Mehmet
Karasu
Melis Özden Uluğ
Melek Göregenli
Melis Özden Uluğ
Melek Göregenli
T
|
ürkiye-Ermenistan arasında süregelen
gerilimli ilişkiler, 1915’te meydana gelen trajik olayların nasıl
isimlendirileceği ve buna bağlı olarak bu anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceği
konularında düğümleniyor. Buna göre, iki ülke arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin,
Türklerin ve Ermenilerin algı ve değerlendirmelerini incelemek bu çatışmalı
ilişkinin dinamiklerini öğrenmek açısından bir hayli önemli görünüyor. Dahası
bu türden bir inceleme, iki grup arasındaki sorunların çözümüne ilişkin çeşitli
ortaklıklar keşfetmeye yarayabilir ve bu durum hâlihazırdaki çatışmalı
ilişkinin barışçıl yollarla çözüme kavuşmasına ciddi katkılar sağlayabilir.
Bu
yazı ‘Ermeni Meselesi’ne ilişkin Türkiye’de yaptığımız bir başlangıç
araştırmasının[1] devamı niteliğinde; bu kez
Ermenistan’daki akademik çalışanlar, üniversite öğrencileri ve sivil toplum
kuruluşu çalışanları ile gerçekleştirdiğimiz hem niteliksel hem de niceliksel
özellikler taşıyan bir Q çalışmasının temel bulgularını konu ediniyor.[2]
Araştırma verilerini 2017 yılının Mart ile Haziran ayları arasında, yüz yüze
uygulamalar yoluyla Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yaşayan 43 Ermeni (29
kadın, 14 erkek) katılımcıdan topladık. Bu verilerin analiz sonuçlarına göre
iki ülke arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin birbirinden çeşitli özelliklerle
ayrışan en az üç bakış açısı olduğu görülüyor. Şimdi
sırasıyla bu bakış açılarını özetleyelim.
(1) Taleplere Odaklanan Bakış Açısı
Birinci
bakış açısı, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin birtakım
talepleri ön plana çıkaran ve bu sorunların ortaya çıkmasında sorumluluğu,
doğrudan Türkiye’ye yükleyen gerekçelerin güçlü bir şekilde desteklendiği bakış
açısıdır. Buna göre, bu gruptaki katılımcılar, iki ülke arasındaki sorunların
çözüme kavuşması için Ermeni Soykırımı’nın tanınması, Ermenilerden resmi olarak
özür dilenmesi, Ermenilere mülkiyet haklarının iade edilmesi gibi talepleri
desteklemektedir. Ayrıca bu katılımcılar 1915’te meydana gelen trajik olayları,
o dönemin savaş koşullarına ve Rusya’nın kışkırtmalarına bağlayan görüşleri
reddetmektedir.
(2) İş birliği, Karşılıklı Temas, Sağduyu
ve Empatiye Odaklanan Bakış Açısı
İkinci
bakış açısı, Türkler ve Ermeniler arasındaki sorunların iş birliği, karşılıklı
temas, sağduyu ve empati ile çözülmesi gerektiğine ilişkin görüşlerin desteklendiği
bakış açısıdır. Buna göre bu katılımcılar, iki halk arasındaki sorunların
çözümünde Türklerin ve Ermenilerin birlikte rol oynaması ve Türkiye-Ermenistan
arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması gerektiğini, iki ülkeden
araştırma kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının ortak faaliyetler yapmasının
yararlı olacağının vurgulandığı görüşleri desteklemektedir. Ayrıca bu
katılımcılar, Türkiye’nin iki ülke arasındaki sorunlara ilişkin resmi
politikası ile Türkiye’nin vatandaşları arasında bir ayrıma gitmektedir. Diğer
bir deyişle, bu gruptaki katılımcılar “Türkiye’nin bu meseleye ilişkin
politikası ayrı, Türkiye’nin vatandaşları ayrıdır” görüşünü güçlü bir şekilde
desteklemektedir.
(3) Sorunun Nedenlerine Odaklanan Bakış
Açısı
Üçüncü
bakış açısı ise 1915’in trajik olaylarını Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde
yükselen milliyetçilik akımlarına bağlayan görüşün desteklendiği; bu sorunun
çözümü için Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin de bağlayıcı bir role sahip
olduğunu ileri süren görüşün paylaşıldığı ve Ermenilerin bu sorundaki
haklılığının tüm dünyaya daha etkili bir biçimde anlatılması gerektiğini
savunan görüşün desteklendiği bakış açısıdır. Ayrıca bu gruptaki katılımcılar
Türkiye’deki medyanın bu sorun karşısında duyarsız ve yanlı olduğunu düşünmektedir.
