Hümanist Psikologların Anarşizmi Savunması İçin Dört Sebep

Dennis R. Fox1
Çeviri: Ramiz Zamir2

Özet
Küresel meseleler ile ilgilenen Hümanist psikologların, Maslow'un (1971) felsefi anarşizmi araştırmaya yönelik çağrısı üzerine harekete geçmek için, en az dört sebep bulunmaktadır:

  • Anarşist bir toplum, felsefi olarak doğrulanmıştır;
  • İnsan toplumunun "doğal" şeklidir;
  • Psikolojik olarak sağlıklıdır, bireysel ihtiyaçlar olan hem otonomi hem de psikolojik topluluk olma duygusunun karşılanmasını sağlar ve
  • İnsanın özgürlük ve haysiyetini bozmadan küresel krizden kaçınmak için ekolojik olarak gereklidir.

Psikologlar Anarşist düşünceyi ütopyacı fantezi olarak reddetmekten ziyade, insan ihtiyaç ve değerlerine daha iyi uyan otonom/özerk kooperatif topluluklarından oluşan, devletsiz, ademi-merkeziyetçi/desantralize bir toplum yaratmayı uzun menzilli bir amaç olarak kurmaya çalışmalıdırlar.

Giriş
Sabah gazetesi bize Beyrut'ta devam eden kaos, İran'daki tiranlık ya da dünyanın herhangi bir yerindeki bombalama haberlerini sık sık getiriyor. Konu bocalayan hükümetler, ‘güruh’ yönetimi ya da terör şiddeti olabilir;  politikacılar, haber yorumcuları ve her yerde bulunan kaygılı vatandaşlar, bu olayları sıklıkla şu cümlenin bazı çeşitlemeleri ile tarif ederler: "Durum temelli anarşi hâline geldi." Elbette ki bu tür bir anarşi tarifi, güçlü bir merkezi hükümeti barış ve düzen ile eşit tutmayı öğrendiklerini herkesle paylaşmak için yeterlidir.
Bununla birlikte, bu popüler anarşi görüşü Petr Kropotkin (1902/1955) gibi klasik anarşistlerin ve Murray Bookchin (1971, 1982; aynı zamanda bkz. Pennock ve Chapman, 1978; Ritter, 1980 ve Taylor, 1982) gibi modern anarşistlerin savunduğu felsefeden çok farklıdır. Anarşist literatür çok geniştir ve aslında, Abraham Maslow (1971) entelektüellere anarşist literatürü araştırmalarını salık verdiğinde aklında düşüncesiz bir kaostan daha fazlası vardı.
Birçok anarşistin işaret ettiği üzere "anarşistler için sorun, yapı ya da düzenin olup olmadığı değil, bunun hangi türde olduğu ve kaynaklarının ne olması gerektiğidir" (Barclay, 1982, s. 17). Tanımı gereği siyasi devletin gerekliliğini ve meşruiyetini reddeden anarşistler, hiyerarşik merkezi devletin gelişmesinin insan ihtiyaçlarının yerine getirilmesini giderek daha karmaşık hâle getirdiğini savunurlar. Ve Maslow Anarşi'yi kendini gerçekleştirmeyi "aşmış" (transcended) kişilerin politik ve ekonomik örgütlenme seviyesi olarak tasavvur etse de  Erich Fromm, Paul Goodman, Noam Chomsky ve Seymour Sarason gibi diğerleri, anarşist düşüncenin çok daha yüksek Maslovian aşamalarına henüz ulaşmamış olanlarımız için bile uygulanabilir olduğunu düşünür. Benim amacım burada, sadece hümanist psikologları anarşizmi teorik düzeyde araştırmaya teşvik etmek değil, aynı zamanda bir anarşist toplum yaratmayı savunmamız gerektiğini önermektir. Tamamen saf kişisel dönüşümün "kaçınılmaz olarak toplumsal dönüşüme yol açtığı"  (Campbell, 1984, s. 12) iddiasının geçersiz olduğuna ilişkin farkındalığının artması ile birlikte, böyle bir öneri  "hümanistik psikolojide birikmiş beceri ve kaynakları sosyal değişimin geniş alanlarında uygulama" gibi son çağrılarla uyumludur (Campbell, 1984, s. 26)
Bununla birlikte, öncelikle ifade etmek gerekir ki bütün anarşistler, toplumun devlet aygıtları olmaksızın oldukça tatmin edici bir şekilde ilerleyebileceğini savunmakla birlikte, anarşist bir toplumu ortaya çıkarmak için gerekli olan araçlar da dahil olmak üzere, çeşitli gerekçelerle kendi aralarında farklılık gösterirler. Örneğin, şiddet içeren politik eylemin pek çok anarşist tarafından kabul edilebilir olduğu doğruysa da, Tolstoy ve Paul Goodman gibi diğerleri tarafından reddedilmiştir ve bugün de anarşistler politik değişimde şiddetin yerini eleştirmeye devam ediyorlar. Bu noktada, şiddet tek başına anarşist uygulamada gerekli bir bileşen değildir ve birçok kişi aslında şiddetin anarşizmin kooperatif ruhunun özüyle çeliştiğini iddia etmektedir (anarşist düşüncedeki şiddetin rolü üzerine bir tartışma için bkz. Falk, 1983).
Siyaset felsefesinin sosyal-psikolojik sonuçları açısından, "şiddet-şiddet karşıtı"  tartışmalarından daha da önemlisi, siyasi sol taraftaki ile siyasi sağ taraftaki anarşistler arasındaki tartışmadır. Her anarşistin devlet kontrolünü reddetmesine rağmen, sağdaki anarşistler (bazen liberteryenler ya da anarko-kapitalistler olarak bilinirler), düzenlenmemiş serbest piyasa kapitalizmini insan özgürlüğünün ideali olarak kabul eder. Ancak soldaki (bazen anarko-komünistler veya liberter sosyalistler olarak da bilinirler) anarşistler, kapitalizmi ve devleti reddeder ve bunun yerine her biri doğrudan ve demokratik olarak yönetilen merkezi olmayan, federe (devletsiz), daha küçük gruplarda mümkün olan yüz yüze etkileşim yoluyla insanların doğrudan ve demokratikçe kendi kendine idare ettiği daha küçük otonom/özerk kooperatif toplulukların, kurulmasını savunurlar. Maslow, Fromm ve diğer psikologların ilgi gösterdiği, bu sol anarşist toplum modelidir ki bu makalede de göz önüne alınan bir modeldir.
Anarşistlerin bakış açılarını savunmak için geliştirdikleri pek çok nokta, hümanist psikologların ilgi duyması gereken dört genel kategoriye yerleştirilebilir. Anarşizm için bu dört argümanın kısaca gözden geçirilmesinden sonra, sözde "pratik olmayan" savunmanın 20. yüzyılın sonundaki karmaşık dünyada ne kadar yararlı olabileceği sorusuna geri döneceğim.

