Eleştirel Psikoloji Nedir, Ne Eleştirel Psikolojidir?


Baran Gürsel

Ş
u an okumakta olduğunuz bülteni; öncülü olan, Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri çalışmasını da içine alan bir şekilde TODAP hareketinin ve daha genel olarak Türkiye’deki eleştirel psikoloji hareketinin, kendi üzerine düşünebileceği, fikirler ve tartışmalar üretebileceği, olabildiğince serbest, önemli bir mecra olarak görüyorum. Belki de, Türkiye’de eleştirel psikolojiye dair fikirlerin buluşması, birikmesi ve yayılmasında temel bir role sahip olan Eleştirel Psikoloji Bülteni’nden esinlenen, onu esinleyen ve ama ondan biraz farklı bir tarzı olan, ‘kardeş’ bir ürün olacak bu bülten.  

Ben de bu bültene katkı sunabildiğim zamanlarda, buradaki yazılarımda, -Türkiye özelinde yahut değil- eleştirel psikolojinin çelişkilerine ve taşıdığı potansiyellere, eleştirel psikolojiyle uğraşanların karşısına çıkan soru ve sorunların yanı sıra eleştirel psikolojinin toplumsal muhalefet ve toplumsal dönüşümle olan ilişkisine yönelik tartışmalar yürütmeyi hedefliyorum. Bu amaçla bu ilk yazıda, eleştirel psikoloji deyince ne anlayabileceğimize ilişkin fikirler sunarak söze başlayacağım. Takip eden yazıda (bir sonraki sayıda) ise eleştirel psikolojiyle uğraşmayı Türkiye’de ‘gergin’ ve karmaşık bir konu hâline getiren alan içi ve dışı bazı dinamiklerden söz edeceğim. 


Ne Eleştirel Psikolojidir? 

Eleştirel psikolojiyi[1] bir ‘çatı kavram’ olarak düşünüp onun, hangi yaklaşım ve pratikleri kapsadığını anlamaya çalışırken iki kriterden faydalanabiliriz: Psikoloji karşısında eleştirel olma kriteri ve toplumsal iktidar ilişkileri karşısında eleştirel olma kriteri. Her eleştirel psikoloji yaklaşımının farklı ‘dozlarda’ bu iki unsuru içerdiğini/içereceğini söyleyebiliriz. Her yaklaşımı da bu kriterlere göre değerlendirip, ilgili yaklaşımın ‘eleştirel bir psikoloji olma niteliğini’ kavramaya çalışabiliriz.

Bu iki kriterin, bir yaklaşımı değerlendirirken nasıl kullanılacağından söz etmeden önce şunu da vurgulamalıyım: Hangi yaklaşım ya da pratiğin eleştirel psikoloji alanına dâhil edileceğini belirlemek hiç de kolay bir iş değildir ve belki de asıl önemli olan, bu konuda nihai ve kesin bir tespite ulaşmak değil, bu soru üzerine eleştirel bir biçimde düşünebilmektir. O yüzden ‘en hakiki eleştirel psikoloji’ olma iddiasını fazla ön plana çıkaran; eleştirel olmayı eleştirel bir süreç olarak yaşayan değil, eleştirel bir kimlik olarak taşıyan ve kendi eleştirelliğine eleştirel bir şekilde bakamayan yaklaşımlardansa, ‘nasıl ve ne şekilde eleştirel hâle geldiğini’ açık ya da örtük olarak bize aktaran yaklaşımlar bana daha eleştirel gelir.

O hâlde kriterlerimize dair de şunu söyleyebiliriz: Bu iki kriter, çeşitli yaklaşım ve pratiklere yönelik sorabileceğimiz “Bu eleştirel psikoloji midir?” sorusuna cevap ararken kullanacağımız kriterlerdir ama bunlar, bizi, nihai ‘evet/hayır’ cevaplarına ulaştırarak tartışmaya nokta koymayacak, onun yerine, bu soru üzerine düşünmemizi kolaylaştıracak ve bize düşünme rotaları sunacaktır. Elbette işin her zaman bir parçası da kendi yaklaşım ve pratiğimiz üzerine düşünmek olduğu için, bu kriterleri kendi yaklaşımlarımızı değerlendirirken de kullanırız ve zaten bu iki hat üzerinden çeşitli tartışmalar yapmaya çalışarak kendi eleştirel psikolojilerimizi üretiriz.