Bakış Açıları Arasındaki Ortak Noktalar
Her
üç bakış açısının uzlaştığı bazı görüşler de söz konusudur. Örneğin, her üç
grupta yer alan katılımcılar, bir yandan bu sorunun Genç Türklerin politika ve
eylemlerinden kaynaklandığını düşünürken, diğer bir yandan da bu sorunun
kaynağının 1915 döneminin savaş koşulları olduğuna ilişkin görüşü
reddetmektedirler. Keza bu katılımcılar 1915 Olayları’nın, soykırımdan ziyade,
Ermeni halkının tehcir edilmesi esnasında yaşanan acı olaylar olarak nitelendirilmesine
de katı biçimde karşı çıkmaktadırlar. Yine bu gruptaki katılımcılar, bu sorunun
Almanya’nın 1915 koşullarında olan biteni seyredip, sessiz kalmasından dolayı
olduğuna ilişkin görüşü reddetmektedirler. Dahası “1915’in nedeni Ermenilerin
Anadolu’da yeni bir devlet kurmak istemesiydi” görüşüne de karşı
çıkmaktadırlar. Türkiye’nin Ermenilere yönelik resmi politikasının düşmanca
olduğu konusunda hemfikir olan katılımcılar, sorunun çözümü için hem
Türkiye’deki Ermeni tarihi ve mimari miraslarının korunması ve restore edilmesi
gerektiğini düşünmekte hem de Türkiye’de yaşamakta olan Ermenilere yönelik her
türden ayrımcılığın durdurulması gerektiğini ifade etmektedir.
Sonuç Yerine
Bu
araştırmanın sonuçları Ermeni katılımcıların, Türkiye ve Ermenistan arasındaki
anlaşmazlıklara ilişkin birbirinden çeşitli özelliklerle farklılaşan bakış
açılarının olduğunu göstermektedir. Bu bakış açılarındaki farklılıklar,
katılımcıların iki halk arasındaki sorunların farklı yanlarına odaklandıkları
noktalarda yoğunlaşmaktadır. Sözgelimi birinci bakış açısı, sorunların çözümü
için atılması gereken adımlara dayalı taleplere ve Türkiye’nin bu sorunlardaki
sorumluluğuna odaklanmaktadır. İkinci bakış açısı sorunların çözümünün her iki
taraf için müşterekleştirilmesini, iş birliğini ve uzlaşmayı desteklemektedir.
Son olarak üçüncü bakış açısı ise iki halk arasındaki sorunların nedenlerine,
çözüm için Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin önemine ve Ermenilerin bu
sorundaki haklılığına odaklanmaktadır.
Gruplararası
çatışmalı bir ilişkiye dair farklı bakış açılarının olması, grup-içi uzlaşma
konusunda birtakım zorlukları barındırsa da, bu çatışmalı ilişkinin barışçıl
yollarla çözümü konusunda çeşitli yönlerden pratik önerilerin açığa çıkmasını
kolaylaştırabilir. Örneğin, ikinci bakış açısını paylaşan katılımcıların,
Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunların çözümünde her iki tarafa yüklediği
sorumluluklar, iş birliği ve uzlaşmaya dönük görünmektedir. Bu sonuç, iki ülke
ve (algısal düzeyde de olsa) iki halk arasındaki çatışmalı ilişkinin çözümünde
her iki tarafın sürece dâhil edilmesi ve tarafların ortak hareket etmeleri
yönünde motive edilmesi bakımından, kalıcı çözüme giden yolda gerçekleşmesi
muhtemel girişimlerin hayata geçirilmesinde önemli görülebilir.
Araştırmamızın
sonuçları, Türkiye’de çoğunlukla ‘Ermeni Meselesi’ adı verilen toplumsal ve
siyasal bir soruna ilişkin Türkiye kamuoyunda sürekli duyageldiğimiz bakış
açılarından farklı olarak, Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin bu soruna ilişkin
görüşlerine doğrudan erişmeyi mümkün kıldığı için önemli ve değerli
sayılabilir. Bu çalışmanın sonuçlarının, iki ülke arasında süregelen ve kökleri
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar uzanan anlaşmazlıkların barışçıl
yollarla çözümüne katkı sağlamasını umut etmekteyiz.
[1] Araştırmanın künyesi: Karasu, M. ve Göregenli, M. (2017).
Evaluations of Turkish People Related to ‘The Armenian Issue’: A Q Methodology
Study. Armenia-Turkey: Paving Ways for Dialogue and Reconciliation Proceedings.
18-19 May, Yerevan/Armenia (Baskıda).
[2] Bu araştırma, Hrant Dink Vakfı tarafından yürütülen
Türkiye-Ermenistan Burs Programı kapsamında desteklenmiştir. Türkiye-Ermenistan
Burs Programı, Ermenistan-Türkiye Normalleşme Süreci Destek Programı kapsamında
Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.