Anarşizm Felsefi Olarak Doğrulanmıştır
İlk sebep, tüm politik çizgilerdeki anarşistlerin temel bir görüş olarak kabul ettikleri, anarşizmin felsefi olarak haklı olması argümanıdır. Her ne kadar siyaset felsefesi alanındaki tartışmalar asla herkesin memnuniyetini sağlayarak çözülmezse de, devlet gücünün hiçbir zaman ahlaki olarak haklı olamayacağına dair  anarşist görüş -Amerikan temsiliyetçi çoğunluk yönetimi de dahil- akademik felsefe içinde etkileyici bir destek bulmaktadır (örneğin bkz. Wolff, 1970). Sağdaki ve soldaki anarşistler, ABD Anayasası gibi iki asır önce kimseyi temsil etmeyen küçük bir azınlığın üzerinde anlaşmaya vardığı politik düzenlemelerin, günümüzde bireyler üzerinde ahlaki bir iddiada bulunamayacağında hemfikirdirler. Aslında çoğu felsefi anarşistin kendi siyasi devletlerinin taleplerine uyması, etik değil, pratik bir meseledir; kişinin parasını silahlı bir soyguncuya teslim etme kararı genellikle en akıllıca hareket şeklidir.
Temel nokta, bireylerin ahlaken sadece kendilerinin katıldığı kararlarla bağlı olması ve anarşistlerin, muhaliflere kendi özerkliklerini koruma imkânı verirken fikir birliğine varma (konsensüs) ve doğrudan yerel kontrolü sağlayacak karar verme prosedürlerini onaylamalarıdır. Kişisel değerlerin doğası, ahlaki yargı, özgürlük, otorite  ve kişisel sorumluluk konularıyla ilgilenen psikologlar; anarşizmde merakları ile alakalı çok şey bulabilir.