Herhangi bir yaklaşımla karşılaştığımızda veya bir yaklaşım geliştirdiğimizde, önerdiğim bu iki kriter üzerinden şöyle bir değerlendirme yolculuğuna çıkabiliriz:

(1) Psikoloji Karşısında Eleştirel Olma ‘Dozunu’ Tespit Etmek

İlk olarak o yaklaşımı ‘psikoloji karşısında eleştirel olma’ kriteri çerçevesinde ele alabilir ve o yaklaşımın, psikolojinin çeşitli varsayımlarına göre nerede durduğu sorusunu sorabiliriz. Örneğin, ilgili yaklaşım, toptan psikolojiyi veya odağına aldığı bir psikoloji alt alanını eleştirerek onu iyileştirmeye çalışıyor, onu yerle bir etmek istiyor ya da ikisini de belli düzeylerde yapıyor olabilir. Her hâlükârda o, eleştirdiği psikoloji yaklaşımının içinde belli referans noktaları (varsayımlar ve uygulamalar) belirleyerek, bunların üzerinden eleştiriler geliştirecektir. Örneğin odağa aldığı psikolojinin; toplumsal düzenin yeniden üretilmesindeki rolünü, kullandığı yöntemleri, araştırmayı seçtiği konuları, konusunu ve nesnesini ele alma biçimini, kendini toplumsal düzende nereye koyduğunu, psikolojik bilgiyi üreten ve kullanan öznelerin söylem ve eylemlerini, vb. eleştirebilir.

Her yaklaşım, kendi eleştirilerini belirli eleştirel fikir ve akımlarla ilişki içine girerek yapacaktır ve bu yolla yaptığı eleştirilerden kendi yaklaşımını dokuyacaktır. Kendisi özgün bir yaklaşım üretse bile her bilgi ve tartışmanın bir tarihi ve başka tartışmalara bağlandığı noktalar vardır. O yüzden, bu değerlendirme kriteri çerçevesinde ilerlerken, ele aldığımız yaklaşımın psikoloji disiplini içinde ve dışında yer alan ve psikolojiye eleştirel yaklaşan düşüncelerle kurduğu ilişki önemli bir araştırma gündemi olarak öne çıkacaktır.

Bir yaklaşımın psikoloji karşısındaki eleştirellik ‘dozunu’ tespit etme macerasının kesin ve kalıcı sonuçlar vereceğini söylemek doğru olmaz ama bu hiçbir araştırma meraklısını bu maceradan soğutmamalıdır. O maceraya atılan başkalarıyla tartışabilmek için kolektif bir tartışma ortamına girdiğinde -gerek yeni deneyimlerle gerekse eleştirilerle değiştirilebilir olduğunu da bilerek- şu türden formüle oturan tespitler yapabilecektir: “Bu yaklaşım psikolojinin … varsayımlarına karşı … gerekçelerle … eleştirileri getirmekte ve bunu yaparken de … eleştirel düşünce gelenekleri ile ilişki içine girmektedir. Diğer yandan da psikolojinin … yaklaşımına yönelik … gibi eleştirilerle ilişki kurmamaktadır.”[2]

(2) Toplumsal İktidar İlişkileri Karşısında Eleştirel Olma ‘Dozunu’ Tespit Etmek

Bir yaklaşımın eleştirel psikoloji olma niteliğini ‘ölçmeye’ çalışan kişinin ikinci rotası da ‘toplumsal iktidar ilişkileri karşısında eleştirel olma’ kriteri tarafından çizilir. Bu yolda kişi, bir yaklaşımın toplumsal iktidar ilişkileri ile bağlantısının ne olduğu sorusunun peşine takılır. Bu başlık altında, yaklaşımın; kapitalizm, cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı hiyerarşiler ve ırkçılık, ayrımcılık, sembolik şiddet gibi toplumsal ilişkileri baskılayıcı yönlerde yeniden üreten sürekliliklerle ilişkisi araştırılır. İlgili yaklaşımın toplumsal iktidar ilişkileri ile kurduğu ilişkide, bir yandan yaptığı eleştirilere bakılırken bir yandan da, iktidar ilişkilerinin mevcut biçimlerinin dönüştürülmesi ve sürdürülmesinde nerelerde durduğuna odaklanılır.

