buldum. Tek tük istisnalarla birlikte,
ekopsikolojiye (Heckert, 2010; Rhodes, 2008) son zamanlarda yapılan
bağlantılar da dahil olmak üzere, potansiyel bağlantıların sistematik bir
şekilde ele alınışı çok az olmuştur.
Daha
önce de belirtildiği gibi, anarşistler düzenli olarak Marksistler ve
Sitüasyonistlerinkilere paralel olarak (Debord, 1967; Vaneigem, 1967)
psikolojik argümanlar üretmektedir. Bu, Kropotkin, Emma Goldman ve diğer klasik
anarşistler için geçerliydi ve bugün için de geçerli. Landauer’e göre, “İnsanlar
devletin içinde yaşamıyorlar. Devlet insanların içinde yaşıyor”du (Sakolsky,
2011, s.1). Goldman’a göre “Bugün karşı karşıya olduğumuz ve en yakın gelecekte
çözülecek sorun, kişinin nasıl kendisi olacağı ve aynı zamanda diğerleri ile
nasıl bir olacağı, tüm insanları derinden hissedip yine de kişinin
karakteristik özelliklerini nasıl koruyacağıdır” (Shukaitis, 2008, s.12). Erken
dönem kadın anarşistler, “yaşamın kişisel ve psikolojik boyutlarını”
vurgulayarak “ailelerin, çocukların ve cinsiyet gibi yaşamın kişisel yönlerinde
meydana gelen değişikliklerin politik faaliyet olarak görülmesi” gerektiğini
vurguladı (Leeder, 1996, s.143). Bir asır sonra, Milstein (2009) diyor ki,
anarşizm “birey ile toplum arasındaki gerginlikle tutarlı olan tek siyasi gelenektir”
(s.92), “toplumu dönüştürmek aynı zamanda kendimizi değiştirmeye de” yöneliktir
(s.12). Salmon’a (2010) göre, “Sisteme meydan okuma konusunda konuşmak ve aynı
zamanda kendimize meydan okumayı unutmak kolaydır. Birini diğerinin üstüne
koymanın değil, her ikisinin de el ele gittiğinde gerçekten devrimci olduğunun
farkında olunmalı” (s.13). Gordon (2005) da dönüşümün şimdi başladığını ısrarla
vurguluyor:
“Diğer politik hareketlerle
kıyaslandığında, arzulanan sosyal ilişkilerin devrimci hareketin kendi içindeki
yapıları ve pratikleri içerisinde gerçekleştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu
vurgulamasıyla, anarşizm özel bir yere sahiptir. Dolayısıyla, prefigüratif
politikalar ‘inşacı’ (constructive) bir doğrudan eylem biçimi olarak
görülebilir; burada hiyerarşi ve hâkimiyetten yoksun toplumsal ilişkiler
önermiş olan anarşistler kendi inşalarını kendi başlarına üstlenirler” (s. 4).
Yine
de bir sorun var. Bugün anarşist değerlerle yaşamak istesek de hiçbirimiz bunun
nasıl yapılacağını öğrenerek büyümedik. Barclay (1982) şöyle yazıyor;
“[anarşist maksatlı toplulukların] bireysel üyeleri devletin kültürel gelenek
ve değerlerinde yetiştirildiler ve kendilerini bu zararlı etkilerden arındırmak
için en büyük zorlukları yaşarlar” (s.103). “Anarşist teorideki politik ve
kişisel arasındaki gerilim” (DeLeon ve Love, 2009, s.162), “dengeyi bulmak için
sürmekte olan bir mücadele” anlamına gelir (Milstein, 2009, s.15).
“Hareket içerisinde iktidar meselelerine
karşı çıkan son eserler, ırkçı, cinsiyetçi, yaşçı (ageist) ya da homofobik
davranış dinamiklerini açığa çıkarma ve toplumdaki egemenlik kalıplarının bu
dinamikler içindeki etkileşimlere nasıl yansıtıldığı üzerine odaklanır ve
aktivist çevrelerdeki liderlik pozisyonlarında neden, erkeklerin kadınlardan,
beyazların beyaz-olmayanlardan ve engelli-olmayanların engellilerden daha fazla
yer alma eğiliminde olduğunu sorgular” (Gordon, 2008, s.52).
Bu
güçlüklerle yüz yüze geldiğimizde, bazen tereddüt ederiz. Yapılması gereken çok
sayıda şey karşısında, bazen anarşist toplumun bir gün daha doğal olarak
sağlayabileceği, kişisel, kişilerarası ve kolektif beceriler geliştirmek yerine
sadece anı yakalamak için yeterince işlevsel kalmakla yetiniriz. Kendimize
odaklanmanın -kendi ilişkilerimiz, ihtiyaçlarımız, hislerimiz, arzularımız, büyük
ve küçük sorunlarımızın- meşgul edici, izole edici ve narsistik olabileceğini
biliyoruz. Bireysel çözümlere direndik. Ancak, eğer ihtiyaçlarımızı ve
isteklerimizi daha iyi anlar -nereden geliyorlar, neden onlara sahip
oluruz, onları nasıl tatmin edebiliriz, onları nasıl değiştirebiliriz- ve daha
etkili bir şekilde etkileşime girmeyi öğrenirsek, yaşama durumlarımız daha
tatmin edici, ilişkilerimiz daha doyurucu, çalışma hayatlarımız daha
katlanılabilir ve toplumsal ve politik projelerimiz daha başarılı olabilir.
Anarşistlerin, bence, hayatın rekabetçilik, mülkiyetçilik, kıskançlık ve
tahakkümden azade kılındığında kendimizi özgürlüğe, kendiliğindenliğe ve
sevince açacağımız konusunda iyi bir mantığı vardır. Ancak farklı olmaya karar
vermek bizi farklı kılmaz. Kendimizi bir ömür boyu kötü alışkanlıklardan,
deforme ihtiyaçlardan ve çarpıtılmış duygulardan kurtarmak o kadar kolay
değildir.
Psikoloji
alanının düşmandan ziyade müttefik olması daha yararlı olacaktır, yine de
anarşizmin psikoloji alanına sunacakları sunamayacaklarından daha fazladır.
Bununla birlikte, giderek artan sayıda eleştirel psikolog (Fox, Prilleltensky
ve Austin, 2009) araştırma, öğretim ve terapi alternatiflerini de araştırırken,
psikolojinin ideolojik rolünü patlatmak için Sakolsky (2011) ve Zerzan (1994)
kadar hazırdır. Eleştirel psikoloji, diğer alanlardaki muadillerinden daha
marjinaldir ve muhtemelen öyle kalacaktır (Parker, 2007), taraftarları
anarşistten daha çok Marksist hatta liberaldir (Fox, baskıda), fakat yine de
Gordon (2009) tarafından tanımlanan üç anarşist projeyi ilerletmek için en
muhtemel disiplin alanı olmayı sürdürüyor; “gayrimeşrulaştırma
(delegitimation), doğrudan eylem (hem yıkıcı hem de yaratıcı) ve ağ oluşturma
(networking)” (s.253). Bir sonraki bölümde, anarşizmi ilerletmek için karışık
etkilere sahip olan üç alan tanımladım; terapötik meslek olarak klinik
psikoloji, bilgi üreten teknoloji olarak sosyal psikoloji ve hümanistik
psikoloji ile radikal psikanalizin soyları.
