Dennis R. Fox1
Çeviri: Ramiz Zamir2
Özet
Küresel
meseleler ile ilgilenen Hümanist psikologların, Maslow'un (1971) felsefi
anarşizmi araştırmaya yönelik çağrısı üzerine harekete geçmek için, en az
dört sebep bulunmaktadır:
- Anarşist
bir toplum, felsefi olarak doğrulanmıştır;
- İnsan
toplumunun "doğal" şeklidir;
- Psikolojik
olarak sağlıklıdır, bireysel ihtiyaçlar olan hem otonomi hem de psikolojik
topluluk olma duygusunun karşılanmasını sağlar ve
- İnsanın
özgürlük ve haysiyetini bozmadan küresel krizden kaçınmak için ekolojik
olarak gereklidir.
Psikologlar
Anarşist düşünceyi ütopyacı fantezi olarak reddetmekten ziyade, insan ihtiyaç
ve değerlerine daha iyi uyan otonom/özerk kooperatif topluluklarından oluşan,
devletsiz, ademi-merkeziyetçi/desantralize bir toplum yaratmayı uzun menzilli
bir amaç olarak kurmaya çalışmalıdırlar.
Giriş
Sabah
gazetesi bize Beyrut'ta devam eden kaos, İran'daki tiranlık ya da dünyanın
herhangi bir yerindeki bombalama haberlerini sık sık getiriyor. Konu bocalayan
hükümetler, ‘güruh’ yönetimi ya da terör şiddeti olabilir; politikacılar,
haber yorumcuları ve her yerde bulunan kaygılı vatandaşlar, bu olayları
sıklıkla şu cümlenin bazı çeşitlemeleri ile tarif ederler: "Durum temelli
anarşi hâline geldi." Elbette ki bu tür bir anarşi tarifi, güçlü bir
merkezi hükümeti barış ve düzen ile eşit tutmayı öğrendiklerini herkesle
paylaşmak için yeterlidir.
Bununla
birlikte, bu popüler anarşi görüşü Petr Kropotkin (1902/1955) gibi klasik
anarşistlerin ve Murray Bookchin (1971, 1982; aynı zamanda bkz. Pennock ve
Chapman, 1978; Ritter, 1980 ve Taylor, 1982) gibi modern anarşistlerin
savunduğu felsefeden çok farklıdır. Anarşist literatür çok geniştir ve aslında,
Abraham Maslow (1971) entelektüellere anarşist literatürü araştırmalarını salık
verdiğinde aklında düşüncesiz bir kaostan daha fazlası vardı.
Birçok
anarşistin işaret ettiği üzere "anarşistler için sorun, yapı ya da
düzenin olup olmadığı değil, bunun hangi türde olduğu ve kaynaklarının ne
olması gerektiğidir" (Barclay, 1982, s. 17). Tanımı gereği siyasi
devletin gerekliliğini ve meşruiyetini reddeden anarşistler, hiyerarşik merkezi
devletin gelişmesinin insan ihtiyaçlarının yerine getirilmesini giderek daha
karmaşık hâle getirdiğini savunurlar. Ve Maslow Anarşi'yi kendini
gerçekleştirmeyi "aşmış" (transcended) kişilerin politik ve ekonomik
örgütlenme seviyesi olarak tasavvur etse de Erich Fromm, Paul Goodman,
Noam Chomsky ve Seymour Sarason gibi diğerleri, anarşist düşüncenin çok daha
yüksek Maslovian aşamalarına henüz ulaşmamış olanlarımız için bile
uygulanabilir olduğunu düşünür. Benim amacım burada, sadece hümanist
psikologları anarşizmi teorik düzeyde araştırmaya teşvik etmek değil, aynı
zamanda bir anarşist toplum yaratmayı savunmamız gerektiğini önermektir. Tamamen
saf kişisel dönüşümün "kaçınılmaz olarak toplumsal dönüşüme yol
açtığı" (Campbell, 1984, s. 12) iddiasının geçersiz olduğuna ilişkin
farkındalığının artması ile birlikte, böyle bir öneri "hümanistik psikolojide birikmiş beceri
ve kaynakları sosyal değişimin geniş alanlarında uygulama" gibi son
çağrılarla uyumludur (Campbell, 1984, s. 26)
Bununla
birlikte, öncelikle ifade etmek gerekir ki bütün anarşistler, toplumun devlet
aygıtları olmaksızın oldukça tatmin edici bir şekilde ilerleyebileceğini savunmakla
birlikte, anarşist bir toplumu ortaya çıkarmak için gerekli olan araçlar da
dahil olmak üzere, çeşitli gerekçelerle kendi aralarında farklılık gösterirler.