Anarşizm, İnsan Topluluğunun "Doğal" Hâlidir
Anarşizmi savunmanın gerekliliğinin ikinci nedenine gelince; birçok antropoloğun görüşüne göre, anarşizm, insan toplumunun "doğal" biçimidir. "Doğal" terimi, bazılarının elinde tuttuğu yarı-mistik tutkuyu hak etmese de, özellikle bu durumun farkında olan psikologlar için önemlidir. Antropolog Harold Barclay'in (1982) belirttiği gibi, küçük eşitlikçi anarşist topluluk  "insanlık tarihinin çoğunu karakterize eden en eski türdeki idare biçimidir" (s. 12).  Ashley Montagu (1981) anarşist (ve biyolog) Kropotkin'e insanlık evriminde "sevgi ve iş birliğinin" (s. 93) önemini kabul eden az sayıdaki kişiden biri olarak işaret eder ve antropologlar genel olarak; geleneğin, toplumsal karşılıklı dayanışmanın, akran/çevre baskısının (peer pressure) ve topluluk tarafından doğrudan müdahalenin bir bütün olarak birleşmesinin, çoğunlukla düzeni korumak ve temel ihtiyaçları karşılamak için güçlü hiyerarşik kurumlar olmaksızın yeterli olduğunda hemfikirdir. Birçok antropolog, erken insan topluluğunun Hollywood filmlerinde sunulan Hobbesyen imajından çok farklı olduğunu açıkça gösteriyor; sözde "ilkel" hayat genelde çok güçlü diktatör şeflerin egemen olduğu ebedi bir mücadele olarak tasvir edilmiştir.
Psikologlar için buradaki ders, küçük yüz yüze eşitlikçi topluluklardan geniş kitlesel topluma geçişin insanın evrimi açısından son derece hızlı olduğu ve bu geçişin sonuçlarının daha ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğidir. Anarşist düşünürler, insanların hâlâ sadece küçük bir topluluk varlığına adapte oldukları ve şu anda çevremizde bulduğumuz şeyin açıkça uyumsuz ve belki de kısa ömürlü bir sapma olduğuna dair mantıklı bir itiraz getirebilirler (bkz. Crowe, 1969). İlginçtir, belki de kültürel farklılıklara daha fazla maruz kaldıkları için, küresel siyasal ve ekonomik yapıların geniş çapta değiştirilmesini öneren psikologlardan çok antropologlar; örneğin Sol Tax (1977) ve Marvin Harris (1981), o veya bu şekilde "radikal ademi merkezileşme" (desantralizasyon) çağrısında bulundular.  

Anarşizm Psikolojik Olarak Sağlıklıdır
Psikologların anarşizmi savunması için üçüncü sebep, anarşizmin doğal oluşu sebebini takip eden, anarşizmin psikolojik esenliği temin etme niteliğidir Sarason (1976) tarafından "anarşist içgörü" olarak adlandırılan bu esas psikolojik talep, devletin daha güçlü hâle gelmesi durumunda, insanların hem kişisel özerklik hem de psikolojik topluluk olma duygusu ihtiyaçlarını çok daha zor karşıladığının üzerinde durur. Bookchin (1971), Chomsky (1973) ve Goodman (Stoehr, 1980) gibi anarşistler, yalnızca özerk yüz yüze toplulukların desantralize olduğu bir toplumda, çoğunlukla çelişen bu bireysel ihtiyaçlara cevap verilebileceğini savunurlar (bkz. Fox, 1985). “Sosyal, topluluk, kişilik ve çevresel” psikolojiden elde edilen kanıtlar, insanların;  bireysel kontrol edilebilirliği ve öngörülebilirliği en üst düzeye çıkaran, karşılıklı güvenin ve toplumsal bağların gelişmesinin olduğu durumlarda, küçük iş birliği içindeki hiyerarşik olmayan gruplarda genellikle daha memnun olduklarını ortaya koyar; bu sosyal ağlar ve destek gruplarıyla ilgili son zamanlarda artan ilgiler ve toplulukları üyelerinin yararına yeniden yaratma girişimleri (örn., Edney, 1981; Stokols, 1977; Tyler, Pargament ve Gatz, 1983) ile açıkça ilişkilidir.
Anarşist sağlıklı psikolojik işlev görme hususundaki en önemli unsur, Bakan'ın (1966) fail (agency) ve cemaat (communion) olarak adlandırdığı iki öğe arasında bir dengeye ulaşma arzusudur; bu görüş de androjen kavramının çekirdeğinde yatmaktadır (bkz. Deaux, 1984). Anarşistler, hem özerklik hem de psikolojik bir toplum olma duygusunun elde edilebileceği merkezi olmayan bir toplumu savunurlar ve sadece böyle bir toplumun bu dengeyi geniş çapta sağlayabileceğini iddia ederler. Anarşist felsefenin Alan Ritter (1980) tarafından yapılan analizi, bunu daha açık hâle getirebilir: Popüler "kendi işinizi yapın" ("do-your-own-thing" - içinden geleni başkalarına aldırış etmeden yapmak) imajına rağmen klasik anarşizmin nihai hedefi, sadece sınırsız "özgürlük" değil, bunun yerine Ritter'in "komünal bireysellik" (communal individuality) dediği şeydir. Böyle bir dengeyi ciddi olarak tasavvur eden, insanın psikolojik ihtiyaç ve değerlerini en iyi karşılayacak toplum türünü aramaya çalışan psikologların, anarşist iddiaları göz önünde bulundurmaktan başka seçeneği yoktur. Maslow (1971) örneğini izleyerek ve daha da açık bir şekilde,  Erich Fromm’un (1955) otuz yıl önce belirttiği gibi; "aklı başında bir toplum" yaratmak için, bir yanda kapitalizmin ve devlet komünizminin "robotizmi", diğer yanda "hümanist toplulukçu sosyalizm" arasında bir seçim yapmamız gerekiyor.