Temel İlişki
Anaakım
psikologlar genellikle esas noktayı kaçırsalar da bazen yararlı kavramlarla
uğraşırlar. Bireysellik ve karşılıklılık arasındaki gerilim (tension) özellikle
önemlidir. Kendilik (self) ve öteki (other) arasındaki varsayılan ikili
bölünme; fail/cemaat (agency/communion), bağımsızlık/bağlılık
(independence/interdependence), otonomi/topluluğun psikolojik hissiyatı
(autonomy/psychological sense of community), gibi terimlerle birlikte standart
tarifedir. Kişilik kuramcıları, koşulların -aile, arkadaşlar, okul, vs.-
kendine odaklı çocukluktan toplumsallaşmış yetişkinliğe, gelişimi nasıl
etkilediğini ve bazen farklı toplumların kendi ihtiyaç duydukları kişilikleri
nasıl ürettiklerini göz önünde bulundururlar. Sosyal psikologlar, anaakım
görüşlerin genelde toplumu, kültürü ve tarihi dışladığı hâlde, “kişi” (örneğin
kişilik, duygu, inançlar) ve “ortam” (diğerlerinin varlığı, bir odanın
konfigürasyonu, algılanmış normlar) arasındaki etkileşimin mantra’sını yapar
(Tolman, 1994).
Bu
gerilim ve etkileşimler anarşist düşüncenin merkezinde yer alır ki bu, hem
kişisel ve toplumsal değişim arasındaki ayrışmazlığı ve karşıtlığı hem de bu
değişimi aynı anda sağlamaya girişme zorluğunu kabul eder. Anarşistler “bu
kendilik ve toplum arasındaki denge eyleminin bir insanlık durumu olduğunun
ayırdındadır” (Milstein, 2009, s.14). “İşgalcilik” (squatting) ya da samimiyete
açık ilişkiler gibi yaşam tarzı kararları, anarşistleri radikal yaşam tarzı
eylemlerinin zihnimizi baskıcı sosyal normlardan kurtarma potansiyelini
tanımaya itti” (DeLeon ve Love, 2009, s.161). Çünkü “anarşistler için görev
yeni bir toplumu tanıtmak değil, mümkün olabildiğince şimdiki zamanda
alternatif bir toplumu gerçekleştirmektir” (Gordon, 2005, s.12), tüm alanlar
mücadeleye davet etmektedir.
“Kişisel olan politiktir, aynı zamanda
ekonomik hatta sosyal ve kültüreldir de. Bakım ve ev işleri, günlük görevlerin
konuları ile ilgili mücadeleler, yalnızca daha geniş siyasi ve ekonomik
sorunlardan bağımsız bireysel endişeler değildir; bunlar, bu daha büyük
süreçlerin her günkü tezahürleridir” (Shukaitis, 2008, s.5).
Salmon
(2010), “kişisel ilişkilerimiz bizi mevcut sistemle uyumlu tutmak için
kullanılıyorsa, ilişkilerimizin temelini sorgulamanın, anaakımın sürekli olarak
bizi zorlamaya çalıştığı siyasi çıkmazla mücadelenin bir parçası” olduğunu
savunur” (s.13). Gordon (2010) benzer bir noktaya değinir:
“İnsan-insandışı ilişkileri ve hayvanların
sömürülmesini eleştiren anarşistler, bu sömürüyü engellemenin yollarını bulmayı
amaçlarlar, örneğin hayvansal ürünleri kullanmaktan kaçınırlar. (Aynı zamanda kampanyalar
yaparak, laboratuvarlar, mezbahalar, hayvan çiftlikleri, vs. için doğrudan
eyleme geçmek gibi). Benzer şekilde, tekeşliliği eleştiren anarşistler, örneğin
feminist bir bakış açısıyla, günümüzde, polyamory (çoklu aşk) pratiğini
kullanarak farklı şekilde yaşamanın yollarını ararlar.” (Gordon, 2010)
Ya
da sitüasyonist Raoul Vaneigem'in (1967) yazdığı gibi “açık bir şekilde
gündelik hayata değinmeden, aşk hakkında yıkıcı olanı ve kısıtlamaların
reddindeki pozitifliği anlamaksızın devrim ve sınıf mücadelesi hakkında konuşan
insanlar, ağızlarında ceset bulunduranlara benzerler”.
Terapötik Meslek Olarak Psikoloji
Çoğu
kişi psikolojiyi düşünürken, akıllarında terapi mesleğini vardır: “ruh sağlığı”
zorluklarını çözmeye yardım eden; klinik psikologlar, aynı zamanda
psikiyatrlar, sosyal hizmet uzmanları ve danışmanlar. Psikolojinin Sigmund
Freud’a dayandığını ya da psikoloji ile psikanalizin “belirgin bir sınır
anlaşmazlığına sahip iki disiplin”den ziyade aynı şey olduğunu düşünebilirler
(Tyson ve ark., bakıda, s.184-185). Çoğu klinik psikoloji öğrencisi, hem ruh
sağlığı ve hastalığını -ağır terimleri- hem de rakip düşünce okullarına dayanan
terapi tekniklerini anlamanın çeşitli yollarını öğrenirler. Psikoterapistlerin
yaptığı şeylerden sadece bir kısmı, kendi kendimizi nasıl “tamir”
edebileceğimizi öğreten popüler psikoloji kitaplarında bulunan kişisel gelişim
tavsiyelerini andırıyor.