Örneğin, şiddet içeren politik eylemin pek çok anarşist tarafından kabul
edilebilir olduğu doğruysa da, Tolstoy ve Paul Goodman gibi diğerleri
tarafından reddedilmiştir ve bugün de anarşistler politik değişimde şiddetin
yerini eleştirmeye devam ediyorlar. Bu noktada, şiddet tek başına anarşist
uygulamada gerekli bir bileşen değildir ve birçok kişi aslında şiddetin
anarşizmin kooperatif ruhunun özüyle çeliştiğini iddia etmektedir (anarşist
düşüncedeki şiddetin rolü üzerine bir tartışma için bkz. Falk, 1983).
Siyaset
felsefesinin sosyal-psikolojik sonuçları açısından, "şiddet-şiddet
karşıtı" tartışmalarından daha da önemlisi, siyasi sol taraftaki ile
siyasi sağ taraftaki anarşistler arasındaki tartışmadır. Her anarşistin devlet
kontrolünü reddetmesine rağmen, sağdaki anarşistler (bazen liberteryenler ya da
anarko-kapitalistler olarak bilinirler), düzenlenmemiş serbest piyasa
kapitalizmini insan özgürlüğünün ideali olarak kabul eder. Ancak soldaki (bazen
anarko-komünistler veya liberter sosyalistler olarak da bilinirler)
anarşistler, kapitalizmi ve devleti reddeder ve bunun yerine her biri doğrudan
ve demokratik olarak yönetilen merkezi olmayan, federe (devletsiz), daha küçük
gruplarda mümkün olan yüz yüze etkileşim yoluyla insanların doğrudan ve
demokratikçe kendi kendine idare ettiği daha küçük otonom/özerk kooperatif
toplulukların, kurulmasını savunurlar. Maslow, Fromm ve diğer psikologların
ilgi gösterdiği, bu sol anarşist toplum modelidir ki bu makalede de göz önüne
alınan bir modeldir.
Anarşistlerin
bakış açılarını savunmak için geliştirdikleri pek çok nokta, hümanist
psikologların ilgi duyması gereken dört genel kategoriye yerleştirilebilir.
Anarşizm için bu dört argümanın kısaca gözden geçirilmesinden sonra, sözde
"pratik olmayan" savunmanın 20. yüzyılın sonundaki karmaşık dünyada
ne kadar yararlı olabileceği sorusuna geri döneceğim.
Anarşizm
Felsefi Olarak Doğrulanmıştır
İlk
sebep, tüm politik çizgilerdeki anarşistlerin temel bir görüş olarak kabul
ettikleri, anarşizmin felsefi olarak haklı olması argümanıdır. Her ne kadar
siyaset felsefesi alanındaki tartışmalar asla herkesin memnuniyetini sağlayarak
çözülmezse de, devlet gücünün hiçbir zaman ahlaki olarak haklı olamayacağına
dair anarşist görüş -Amerikan temsiliyetçi çoğunluk yönetimi de dahil-
akademik felsefe içinde etkileyici bir destek bulmaktadır (örneğin bkz. Wolff,
1970). Sağdaki ve soldaki anarşistler, ABD Anayasası gibi iki asır önce kimseyi
temsil etmeyen küçük bir azınlığın üzerinde anlaşmaya vardığı politik
düzenlemelerin, günümüzde bireyler üzerinde ahlaki bir iddiada
bulunamayacağında hemfikirdirler. Aslında çoğu felsefi anarşistin kendi siyasi
devletlerinin taleplerine uyması, etik değil, pratik bir meseledir; kişinin
parasını silahlı bir soyguncuya teslim etme kararı genellikle en akıllıca
hareket şeklidir.
Temel
nokta, bireylerin ahlaken sadece kendilerinin katıldığı kararlarla bağlı olması
ve anarşistlerin, muhaliflere kendi özerkliklerini koruma imkânı verirken fikir
birliğine varma (konsensüs) ve doğrudan yerel kontrolü sağlayacak karar verme
prosedürlerini onaylamalarıdır. Kişisel değerlerin doğası, ahlaki yargı,
özgürlük, otorite ve kişisel sorumluluk konularıyla ilgilenen
psikologlar; anarşizmde merakları ile alakalı çok şey bulabilir.