Araştırmacımız ilk yolda yaşadığı zorlukların benzerlerini burada da yaşayacaktır; toplumsal iktidar ilişkilerini kavramanın ve dönüştürme çabasının birçok ve bazen birbiriyle çelişen şekilleri vardır. Bu yolda hatırı sayılır bir zaman harcayıp da bulgularını tartışmaya açmak istediği zaman kişi, şuna benzer bir fikri ifade edebilecektir: “Bu yaklaşım toplumsal iktidar ilişkilerinin … boyutlarına yönelik … gibi eleştiriler getirmekte, toplumsal dönüşümden yana olan … fikir ve öznelerle … şekilde ilişkiler kurmaktadır. Diğer yandan toplumsal iktidar ilişkilerinin … boyutlarına yönelik … eleştirileri ile güçlü ilişkiler kurmamaktadır. … gibi iktidar ilişkilerinin sürdürülmesini açık/örtük olarak desteklemektedir.”[3]

Bu iki rotayı takip ettiğimizde iki yolda da belli ‘dozlarda’ eleştirelliğin varlığını ‘keşfetmiş’ oluruz. İşte tespit ettiğimiz bu ‘dozlar’, ‘bu eleştirel psikoloji midir’ sorusunu tartışırken kullanacağımız temel önermeleri bize sağlar.

Kuşkusuz, araştırmacı, araştırdığı yaklaşımla etkileşim içerisinde o yaklaşımın eleştirellik derecesini ‘(yeniden) inşa’ etmiş olur. Ne salt öznel ne de salt nesnel bir keşif/inşa sürecidir bu: Araştırmacının, araştırma nesnesinin onda bıraktığı izlere, toplumsal nesnellik tarafından şekil verilen öznel bakışı ile baktığı; öznelliğini, nesnellik tarafından uyarılmaya ve değiştirilmeye açtığı gibi nesnellik oluşumu sürecine de yeniden kattığı; öznellik ile nesnelliğin diyalektik bir harmanı olan bir süreçtir. Bu yüzden elde edeceği bulguların her koşulda salt öznel ve onun bakış açısına ait olacağını söyleyerek veya elinde nesnel ölçüm araçları olmadığını iddia ederek onun heyecanını söndürmek pek mümkün olmayacaktır.

(3) ‘Dozların’ Etkileşimi

Önerdiğim iki kriter üzerinden yürütülecek değerlendirme sürecinin ‘sonunda’, bir yaklaşımın, iki farklı açıdan, hangi ‘dozlarda’ eleştirellik barındırdığını bulmuş oluruz. O yaklaşımı eleştirel psikolojinin çatısı altına sokup sokmayacağımızı da bu değerlendirme belirler.

Eleştirel psikoloji, psikolojinin, toplumsal iktidar ilişkileri ile bağlantısını inceler ve bu incelemeden yola çıkarak ya onun reddedilmesinin ya da dönüştürülmesinin yollarını arar. Dolayısıyla eleştirel psikoloji, temelde, psikoloji ve toplumsal iktidar ilişkileri olmak üzere iki temel düzeydeki eleştiriler (eleştirel teoriler ve pratikler) ve bunların içe içe girerek dallanıp budaklanmalarından müteşekkildir. Biz bu iki düzeydeki eleştiri ‘dozlarını’ kişi ya da gruplar olarak tespit etmeye ve belli ‘dozlarda’ eleştirelliklerden kendi eleştirel psikolojik yaklaşımımızı oluşturmaya çalışırız. Bu ‘doz’ tespitleri de temelde birbirimizle konuşabileceğimiz ortak zemini bize verir ve birbirimizle bu zeminde yaptığımız eleştirileri kullanarak konuşur ve çatışırken, eleştirel psikolojinin çatısını kurmuş oluruz.

Tabii bu dozların niceliksel verilerle ifade edilemeyeceğini de sezmişsinizdir.[4] Ve bu dozların, belli bir yaklaşımın içerisinde karşılıklı bir etkileşime gireceklerini de… Biri diğeri ile karıştırılmaktadır ve ortaya çıkan etkileşimsel bir üründür.