Eleştirel
psikologlar, psikoterapinin en yaygın yaklaşımına itiraz ettiler; sorun ve
çözümlerin toplumsal tabiatlarını tanımak yerine içselleştirerek tatminsiz bir
dünyaya uyum sağlamamıza yardımcı olmasına. Psikolojinin felsefeden ayrı bir
bilim olabileceği iddiası, kapitalist rekabet dünyası için rekabetçi ve
çabalayan bir insan doğası hayal ve talep eden 19. yüzyıl Sosyal Darwinizm’ine
eşlik ediyordu. Hiyerarşiye, ataerkilliğe ve ırk ayrıcalığına meydan okumaktan
ziyade onu varsaydı. Terapist olan 20. yüzyıl psikologları patronlara, politik
seçkinlere veya egemen kurumlara daha geniş bir meydan okumadan ziyade
insanları kendilerini düzeltmeleri için teşvik ettiler. Ve hâlâ günümüzde,
anaakım terapi, özgüven ve özsaygımızı artırarak ve ilişkilerimizi sürdürerek
okuldan geçebilmemize, zamanında çalışmaya, bir sonraki gün de buna devam
edebilmemize, stres azaltma tekniklerine hâkim olmamıza yardımcı olarak
işlevsel olmamızı sağlar ve milyonlarca kişi aynı “bireysel problemlere” sahip
olduğunda bile, kendimiz dışında bir şeyin hatalı olabileceğine dair herhangi
bir belirti olabileceğini görmezden gelir. Bu, kültürel açıdan yaygın klişeler,
günlük psikolojimizin bir parçası hâline geldi, görünüşte açık, doğal ve doğru
(Fox ve ark., 2009). Bu genellemelerin önemli istisnaları vardır. Feminist,
Marksist, anarşist ve diğer eleştirel ve radikal terapistler -psikologlar,
psikiyatristler, Alfred Adler ve Erich Fromm gibi psikanalistler- duygusal
hâllerimiz, alışılagelmiş davranışlarımız ve çevremizdeki topluluklar
arasındaki bağlantıları araştırdı ve ortak zorlukları kültürel olarak
belirlenmiş koşullara kadar izlediler. Radikaller, çoğunlukla, “zihinlerimizin
toplumsal ve kültürel çevrenin ürünleri olduğunun sürekli farkındalığından
dolayı, psikanalizi araştırmışlardır; psikanaliz, kültürel eleştiri için her
zaman psikolojiden daha fazla potansiyele sahipti, özellikle psikolojinin
kavramsal anlayıştan ziyade teknolojik kontrole dayanan yönleri dolayısıyla”
(Tyson ve ark., baskıda, s.178).
Radikaller
arasında özellikle etkili olan isimlerden biri Wilhelm Reich’ti (1942);
Reich’in cinsel bastırma ve faşizm arasındaki bağlantıya dair araştırması, Marksist,
feminist ve diğer eleştirel gelenekleri (Sloan, 1996; Tolman, 1994) -ve
anarşizmi (Comfort, 1950; Perez, 1990)- takip eden analiz ve terapi biçimlerini
teşvik etmiştir. Reich;
“anti-otoriter, baskısız yetiştirme, aile,
evlilik, kariyer, vb. bağlamında ataerkil ve hiyerarşik yapılardan kurtuluş,
özellikle de kadınların özgürleşmesi, bireyin kendi yaşamı hakkında özellikle
uyuşturucu ve ötanaziye atıfla özgürce karar verme hakları ve nihayetinde
bireyin toplumsal norm ve geleneklerle bağlantılı olarak özgürlüğü gibi
sorunları hesaba katan” anarşist bir psikanaliz geliştirmek için Freud’dan
ayrılan Otto Gross’u izlemiştir (Uluslararası Otto Gross Topluluğu, 2009).
Gross,
“baskıcı bir toplumda iktidar (ve üretim) yapılarını değiştirmek isteyenlerin,
bu yapıları ilk önce kendilerinde değiştirmekle ve ‘kendi iç varlıklarına sızan
otoriteyi’ ortadan kaldırmakla başlaması gerektiğine” inanıyordu (Sombart,
1991; akt. Heuer). Benzer bir şekilde, psikiyatrist Roberto Freire’in
1970’lerde Reich’a dayanan somaterapi’si, “günlük yaşantılarından
başlayarak bireylerin sosyo-politik davranışlarını anlamaya” çalışarak anarşist
bir yaklaşımı benimsemişti (“Somaterapy”, 2010). Keza, daha varoluşçu bir
yönelişten ziyade toplumsal bağlamı hesaba katmak da anarşist Paul Goodman’ın
gestalt terapiye katkısıdır. (Perls, Hefferline ve Goodman, 1951).
Anaakım
psikoterapi, asosyal, apolitik bir uyum arayan bireyciliği güçlendirmeye devam
ediyor. Psikologlar hapishanelerde, akıl hastanelerinde, okullarda,
fabrikalarda, ordularda ve insanları kısıtlayan ve davranışlarını şekillendiren
diğer kurumlarda çalıştıklarında, çalışmalarının tarafsızlıktan toplumsal
denetime geçtiği görülür. “Anti-psikiyatri” hareketi daha fazla dikkat çekiyor
ancak psikologlar da akıl hastanelerinde çalışıyor. Aynı zamanda, eleştirel ve
radikal psikologlar, anaakım psikiyatri ve psikoterapiyi eleştirme çabalarına
katkıda bulunmuştur (P. Brown, 1973; Ingleby, 1980; Williams ve Arrigo, 2005).
Bilgi-Üretim Teknolojisi Olarak Sosyal
Psikoloji
Sosyal
psikoloji, disiplinin terapi mesleği yerine bilim olarak tercih edilen imajını
örneklendirmektedir. Sosyal psikologlar bazen terapistlerin kullanabileceği
araştırmalar yaparlar, ancak zaman ve mekândan bağımsız olduğu varsayılan
evrensel davranış ilkelerini aramak için çoğunlukla daha geniş bir yelpazeye
sahiptirler. Neden birilerine yardım ederiz? Ne zaman, az ya da çok emirleri
takip ederiz, iş birliği mi rekabet mi, sevgi mi nefret mi? Hatta: İnsanları
geri dönüşüm yapmaya nasıl ikna edebiliriz? Sosyal psikologlar tipik
olarak, içselleştirilmiş gündelik psikolojimizi kullanarak kendimize normalde
açıkladığımız davranışları incelemek için deneysel yöntemler kullanırlar; bizim
“gündelik psikolojimiz genellikle yanlıştır” (Jones ve Elcock, 2001, s.183) ve
yalnızca bilim gerçeği açığa vurabileceği için bu araştırmaların gerekli
olduğunu iddia etmektedirler.
Bir
lisans öğrencisi olarak sosyal psikolojinin liberal reform gündeminden naif
iyimserliğim ve kişisel merakım yüzünden etkilenmiştim. Ancak daha sonra;
İsrail’in ütopik sosyalist kibbutz sistemine (Horrox, 2009),
1970’lerin nükleer enerji karşıtı hareketine (Epstein, 1993) ve Kropotkin’den
(1902) Bookchin’e (1971, 1980, 1982) kadar varan kitaplara dayanan lisansüstü
okula geri döndüm. Daha sonra -güç, hiyerarşi ve otorite, karar verme ve iş
birliği, ilişkiler ve toplum üzerine- sosyal psikolojik araştırmanın “özgür
bireylerden oluşan özgür bir topluluktaki” (Milstein, 2009, s.12)
“toplumsal/müşterek bireyselliğin” (communal individuality) faydalarını
(Ritter, 1980) gösterdiğini fark ettim. Bazıları ise çok daha nettir; örneğin, Anarşist
Arşivler’in küratörü olan politik psikolog Dana Ward, otoriterliği, grup
dinamiklerini ve siyasal kavramların gelişimini araştırmıştır (“Siyasal
Psikoloji ve Anarşizm”, 2009; ayrıca bkz. Hamilton, 2008; içsel motivasyon
hakkında bkz. Fox, 1985). Ancak mevcut disiplin, anarşizmin özerkliği
(autonomy) ve topluluğu (community) öne çıkarma konusundaki sosyal
psikolojik vizyonunu hiçbir zaman kucaklamadı.