Anarşizm,
İnsan Topluluğunun "Doğal" Hâlidir
Anarşizmi
savunmanın gerekliliğinin ikinci nedenine gelince; birçok antropoloğun görüşüne
göre, anarşizm, insan toplumunun "doğal" biçimidir. "Doğal"
terimi, bazılarının elinde tuttuğu yarı-mistik tutkuyu hak etmese de, özellikle
bu durumun farkında olan psikologlar için önemlidir. Antropolog Harold
Barclay'in (1982) belirttiği gibi, küçük eşitlikçi anarşist topluluk
"insanlık tarihinin çoğunu karakterize eden en eski türdeki idare
biçimidir" (s. 12). Ashley Montagu (1981) anarşist (ve biyolog)
Kropotkin'e insanlık evriminde "sevgi ve iş birliğinin" (s. 93)
önemini kabul eden az sayıdaki kişiden biri olarak işaret eder ve antropologlar
genel olarak; geleneğin, toplumsal karşılıklı dayanışmanın, akran/çevre
baskısının (peer pressure) ve topluluk tarafından doğrudan müdahalenin bir
bütün olarak birleşmesinin, çoğunlukla düzeni korumak ve temel ihtiyaçları
karşılamak için güçlü hiyerarşik kurumlar olmaksızın yeterli olduğunda
hemfikirdir. Birçok antropolog, erken insan topluluğunun Hollywood filmlerinde
sunulan Hobbesyen imajından çok farklı olduğunu açıkça gösteriyor; sözde
"ilkel" hayat genelde çok güçlü diktatör şeflerin egemen olduğu ebedi
bir mücadele olarak tasvir edilmiştir.
Psikologlar
için buradaki ders, küçük yüz yüze eşitlikçi topluluklardan geniş kitlesel
topluma geçişin insanın evrimi açısından son derece hızlı olduğu ve bu geçişin
sonuçlarının daha ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğidir. Anarşist
düşünürler, insanların hâlâ sadece küçük bir topluluk varlığına adapte
oldukları ve şu anda çevremizde bulduğumuz şeyin açıkça uyumsuz ve belki de
kısa ömürlü bir sapma olduğuna dair mantıklı bir itiraz getirebilirler (bkz.
Crowe, 1969). İlginçtir, belki de kültürel farklılıklara daha fazla maruz
kaldıkları için, küresel siyasal ve ekonomik yapıların geniş çapta
değiştirilmesini öneren psikologlardan çok antropologlar; örneğin Sol Tax
(1977) ve Marvin Harris (1981), o veya bu şekilde "radikal ademi
merkezileşme" (desantralizasyon) çağrısında bulundular.
Anarşizm
Psikolojik Olarak Sağlıklıdır
Psikologların
anarşizmi savunması için üçüncü sebep, anarşizmin doğal oluşu sebebini takip
eden, anarşizmin psikolojik esenliği temin etme niteliğidir Sarason (1976)
tarafından "anarşist içgörü" olarak adlandırılan bu esas psikolojik
talep, devletin daha güçlü hâle gelmesi durumunda, insanların hem kişisel
özerklik hem de psikolojik topluluk olma duygusu ihtiyaçlarını çok daha zor
karşıladığının üzerinde durur. Bookchin (1971), Chomsky (1973) ve Goodman
(Stoehr, 1980) gibi anarşistler, yalnızca özerk yüz yüze toplulukların
desantralize olduğu bir toplumda, çoğunlukla çelişen bu bireysel ihtiyaçlara
cevap verilebileceğini savunurlar (bkz. Fox, 1985). “Sosyal, topluluk, kişilik
ve çevresel” psikolojiden elde edilen kanıtlar, insanların; bireysel
kontrol edilebilirliği ve öngörülebilirliği en üst düzeye çıkaran, karşılıklı
güvenin ve toplumsal bağların gelişmesinin olduğu durumlarda, küçük iş birliği
içindeki hiyerarşik olmayan gruplarda genellikle daha memnun olduklarını ortaya
koyar; bu sosyal ağlar ve destek gruplarıyla ilgili son zamanlarda artan
ilgiler ve toplulukları üyelerinin yararına yeniden yaratma girişimleri (örn.,
Edney, 1981; Stokols, 1977; Tyler, Pargament ve Gatz, 1983) ile açıkça
ilişkilidir.