Bu etkileşimsel özelliği şu şekilde örneklendirebiliriz: Sözgelimi, psikolojinin anaakım ikiliklerini (örn. birey-toplum), insanları ‘nesneleştiren’ yöntemlerini, nesnelerin öznelerden bağımsız olduğunu varsaymasını ve dayandığı ‘ben’cil Batı dilini eleştirerek ‘psikoloji karşısında eleştirel olma’ kriteri açısından yüksek dozlarda eleştirellik içeren bir tür ‘eleştirel psikoloji’nin; eril ve otoriter kültürü, ‘yerel’in barındırdığı ayrımcılığı ve/ya kapitalizmi görmezden gelmesi nedeniyle, ‘toplumsal iktidar ilişkileri karşısındaki eleştirel olma’ kriterinden sınıfta kalması pekâlâ mümkündür. Ya da tersi biçimde, toplumsal iktidar ilişkilerine yönelik eleştirellik dozu; ‘halkçılığı’, pozitif ayrımcılığı ve toplumsal dönüşümü öncelemesi nedeniyle yüksek olan bir yaklaşımın, disiplini ve uygulamacının kendisini tarihselleştirmemesi, psikoloji ile toplum arasındaki kopukluğu koruması, öznellik-nesnellik arasındaki geçişliliği irdeleyememesi nedeniyle ‘psikoloji karşısında eleştirel olma’ dozunun eser miktarda olması mümkündür.

Yani yadsınamaz biçimde birbirine bağlı bu iki kriterden birindeki kayda değer noksanlık bir diğerindeki eleştirellik dozunu nötralize edebilecek, hatta tersine çevirecek güce sahip olabilir. O zaman, bir yaklaşımın eleştirel psikoloji çatısı altına girip giremeyeceği değerlendirmesini yaparken hem iki rotada eleştirelliğini araştırmalı, hem de bu eleştirelliklerin birbirleri ile nasıl bir etkileşime girerek ortaya nasıl bir alaşım çıkardığına bakmalıyız.

Biz, bu alaşımların belirli biçimlerinin eleştirel psikolojileri oluşturduğunu düşünüyoruz. Birimizin bu çatıya dâhil ettiğini bir diğeri dâhil etmeyebilir ya da bunun tersi de söz konusu olabilir. Ama eleştirel psikoloji sürecinin önemli bir ayağı “Ne eleştirel psikoloji olabilir?” sorusunu cevaplamaya yönelik yaklaşımlar geliştirmek ve bu yaklaşımları da birbirleri ile tartıştırmaktır. Bu ayak olmaksızın, eleştirel psikolojilerin tartışma, buluşma, oluşma ve toplumsallaşma zeminleri zayıf kalmaya ve eleştirel psikolojilerimiz de kimlikleşmeye meyleder. Eleştirel psikoloji, kendi eleştirelliğine ilişkin eleştirel düşünmeyi de kapsayan canlı bir süreç olduğunda eleştirel kalabilir.  


Bitirirken

Bu metinde “Eleştirel psikoloji nedir?” sorusunun bir başka ifadesi olan “Ne eleştirel psikolojidir?” sorusu üzerinde durmaya çalıştım. Umarım metni okuyanlar -meseleyi çoğunlukla somutlaştırmaktan kaçınmama rağmen- genel çerçeveyi hissedeceklerdir. Bu ya da başka çerçeveler üzerine yapacağımız tartışmalar konusunda heyecanlı olduğumu ifade etmeliyim.

Burada sunduğum çerçevedeki iki kriter (‘psikoloji karşısında eleştirel olma’ ve ‘toplumsal iktidar ilişkileri karşısında eleştirel olma’) Türkiye’de eleştirel psikoloji yapmayı ‘gergin’ bir uğraş hâline getiren bazı dinamiklere dikkat çekerken, yine üzerinden yürüyebileceğimiz iki hat olarak işlev görecektir. ‘Psikoloji karşısında eleştirel olmaya’ ve ‘toplumsal iktidar ilişkileri karşısında eleştirel olmaya’ çalışırken karşılaştığımız bazı zorlukları bir sonraki yazımda tartışmayı planlıyorum.



[1]   ‘Eleştirel Psikoloji’ dediğimizde her zaman, çoğul ve dinamik bir alan olarak ‘eleştirel psikolojiler’den bahsettiğimiz hatırlanmalı.
[2] Burada, üç nokta (…) ile ifade edilen boşluklara neler konulabileceği değil, çıkarımın mantığı ve içerdiği unsurlar önemlidir. Elbette bu türden çıkarımları iki cümlede ifade etmek de mümkün olmayacaktır.
[3]   Bir önceki dipnotta söylenenler burası için de geçerli.
[4] Ya da bazen edilebilir mi?