Bazılarının
daha fazlasını hayal ettiği bir zaman vardı. Modern psikolojinin şafağında,
Augustin Hamon’ın (1894) geliştirdiği sosyal psikoloji:
“[…] sistematik, ampirik araştırmayı
vurgulamış ve sosyal psikolojinin ‘problematiğini’ bireysel ve toplumsal analiz
düzeyleri arasına yerleştirmiştir. [...] Bu yenilikler anarşist-komünist
düşüncelere kuvvetli bir bağlılığa sahip olmakla beraber sosyal bilimler,
kriminoloji ve benzerlerindeki kavramların eleştirel olarak yeniden
değerlendirilmesini de yanında getirdi; tabii Hamon’ın sosyal bilimleri, eleştirel
bilimler olarak gördüğünü de belirtmek gerekir” (Apfelbaum ve Lubek, 1983,
s.32; bkz. Lubek ve Apfelbaum, 1982).
1967'de,
anarşizmi model olarak gören bir avuç teorisyenden biri olan Abraham Maslow, Ütopik
Sosyal Psikoloji adlı bir ders verdi. Bu ders, şu tür soruları işaret
etmekteydi: “Ampirik ve gerçekçi sorular: Bir toplum insan doğasına ne kadar
izin verebilir? İnsan doğası bir topluma ne kadar izin verebilir? Mümkün ve
uygulanabilir olan nedir? Ne değildir?” (Maslow, 1971, s.212). Fakat günümüzde
sosyal psikoloji nadiren ütopyacı ve hatta sosyaldir; davranış hakkında ne düşündüğümüze
odaklanarak “çelişkili bir şekilde [...] davranışı sosyal ve kültürel
faktörlerden ziyade bireysel faktörlerle açıklamaya çalışıyor” (Jones ve
Elcock, 2001, s.187). Toplulukla deneyim konusundan ise pek bahsedilmiyor.
“Psikoloji
ve hukuk” adı verilen alt alana giren kendi çalışmamda, anarşist bir bakış,
yasal sistemin kendi meşruiyetine ilişkin gerekçelerini incelememe yardımcı
olmuştur; bu meşruiyet, insan doğasının o kadar kötü olduğunu varsaymaktadır
ki, yalnızca yasanın hayatta kalmasına izin veriyor (Fox, 1993a, 1993b, 1999).
Anarşistler insan doğası konusunda mutabık değildir -bazıları oldukça iyi
olduğunu düşünür, bazıları duruma göre iyi veya kötü olduğunu; bazılarının ise
umurumda değil gibi görünüyor- ancak biz genel olarak çoğu insanın sıradan
koşullarda makul derecede iyi olmasının sebebinin, yasama meclisleri, hâkimler
ve polis olduğunu düşünmüyoruz. Dahası, anarşistler, hukukun yararının onu
kimin kontrol ettiğine göre değişeceğini düşünmeye meyilli olan Marksistlerin
aksine, genellikle kanun hükümlerinden kim sorumlu olursa olsun onları reddeder
ve yasal gerekçelerin amacına itiraz ederler: İnsan etkileşimini gerçek
insanların yüzleştikleri şartlardan bağımsız olarak genelleştirilmiş soyut
ilkelere göre yargılamak.
Hümanistik Psikoloji, Radikal Psikanaliz
ve Prefigüratif Politika
Terapi,
kendine-odaklanma (navel-gazing) ve kişisel gelişim kitaplarının (Justman,
2005; Zerzan, 1994) toplumsal değişime yol açmadığının farkında olan
anarşistler, genellikle, bugün benlik ve ilişkilere dair çoğu yapıtın ortaya
çıktığı insan potansiyeli hareketini yaratan Batı psikolojisi, Doğu felsefesi
ve de New Age mistisizminden gelen hümanistik yaklaşımların yanı sıra, psikoterapinin
esasına da kuşkuyla yaklaşırlar. Hümanist ve hatta New Age düşüncesinin bazı
biçimleri, toplumsal değişim hareketleriyle uyumlu olduklarını iddia etseler de
(McLaughlin ve Davidson, 2010; Rosenberg, 2004; Saten, 1979) çok fazla
katılımcı dünyayı değiştirmek için tek yolun kendileri üzerinde çalışmak
olduğunu ısrarla vurguluyor. Kapitalistler elbette, meditasyon yapmak ve
iletişim kurmak, yoga ve Tantra’yı uygulamak, otantik benliklerimizi keşfetmek
ve o anın ruhsal yolunu gezen, olumlu, mutlu, bencil ve tehditkâr olmayan
şeyleri bize mutlaka satarlar. Anlaşılabilir biçimde, anarşistler bu bireyselci
çözümleri çoğunlukla reddeder ve bunun yerine daha sistematik yaklaşımlara
odaklanırlar.
Son
zamanlarda, diğer yönde ilerleyen grupları keşfetmeye başladım; toplumu
oluşturmak için kişisel büyümeye öncelik vermek ve kişilerarası dinamikleri
önermek. Sosyal psikologların dile getirebileceği şekilde kişisel olarak
ödüllendirici “katılımcı gözlem”, kendi varsayımlarıma, kalıpyargılarıma ve
alışkanlıklarıma meydan okudu ve yeni bir dile, stillere ve kendime ve dünyaya
bakma yolları konusunda sabırlı davranma becerimi test etti. Karşılaştığım
gruplar kendilerini anarşist olarak tanımlamayan ve bu nedenle çeşitli siyasi
ve apolitik kimlikleri olan insanları cezbeden, amaçları ve yöntemleri anarşist
değerlerle önemli derecede örtüşen gruplardır. Bizi sarsıp rahatlığımızdan
çıkartarak yeni alışkanlıklara, hedeflere, motivasyonlara ve duygulara itmeyi
amaçlayan bu kişiler, insan doğası ve hiyerarşisi, kapitalizm ve materyalizm,
tekeşlilik ve cinsellik konusunda her zaman düşündüğümüz şeyleri yeniden
düşünmek için anarşist çağrıları yansıtıyorlar. En azından bazıları için hedef,
yalnızca içeriye odaklanmak değil, toplulukları daha az baskıcı ve zalim, daha
eşitlikçi, tatmin edici ve adil bir şekilde yaratmaktır.