Anarşist
sağlıklı psikolojik işlev görme hususundaki en önemli unsur, Bakan'ın (1966)
fail (agency) ve cemaat (communion) olarak adlandırdığı iki öğe arasında bir
dengeye ulaşma arzusudur; bu görüş de androjen kavramının çekirdeğinde yatmaktadır
(bkz. Deaux, 1984). Anarşistler, hem özerklik hem de psikolojik bir toplum olma
duygusunun elde edilebileceği merkezi olmayan bir toplumu savunurlar ve sadece
böyle bir toplumun bu dengeyi geniş çapta sağlayabileceğini iddia ederler.
Anarşist felsefenin Alan Ritter (1980) tarafından yapılan analizi, bunu daha
açık hâle getirebilir: Popüler "kendi işinizi yapın"
("do-your-own-thing" - içinden geleni başkalarına aldırış etmeden
yapmak) imajına rağmen klasik anarşizmin nihai hedefi, sadece sınırsız
"özgürlük" değil, bunun yerine Ritter'in "komünal
bireysellik" (communal individuality) dediği şeydir. Böyle bir dengeyi
ciddi olarak tasavvur eden, insanın psikolojik ihtiyaç ve değerlerini en iyi
karşılayacak toplum türünü aramaya çalışan psikologların, anarşist iddiaları
göz önünde bulundurmaktan başka seçeneği yoktur. Maslow (1971) örneğini
izleyerek ve daha da açık bir şekilde, Erich Fromm’un (1955) otuz yıl
önce belirttiği gibi; "aklı başında bir toplum" yaratmak için, bir
yanda kapitalizmin ve devlet komünizminin "robotizmi", diğer yanda
"hümanist toplulukçu sosyalizm" arasında bir seçim yapmamız
gerekiyor.
Anarşizm
Ekolojik Olarak Gereklidir
Son
olarak, dünya barışı, kaynak kıtlığı ve yaygın dengesizliğin ortaya çıkardığı
küresel sorunlardan endişe duyan psikologlar, anarşist literatürün bu konular
üzerine çok şey sunduğunu bulacaktır. Bookchin (1971) ve diğerleri tarafından
ortaya konan anarşizmin ekolojik olarak gerekli olduğunu gösteren çok güçlü
görüşler vardır: Yalnızca yerel özerklik, bölgesel kaynak geliştirme ve yüz
yüze iletişim ve karar verme üzerine daha fazla önem veren federe, merkezsiz
bir toplum hem iş birliğinin seviyesi hem de küresel kaynakların tükenmemesi
için gerekli olan bireysel materyalistik değerlerin dönüşümünü sağlayabilir. Bununla
birlikte, çoğu zaman, psikologlar Garrett Hardin'in (1968; Fox, 1985) konu
ettiği türden trajedilere bir çözüm olarak daha fazla merkezileşme ve daha
güçlü bir devlet kontrolü savunucusu hâline gelme tuzağına düşmüşlerdir. Sadece
radikal desantralizasyonun küresel felaketleri, bireyler için durumu daha da
kötüleştirmeden önleyebileceği ve genel olarak küçük, yerel ve etkileşimli
grupların sınırlı kaynakları daha iyi yönetebileceklerini gösteren verilerle de
desteklenen (örn. Stern ve Gardner, 1981) anarşist argümana daha fazla dikkat
çekilmesi gerekiyor.
Anarşizm
Mümkündür (?)
Şimdiye
dek çok kısaca dört argümanı özetledim: anarşizmin felsefi olarak haklı
olduğunu; insan toplumunun doğal şekli olduğunu; psikolojik bakımdan sağlıklı
olduğunu; ve de ekolojik olarak gerekli olduğunu belirttim. Kapsamlı bir
şekilde, yalnızca anarşist bir toplumun dünya çapındaki sorunları
çözebileceğini ve özerklik gereksinimlerini bireysel olarak yerine
getirebileceğini ve topluluk duygusunu insan gelişiminin evrimsel yoluna uygun
olan ahlaki açıdan savunulabilir bir biçimde topladığını savunan geniş kapsamlı
bir literatür olduğunu göstermeye çalıştım. Ancak tüm bunlara rağmen, meselenin
ne olduğunu merak ettiğiniz için mazur görülebilirsiniz. Elbette anarşizm
mümkün değildir. Bunların hepsi, sadece ütopik bir fantezi değil mi?
Belki.