Kişisel
gelişim, bireysel psikoterapi ya da iç huzuru bulmak adına bir ‘guru’nun
reçetesini takip etmek yerine karşılıklı destek, araştırma ve dolayısıyla keşif
yollarının önemini vurgulayan çabaların potansiyel olarak faydalı olduğu
görülüyor. Örneğin, Yeni Kültür Ağı (http://www.nfnc.org); hümanistik psikoloji, bilişsel ve
gestalt terapi unsurları ve Reich’çı/Jung’çu analiz unsurlarını içeren
eklektik, dogmatik olmayan bir yaklaşım ile çeşitli iletişim ve topluluk-kurma
metotlarını kullanmaktadır. Yeni Kültür Ağı, inançlar ve duygular, beden ve
bilinçdışı, ben ve kültür arasındaki bağlantıları keşfederek yaygın duygusal,
davranışsal ve cinsel varsayımlara meydan okuyan çevreler oluşturmaktadır. Bu
araştırmanın bazıları, Almanya’daki (ZEGG, http://www.zegg.de) ve Portekiz’deki (Tamera, http://www.tamera.org) daha açıkça radikal topluluklarda
geliştirilen yaklaşımları izlemektedir. Benzer şekilde, anarşist çerçeveler
kullanan bazı psikologlar (McWilliams, 1985, Rhodes, 2008), bilinç ve
gerçeklik, kendilik ve öteki gibi Batı düşüncesinin kavramlarına meydan okuyan
Zen, Taoizm ve diğer psikolojilerin yanı sıra ekopsikoloji ve ekofeminizm
anlayışlarını da içermektedir (Ornstein, 1972; Rosenberg, 2004). “Kişiliği
yeniden yaratmak ve böylece yaşamı dönüştürmek” ya da “kendi gerçeğini
yaratmak” imkânsız olabilir (Zerzan, 1994, s.12), ancak yeni beceriler öğrenmek
mümkün; bununla beraber, eylememize yardım edecek ve olanaklı olduğunu
düşündüğümüz şeye yakın hissetmemizi sağlayacak topluluklar kurmak da aynı
şekilde.
Gordon
(2010), buna ilişkin olarak, “bu uygulamalar ve yaşam biçimlerinin, diğer
faaliyet alanlarını (örneğin, doğrudan eylem, propaganda, dayanışma çalışması)
mahveden kendi kendine atıflı bir alt kültür hâline gelme tehlikesiyle karşı
karşıya olduğu” yönünde uyarmakla birlikte, “bunun böyle olmasını zorunlu
kılacak bir sebebin olmadığını” da ekliyor. Kişilerarası ve politik
çatışmalarda kullanılan şiddetsiz iletişim yöntemi[3] gibi radikal
terapilerin erken savunucularından biri olan Marshall Rosenberg (2004),
maneviyat (spirituality) görüşmeleri yapmakta, ancak şunu kabul etmektedir:
“İnsanları çok sakinleştirecek ve
tehlikeli yapıları tolere etmelerini, kabul ve sevgiyle karşılamalarını
sağlayacak olursak, maneviyat (spirituality) gerici olabilir. Toplumsal değişim
için geliştirmemiz gereken maneviyat, bizi toplumsal değişim için harekete
geçirebilmelidir. Sadece oturmamıza ve ne olursa olsun dünyanın tadını
çıkarmamıza izin vermemeli. Bizi harekete geçiren bir enerji kalitesi
yaratmalıdır.” (s.5-6)
Henüz
ruhani grupları araştırmadım, ancak şu ilginç bir nokta ki bazı anarşistler
kurumsallaşmamış dini anarşizmle uyumlu olarak değerlendirirler. Kemmerer
(2009) şunu belirtmektedir: “Her ülkede kurumsallaşmış din statükoyu destekleme
eğiliminde ancak birçok dini öğreti [...] anarşiyi destekliyor” (s.210).
Lamborn Wilson (2010) da bunu kabul eder: “Manevi anarşizmin çeşitli
türlerine” atıfta bulunarak;
“[…] faşist ve köktendinci kültlerin,
neo-şamanizm, psikedelik veya ‘enteojenik’ (entheogenic) maneviyat ve Amerikan
‘Doğa dini’ ile temsil edilen otoriter olmayan manevi eğilimlerle
karıştırılmaması gerektiğini öneriyor; ki bunlar, Thoreau gibi anarşistlere
göre, Yeşil Anarşi ve Primitivizm, kabilecilik (tribalism), ekolojik direniş,
Doğa’ya yönelik Yerli Amerikalı tutumları [...] ve hatta Rainbow ve Burning Man
festivalciliği ile birçok ilgiyi ve temayı (mythemes) paylaşmaktadırlar.”
(s.14)
Lamborn
Wilson yararlı bir uyarıyı ekler: “En özgürleştirici (liberatory) inanç
sistemi, hatta en özgürlükçüsü (libertarian) (ya da serbestçisi [libertine]),
180 derece sert bir dogmaya çevrilebilir. [...] Tersine, en dindar dinler
içinde bile, özgürlük için doğal insan arzusu, direnişin gizli mekânlarını
oluşturabilir” (s.15).
Her Şeyin Arayışında Olmak
Milstein
(2009), anarşizmin ‘dinamizm’inin “insanların sabit (being) değil de her zaman
oluş hâlinde (becoming)” oldukları düşüncesinden kaynaklandığını savunuyor.
“Yaşamın evrimleşebildiğini görmek, insanların ve toplumun değişebileceği
fikrini ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar ve dünya, olduklarından çok daha iyi
hâle gelebilirler” (s.59). Buradaki ilgili soru, psikolojinin terapötik,
araştırma veya alternatif biçimlerinden herhangi birinde, katılımcıların herkes
için daha iyi bir yaşam sağlayacak bir dünyanın oluşumu için daha etkili
çalışırken, kendilerinin de daha tatmin edici bir hayat yaşayabilecekleri bir
anarşist kültüre katkıda bulunup bulunamayacağıdır.
Cromby
(2008), Marksist psikolojilerin (Seve, Holzkamp, Vygotsky) aksine, etkili bir
anarşist psikolojinin olmadığını belirtmiştir. Böyle bir projeyi hayal eden S.
Brown (2008), “kendisini kişiyi incelemenin ötesine genişletmek psikolojinin
kendi işi değilmiş gibi görünse de […] belirli bir zamanda benimsenmiş olan
kişi/birey modelinin her zaman kolektifin zıttı bir nosyonla bağlantılı olarak
şekillendiğini” vurgulamıştır (s.1). Bir anarşist psikoloji “farklı bir kişilik
modelinden değil, aksine aynı anda kişinin ve kolektifin birlikte
düşünülmesinden ortaya çıkar” (s.2). “Aslında böyle bir alt alan yaratma
düşüncesi, anarşizm için zararlı görünmektedir. Ancak şunu söyleyebiliriz ki,
anarşist bir çizgideki psikolojinin ‘öznellik’ veya ‘birey’ yerine ‘yaşam’ı
nesne olarak alması gerekir” (S. Brown, 2008, s.10).
Radikal
terapistleri ve psikolojik danışmanları, topluluk oluşturma çalışmalarına
yöneltmeye çalışan eleştirel psikolog Tod Sloan diyor ki:
“Mesele hümanistik bireyci psikoterapiyi
almak ve onu anarşistleri iyileştirmek için uygulamak değil [...] Diyalektiğin
o subjektif anının içine gömülmüş olan gerçeği çıkarmaktır […] ve
psişe’de neler olup bittiğini görmek; her zaman olduğu gibi toplumsal
düzenin ima edilmesi, baskının içselleştirilmesi, bedenin bastırılması, vb.
Aksi hâlde, sadece kendimiz üzerinde çalışarak, devlet ve kapitalizmin ve
ataerkilliğin temel konular olduğunu unuturuz. Ve işte burası eleştirel
psikolojinin işini yapması gereken yer” (Sloan, kişisel iletişim, 5 Ocak 2011).
Psikolojinin
herhangi bir biçimini kullanma riski, kendimiz dışındaki dünyadan
yönlendirilmektedir. Bu riske rağmen araştırmanın buna değer olduğuna
inanıyorum. Kültürel olarak belirlenmiş gündelik psikolojimize karşı
gelebilirsek, çoğumuz daha etkili anarşistler olmakla beraber kendini daha çok
gerçekleştirmiş insanlar olurduk. Shukaitis (2008) şöyle demektedir: “Her gün
yarattığımız toplumsal ilişkiler, dünyayı yalnızca metaforik anlamda değil,
aynı zamanda tam anlamıyla ön plana çıkarmaktadır: gerçekten de bedenlerin
sürekli hareketi ve etkileşimi içinde somutlaşan diğer dünyanın ortaya çıkışı”
(s.3). Öğrenebileceğimiz çok şey var. Bir devrim isteyebiliriz, ama Emma’nın
dediği gibi biz dans etmek de istiyoruz.
Kişisel
ve kişilerarası ilişkiye daha fazla önem vermek, zihinsel veya duygusal sıkıntı
yaşayan kişilere de yanıt vermek anlamına gelir. Bu kişilerin -belki bizlerin
de- aşırı, bürokratik, medikal, ilgisiz ve çoğu zaman yetersiz olan psikiyatrik
sistemlere karşı sıklıkla mücadele verdiklerini biliyoruz. Yine de bu mücadele,
arkadaşlar ve yoldaşlar ile gerçekleşir. Dorter (2007), psikiyatrik kurtuluş
hareketlerinin “çıldırmış bir dünyada deli olmanın ne anlama geldiğini, ruh
sağlığı ve deli özgürleşmesini […] sorgulamalarına rağmen, anarşistlerin toplu
olarak odaklandığı konularda veya kendimizi yapılandırdığımız veya
örgütlediğimiz biçimler arasında bunlar çok az yer aldığını” belirtmektedir (s.
8).
Asher
(2008), “politik topluluklarımızda ve dostluk çevrelerimizdeki zihinsel hastalıklarla
ilgili daha fazla tartışma başlatmayı ve böylece birbirimize ve kendimize
ihtiyacımız olan desteği sunmaya başlayabileceğimizi” umuyordu. “İnsanların
başa çıkamadıkları için bağlarını kopardıklarını fark etmeliyiz ve onlara
ihtiyaç duydukları şeyleri verebilmek için elimizden gelen her şeyi yapmamız
gerekiyor. Sözde radikal topluluklarımızda, akıl hastalığı derinden
damgalanmakta ve bazen alay konusu yapılmaktadır. İnsanları bu pisliğe karşı
çıkmaya çağırmak, aramızdaki o manik dönemleri yaşayan veya en depresif
hâllerinde olanlarımıza düşmemeli ama ne yazık ki çoğu zaman biz yapmazsak
kimse yapmıyor” (s.3).
Son
olarak, anarşizme karşı direnç çoğunlukla insan davranışının kültürel olarak
baskın açıklamalarından ve bazen ise bireylerin toplumsal bariyerler üzerinde
başarıyla ilerlemekten duydukları keyiften kaynaklanmaktadır. Toplumun güçlü
liderlere, güçlü yasalara ve güçlü polislere ihtiyacı olduğuna, çünkü bunlar
olmazsa insanların hayatta kalamayacak kadar kusurlu olduğuna yönelik inanç, belirli
bir motivasyon anlayışını yansıtmaktadır. Anaakım psikolojiye dikkatli bir
şekilde bakmak, bu argümanlardan bazılarına karşı yardımcı olabilir. Birey ve
topluluğun etkileşimini dikkate alan daha eleştirel bir alternatif psikolojinin
geliştirilmesi, bize beraber yaratma yeteneklerimizi yeniden hayal
edebilmemizde yardım edebilir.
Kaynaklar
Amster,
R. (2009). Anarchy, utopia, and the state of things to come. R. Amster, A.
Deleon, L. Fernandez, A. J. Nocella, & D. Shannon (Eds.), Contemporary
Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy in the Academy içinde.
New York: Routledge.
Amster,
R., Deleon, A., Fernandez, L., Nocella, A. J., & Shannon, D. (Eds.).
(2009). Contemporary Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy
in the Academy. New York: Routledge.
Apfelbaum,
E., & Lubek, I. (1983). Le point de vue critique des ecrits
psycho-sociologiques (1889-1905) de Augustin Hamon. S. Bem, H. Rappard, &
W. van Hoorn (Eds.), Studies in the History of Psychology and the Social
Sciences içinde. Leiden: Psychologisch Instituut van de Rijksuniversiteit
Leiden.
Asher.
(2008). Introduction. Our Dark Passenger: Anarchists Talk About
Mental Illness and Community Support içinde. Christchurch, New Zealand:
Katipo Books.
Barclay,
H. B. (1982). People Without Government: An Anthropology of Anarchism.
London: Kahn.
Bookchin,
M. (1971). Post-scarcity Anarchism. Palo Alto, CA: Ramparts.
Bookchin,
M. (1980). Toward an Ecological Society. Montreal: Black Rose Books.
Bookchin,
M. (1982). The Ecology of Freedom: The Emergence and Dissolution of
Hierarchy. Palo Alto, CA: Cheshire Books.
Brown,
A. (Moderator) (2007, November). Anarchism, Religion, and Spirituality.
Panel presented at Renewing the Anarchist Tradition conference, Montpelier, VT.