Bununla birlikte, "ütopik" oldukları için anarşist görüşleri
reddetmek, artık göze alamayacağımız bir lüks olabilir. Moos ve Brownstein
(1977), çevresel krizleri çözmek için ütopyanın artık bir zorunluluk hâline
geldiğini ve hümanist değerlerin yaygınlaştırılmasıyla ilgilenen yaygın sosyal
değişim savunucularının anarşist yaklaşımları daha çok göz önünde
bulundurmasının zaruri olduğunu belirtmiştir. Siyaset bilimci Richard Falk
(1983) olası dünya düzeni biçimleri üzerine yazdığı bir dizi denemesinde
aslında, tüm zorluklarına rağmen, anarşist bir dünyaya doğru bir hareketin,
diğer alternatiflerin herhangi birinden daha uzun süreli barış getirme
ihtimalinin olduğunu savunur.
Aslında
"pratik olmayan" ütopyacı spekülasyonların bile faydalı olduğu
doğrudur; Maslow ve diğerlerinin ısrar ettiği gibi, salt spekülasyonun ötesine
geçmek entelektüel bir egzersiz olarak önemlidir ve toplumu gerçekten
değiştirmeye çalışmaya başlar. Örneğin, Nelson ve Caplan (1983), anarşizm
görünümüne sahip olan toplumsal değişim için "aydınlanma"
yaklaşımlarını tartışır: yöntemler üstten ziyade aşağıdan yukarıya doğru
gelişmektedir ve bireysel özerklik, eşitlikçi ilişkiler ve kontrolün
desantralizasyonunu vurgularlar. Nelson ve Caplan'ın modeli, toplumun
farklı yönleri arasındaki karmaşık ilişkileri inceleyen genel bir sistem
yaklaşımı ile birleştirildiğinde, merkezileşme ve izolasyonun arttığı bir
dönemde hümanist değerleri korumaya çalışan psikologlara ve diğer kişilere
yararlı olabilecek, toplumsal değişim için bir temel sunmaktadır. Elizabeth
Campbell (1984) yakın bir zaman önce hümanistik psikologlar için anarşist
felsefe ve anarşist örgütlenme yöntemleriyle uyumlu, sekiz noktalı bir yaklaşım
önerdi. İşaret ettiği hususlar arasında, "eylemlerimizin kolektif
olarak etkilerine bakmak" da dahil olmak üzere, sağlıklı, kişisel bir
kendi kendini inceleme (s. 25.); "insan sağkalımına (human survival) temel teşkil eden yapısal sorunlara
değinme" (s. 25) gerekliliğine dikkat çeker; barış ve dünya düzeni, insan hakları, dünya
kaynaklarının yeniden dağıtılması ve çevre sorunları dahil olmak üzere;
topluluk duygusu yaratmak ve başkalarıyla iş birliği içinde çalışmak için
destek sistemleri kurma gereksinimini belirtir; ve bizi "zor gerçeklerle
uğraşırken, olası geleceğe dair olumlu bir vizyona sahip olmaya" davet
eder (s. 26).
Campbell'in
fark ettiği gibi, bizden önceki meydan okuma, daha iyi bir dünya yaratmaktı.
Psikologlar hem bireylerle hem de toplumla bir bütün olarak ilgilendikçe, psikolojik
bilgi ile uyumlu hâle gelen radikal değişim çağrılarını göz ardı edemeyiz. İlk
önce hümanistik bir anarşist toplumun uzun menzilli hedefi konusunda
-psikolojik gerekçelerle açıkça istenen bir hedef- anlaşabilirsek, bu,
hepimizin menfaatine olacaktır ve daha sonra, böyle bir toplumu getirebilecek
metotları belirleyebilmek için beraber çalışmaya başlayabiliriz. Belki de
İsrail kibbutz sistemi; geçmişinde hem başarıları hem de başarısızlıklarıyla,
küçük, demokratik olarak yönetilen kolektif topluluklar federasyonu ağı gibi
örnekler, çalışmalarımıza başlarken önem taşımaktadır.
Her
halükârda, total kaostan kaçınmak için bir şans varken pozitif anarşiyi savunma
zamanı geldi. Medya bu ikisini karıştırabilir, bizim için önemli olan bu farkın
ayırtında olmaktır.
Kaynaklar
Bakan,
D. (1966). The duality of human existence: An essay on psychology and religion.
Chicago: Rand McNally.
Barclay,
H. (1982). People without government: An anthropology of anarchism. London:
Kahn & Averill.
Bookchin,
M. (1971). Post-scarcity anarchism. Palo Alto, CA: Ramparts.
Bookchin,
M. (1982). The ecology of freedom: The emergence and dissolution of hierarchy.
Palo Alto, CA: Cheshire Books.