Brown,
P. (Ed.). (1973). Radical Psychology. New York: Harper.
Brown,
S. D. (2008). The thought of immanence and the possibility of an anarchist
psychology. Possibilities for An Anarchist Psychology içinde, panel at
First Anarchist Studies Network Conference, Loughborough, UK.
Buber,
M. (1949/1958). Paths in Utopia. Boston: Beacon Press.
Chomsky,
N. (2005). Chomsky on Anarchism. Barry Pateman (Ed.). Oakland, CA: AK
Press.
Comfort,
A. (1950). Authority and Delinquency in the Modern State. London:
Routledge. http://www.alexcomfort.com/TheStateAndHumanBehavior.xhtml
Cromby, J. (2008). Political psychologies and possibilities. Possibilities for An Anarchist Psychology içinde, panel at First Anarchist Studies Network Conference, Loughborough, UK. http://www.anarchist-studies-network.org.uk/documents/ASN_psychology_panel_abstracts.vASN.pdf
Debord, G. (1967). The Society of the Spectacle. Paris: Editions Buchet-Chastel. 1977 translation by Black & Red. Erişim: December 31, 2010, from http://library.nothingness.org/articles/SI/all/pub_contents/4
DeLeon, A., & Love, K. (2009). Anarchist theory as radical critique: Challenging hierarchies and domination in the social and “hard” sciences. R. Amster, A. Deleon, L. Fernandez, A. J.
Nocella, & D. Shannon (Eds.), Contemporary Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy in the Academy içinde. New York: Routledge.
Dorter, A. (2007, November). Mental health and mutual aid in anarchist milieus. Paper presented at Renewing the Anarchist Tradition conference, Montpelier, VT.
Ehrenreich, B. (2009). Bright-sided: How the Relentless Promotion of Positive Thinking Has Undermined America. New York: Metropolitan.
Ehrlich, H. J. (Ed). (1996). Reinventing Anarchy, Again. San Francisco, CA: AK Press.
Epstein, B. (1993). Political Protest and Cultural Revolution: Nonviolent Direct Action in the 1970s and 1980s. Berkeley, CA: University of California Press.
Fox, D. R. (1993a). The autonomy-community balance and the equity-law distinction: Anarchy’s task for psychological jurisprudence. Behavioral Sciences and the Law, 11, 97-109. http://www.dennisfox.net/papers/balance.html
Fox, D. R. (1993b). Psychological jurisprudence and radical social change. American Psychologist, 48, 234-241. http://www.dennisfox.net/papers/psychjuris.html
Fox, D. R. (1999). Psycholegal scholarship’s contribution to false consciousness about injustice. Law and Human Behavior, 23, 9-30. http://www.dennisfox.net/papers/injustice.html
Fox, D. (in press). Critical and radical psychology. In D. J. Christie (Ed.), Encyclopedia of Peace Psychology. Hoboken, NJ: Wiley-Blackwell. http://www.dennisfox.net/papers/critical_radical_psychology.html
Fox, D., Prilleltensky, I., & Austin, S. (2009). Critical Psychology: An Introduction (2nd ed.). London: Sage Publications. http://www.dennisfox.net/critpsy/second_edition.html
Goodman, P. (1979). Reflections on the anarchist principle. T. Stoehr (Ed.), Drawing the line: The political essays of Paul Goodman (s.176-177) içinde. New York: Dutton. (Original work published 1966)
Gordon, U. (2005). Liberation now: Present-tense dimensions of contemporary anarchism. Paper presented at Graduate Student Conference “Thinking the Present: The Beginnings and Ends of Political Theory,” University of California, Berkeley.
Gordon, U. (2008). Anarchy Alive! Anti-Authoritarian Politics from Practice to Theory. London: Pluto Press.
Gordon, U. (2009). Dark tidings: Anarchist politics in the age of collapse. R. Amster, A. Deleon, L. Fernandez, A. J. Nocella, & D. Shannon (Eds.), Contemporary Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy in the Academy içinde. New York: Routledge.
Gordon, U. (2010, May 27). Lifestyles. Message posted to Anarchist Academics listserv.
Hamilton, A. (2008). Anarchism and the Psychology of Motivation. Erişim: December 24, 2010, from http://www.linchpin.ca/content/Miscellanous/Anarchism-Psychology-Motivation
Hamon, A. F. (1973). Anarchist Peril: The Psychology of the Anarchist. Trans. Jean-Paul Cortane. Vancouver: Pulp Press.
Heckert, J. (2010). Anarchist roots & routes. European Journal of Ecopsychology, 1.
Herman, E. (1995). The Romance of American Psychology: Political Culture in the Age of Experts. Berkeley, CA: University of California Press.
Heuer, G. (n.d.). Otto Gross, 1877-1920: Biographical Survey. Erişim: December 24, 2010, from http://www.ottogross.org/english/documents/BiographicalSurvey.html
Horrox, J. (2009). A Living Revolution: Anarchism in the Kibbutz Movement. Oakland, CA: AK Press.
Ingleby, D. (Ed.). (1980). Critical Psychiatry: The Politics of Mental Health. New York: Pantheon.
International Otto Gross Society (2009). Who Was Otto Gross? Erişim: December 24, 2010 from http://www.ottogross.org
Jones, D., & Elcock, J. (2001). History and Theories of Psychology: A Critical Perspective. London: Hodder Arnold.
Justman, S. (2005). Fool's Paradise: The Unreal World of Pop Psychology. Chicago: Ivan R. Dee.
Kemmerer, L. (2009). Anarchy: Foundations in faith. R. Amster, A. Deleon, L. Fernandez, A. J. Nocella, & D. Shannon (Eds.), Contemporary Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy in the Academy içinde. New York: Routledge.
Kropotkin, P. (1902/1955). Mutual Aid: A Factor of Evolution. Boston: Extending Horizons.
Kuhn, G. (2009). Anarchism, postmodernity, and poststructuralism. R. Amster, A. Deleon, L. Fernandez, A. J. Nocella, & D. Shannon (Eds.), Contemporary Anarchist Studies: An Introductory Anthology of Anarchy in the Academy içinde. New York: Routledge.
Leeder, E. (1996). (1996). Let our mothers show the way. H. J. Ehrlich (Ed.), Reinventing Anarchy, Again içinde. San Francisco, CA: AK Press.
Levine, B. E. (2008). How teenage rebellion has become a mental illness. Alternet. Erişim: January 3, 2011, http://www.alternet.org/story/75081/how_teenage_rebellion_has_become_a_mental_illness/
Lubek, I., & Apfelbaum, E. (1982). Early Social Psychological Writings of the “Anarchist” Augustin Hamon. Unpublished manuscript, University of Guelph, Ontario.
Maslow, A. H. (1971). The Farther Reaches of Human Nature. New York: Penguin.
McLaughlin,
C., & Davidson, G. (2010). The Practical Visionary: A New World Guide to
Spiritual Growth and Social Change. Unity Village, MO: Unity House.
Spiritual Growth and Social Change. Unity Village, MO: Unity House.
McWilliams, S. A. (1985). On becoming a personal anarchist. F. Fransella & L. Thomas (Eds.) Experimenting with Personal Construct Psychology içinde. London: Routledge.
Milstein, C. (2009). Anarchism and Its Aspirations. Oakland, CA: AK Press.
Ornstein, R. E. (1972). The Psychology of Consciousness. San Francisco: W. H. Freeman.
Parker, I. (2007). Revolution in Psychology: Alienation to Emancipation. London: Pluto Press.
Perez, R. (1990). On An(archy) and Schizoanalysis. Brooklyn, NY: Autonomedia.
Perls, F., Hefferline, R., & Goodman, P. (1951) Gestalt Therapy: Excitement and Growth in the Human Personality. New York, NY: Julian.
Political Psychology and Anarchism. (2009). Online Notice of Workshops in Political Theory. Erişim: December 24, 2010, from http://ecowellness.multiply.com/journal/item/1031/Anarchism
Purchase, G. (2011). Three post anarchist anthologies. Rebel Worker, 29(4). Erişim: January 4, 2011, from http://news.infoshop.org/article.php?story=20110104052254698
Reich,
W. (1942/1970). The Mass Psychology of Fascism. New York: Farrar, Straus
& Giroux.
Rhodes, D. (2008). An Anarchist Psychotherapy: Ecopsychology and a Pedagogy of Life. Unpublished dissertation, University of North Carolina at Greensboro. (http://libres.uncg.edu/ir/listing.aspx?id=348).
Ritter, A. (1980). Anarchism: A Theoretical Analysis. Cambridge, England: Cambridge University Press.
Rosenberg, M. B. (2004). The Heart of Social Change: How to Make a Difference in Your World. Encinitas, CA: Puddledancer Press.
Sakolsky, R. (2011). Mutual Acquiescence. Paper presented at conference of the North American Anarchist Studies Network, Toronto.
Salmon. (2010). Green anarchism and polyamory. Dysphoria, 1, 6-19. http://dysophia.files.wordpress.com/2010/05/polyamory1-6_web.pdf
Sarason, S. B. (1976). Community psychology and the anarchist insight. American Journal of Community Psychology, 4, 243-261.
Satin, M. (1979). New Age Politics: Healing Self and Society. New York: Dell.
Shukaitis, S. (2008). Questions for aeffective resistance. Possibilities for An Anarchist Psychology içinde, panel at First Anarchist Studies Network Conference, Loughborough, UK.
Sloan, T. (1996). Damaged Life: The Crisis of the Modern Psyche. New York: Routledge.
Somatherapy. (2010). Wikipedia’da. Erişim: December 24, 2010, from http://en.wikipedia.org/wiki/Somatherapy
Tolman, C. W. (1994). Psychology, Society, and Subjectivity: An Introduction to German Critical Psychology. London: Routledge.
Tyson, P. J., Jones, D., & Elcock, J. (in press). Psychology in Social Context: Issues and Debates. West Sussex, UK: Blackwell.
Vaneigem. R. (1967). The Revolution of Everyday Life. Translated by John Fullerton & Paul Sieveking, Red & Black. Erişim: December 31, 2010, from http://library.nothingness.org/articles/SI/en/display/35
Ward, D. (2002). Political psychology: Origins and development. K. Monroe (Ed.), What is Political Psychology? içinde. London: Lawrence Erlbaum.
Williams, C. R., & Arrigo, B. A. (2005). Theory, Justice, and Social Change: Theoretical Integrations and Critical Applications. New York: Springer.
Wilson, P. L. (2010, Summer). “Anarchist religion”? Fifth Estate, 45 (2), 13-15.
Zerzan, J. (1994). The mass psychology of misery. In Future Primitive and Other Essays. Brooklyn, NY: Autonomedia. Erişim: December 29, 2010, from http://www.greylodge.org/occultreview/glor_011/Zerzan_Mass_Psychology_of_Misery.pdf
* Yazının İngilizce orijinali Dennis Fox’un şahsi sitesinden
alınmıştır:
http://www.dennisfox.net/papers/anarchism_and_psychology.html Bu bildiri “Kuzey Amerika Anarşist Çalışmalar Ağı” konferansında sunulmuştur (16 Ocak 2011, Toronto, Ontario). Bildiri “Theory in Action” dergisinde yayımlanmıştır (2011, 4, 31-48). Ancak bu taslak, yayımlanan versiyonu ile tam olarak eşleşmeyebilir. Bildiri sunumunun youtube videosu, 13 dakika uzunluğunda 2 parça: https://www.youtube.com/watch?v=vJivHMjfpWo – https://www.youtube.com/watch?v=_6B-7vrzJaw
[1] Prefigüratif politika: Bir politik hareketin amaçladığı (gelecekteki) yeni toplumun nüvelerini oluşturmak için gerekli toplumsal ilişki biçimlerinin, karar alma süreçlerinin, kültürün şimdiden hayata geçirilmesidir. Gelecekteki toplumu yansıtmaya çalışan toplumsal ilişkiler ve örgütsel biçimlerin bu hedefe yönelik ilkelerinin, politikalarının şimdi ve burada uygulanmasıdır.
[2] http://anarchist-studies-network.org.uk/ReadingLists_Psychology
[3] http://www.cnvc.org
http://www.dennisfox.net/papers/anarchism_and_psychology.html Bu bildiri “Kuzey Amerika Anarşist Çalışmalar Ağı” konferansında sunulmuştur (16 Ocak 2011, Toronto, Ontario). Bildiri “Theory in Action” dergisinde yayımlanmıştır (2011, 4, 31-48). Ancak bu taslak, yayımlanan versiyonu ile tam olarak eşleşmeyebilir. Bildiri sunumunun youtube videosu, 13 dakika uzunluğunda 2 parça: https://www.youtube.com/watch?v=vJivHMjfpWo – https://www.youtube.com/watch?v=_6B-7vrzJaw
[1] Prefigüratif politika: Bir politik hareketin amaçladığı (gelecekteki) yeni toplumun nüvelerini oluşturmak için gerekli toplumsal ilişki biçimlerinin, karar alma süreçlerinin, kültürün şimdiden hayata geçirilmesidir. Gelecekteki toplumu yansıtmaya çalışan toplumsal ilişkiler ve örgütsel biçimlerin bu hedefe yönelik ilkelerinin, politikalarının şimdi ve burada uygulanmasıdır.
[2] http://anarchist-studies-network.org.uk/ReadingLists_Psychology
[3] http://www.cnvc.org