Campbell,
E. (1984). Humanistic psychology: The end of innocence (a view from inside the
parentheses). Journal of Humanistic Psychology, 24(2), 6-29.
Chomsky,
N. (1973). For reasons of state. New York: Vintage Books.
Crowe,
B. (1969). The tragedy of the commons revisited. Science, 166, 1103-1107.
Deaux,
K. (1984). From individual differences to social categories Analysis of a
decade's research on gender. American Psychologist, 39, 105-116.
Edney,
J. J. (1981). Paradoxes on the commons: Scarcity and the problem of equality.
Journal of Community Psychology, 9, 3-34.
Falk,
R. (1983). The end of world order: Essays on normative international relations.
New York: Holmes & Meier.
Fox,
D. R. (1985). Psychology, ideology, utopia, and the commons. American
Psychologist, 40, 48-58.
Fromm,
E. (1955). The sane society. New York: Holt, Rinehart.
Hardin,
G. (1968). The tragedy of the commons. Science, 162, 1243-1248.
Harris,
M. (1981). America now: The anthropology of a changing culture. New York: Simon
& Schuster.
Kropotkin,
P. (1955). Mutual aid: A factor in evolution. Boston: Extending Horizons Books.
(Original work published 1902)
Maslow,
A. H. (1971). The farther reaches of human nature. New York: Penguin.
Montagu,
A. (1981). Growing young. New York: McGraw Hill.
Moos,
R., & Brownstein, R. (1977). Environment and utopia: A synthesis. New York:
Plenum.
Nelson,
S. D., & Caplan, N. (1983). Social problem solving and social change. In D.
Perlman & P. C. Cozby (Eds.), Social psychology (pp. 503-532). New York:
Holt, Rinehart.
Pennock,
J. R., & Chapman, J. W. (Eds.). (1978). Anarchism. New York: New York
University Press.
Ritter,
A. (1980). Anarchism: A theoretical analysis. Cambridge: Cambridge University
Press.
Sarason,
S. B. (1976). Community psychology and the anarchist insight. American Journal
of Community Psychology, 4, 243-261.
Stern,
P. C., & Gardner, G. T. (1981). Psychological research and energy policy.
American Psychologist, 36, 329-342.
Stoehr,
T. (Ed.). (1979). Drawing the line: The political essays of Paul Goodman. New
York: Dutton.
Stokols,
D. (Ed.). (1977). Perspectives on environment and behavior: Theory, research,
and applications. New York: Plenum.
Tax,
S. (1977). Anthropology for the world of the future: Thirteen professions and
three proposals. Human Organization, 36, 225-234.
Taylor,
M. (1982). Community, anarchy, and liberty. Cambridge: Cambridge University
press.
Tyler,
F. B., Pargament, K. I., & Gatz, M. (1983). The resource collaborator role:
A model for interactions involving psychologists. American Psychologist, 38,
388-398.
Wolff,
R. P. (1970). In defense of anarchism. New York: Harper.
[1] Bu makale Dennis Fox’un şahsi
sitesindeki metin kaynak alınarak çevrilmiştir: “Four Reasons for Humanistic
Psychologists to Advocate Anarchism” http://www.dennisfox.net/papers/4reasons.html - 1986, Transformations, 2(1), 17-23.
Yazar notu:
1984'te ilk Amerikan Psikoloji Derneği
(APA) konferansım için bu kısa makaleyi yazmıştım. Sekiz kişi sabahın erken
saatindeki oturum için gelmişti. Gülümsüyorlardı. Bu makale, Kansas Eyalet
Üniversitesi'ndeki Yaratıcı Anarşi Topluluğu (Society for Creative Anarchy)
tarafından çıkarılan ancak şu an var olmayan bir bültende yayınlandı. 1985
yılında yazdığım daha uzun bir makale aynı temaları daha ayrıntılı olarak
irdeliyor: Psychology, Ideology, Utopia, and the
Commons Ayrıca, 2004 interview adlı mülakat genel başlıklara değiniyor. Anarşizm ve
Psikoloji üzerine daha fazlası için; More on anarchism and psychology.
[2] Çevirmen
notu:
Açık
Çağrı: Anarşizm ve Psikoloji üzerine kolektif bir metin çevirisi/yazımı
çalışması yürütmek isteyenler ramizzamir13@gmail.com adresi üzerinden bu makalenin çevirmeni ile iletişim
kurabilirler.