Anarşizm Ekolojik Olarak Gereklidir
Son olarak, dünya barışı, kaynak kıtlığı ve yaygın dengesizliğin ortaya çıkardığı küresel sorunlardan endişe duyan psikologlar, anarşist literatürün bu konular üzerine çok şey sunduğunu bulacaktır. Bookchin (1971) ve diğerleri tarafından ortaya konan anarşizmin ekolojik olarak gerekli olduğunu gösteren çok güçlü görüşler vardır: Yalnızca yerel özerklik, bölgesel kaynak geliştirme ve yüz yüze iletişim ve karar verme üzerine daha fazla önem veren federe, merkezsiz bir toplum hem iş birliğinin seviyesi hem de küresel kaynakların tükenmemesi için gerekli olan bireysel materyalistik değerlerin dönüşümünü sağlayabilir. Bununla birlikte, çoğu zaman, psikologlar Garrett Hardin'in (1968; Fox, 1985) konu ettiği türden trajedilere bir çözüm olarak daha fazla merkezileşme ve daha güçlü bir devlet kontrolü savunucusu hâline gelme tuzağına düşmüşlerdir. Sadece radikal desantralizasyonun küresel felaketleri, bireyler için durumu daha da kötüleştirmeden önleyebileceği ve genel olarak küçük, yerel ve etkileşimli grupların sınırlı kaynakları daha iyi yönetebileceklerini gösteren verilerle de desteklenen (örn. Stern ve Gardner, 1981) anarşist argümana daha fazla dikkat çekilmesi gerekiyor.

Anarşizm Mümkündür (?)
Şimdiye dek çok kısaca dört argümanı özetledim: anarşizmin felsefi olarak haklı olduğunu; insan toplumunun doğal şekli olduğunu; psikolojik bakımdan sağlıklı olduğunu; ve de ekolojik olarak gerekli olduğunu belirttim. Kapsamlı bir şekilde, yalnızca anarşist bir toplumun dünya çapındaki sorunları çözebileceğini ve özerklik gereksinimlerini bireysel olarak yerine getirebileceğini ve topluluk duygusunu insan gelişiminin evrimsel yoluna uygun olan ahlaki açıdan savunulabilir bir biçimde topladığını savunan geniş kapsamlı bir literatür olduğunu göstermeye çalıştım. Ancak tüm bunlara rağmen, meselenin ne olduğunu merak ettiğiniz için mazur görülebilirsiniz. Elbette anarşizm mümkün değildir. Bunların hepsi, sadece ütopik bir fantezi değil mi?
Belki. Bununla birlikte, "ütopik" oldukları için anarşist görüşleri reddetmek, artık göze alamayacağımız bir lüks olabilir. Moos ve Brownstein (1977), çevresel krizleri çözmek için ütopyanın artık bir zorunluluk hâline geldiğini ve hümanist değerlerin yaygınlaştırılmasıyla ilgilenen yaygın sosyal değişim savunucularının anarşist yaklaşımları daha çok göz önünde bulundurmasının zaruri olduğunu belirtmiştir. Siyaset bilimci Richard Falk (1983) olası dünya düzeni biçimleri üzerine yazdığı bir dizi denemesinde aslında, tüm zorluklarına rağmen, anarşist bir dünyaya doğru bir hareketin, diğer alternatiflerin herhangi birinden daha uzun süreli barış getirme ihtimalinin olduğunu savunur.
Aslında "pratik olmayan" ütopyacı spekülasyonların bile faydalı olduğu doğrudur; Maslow ve diğerlerinin ısrar ettiği gibi, salt spekülasyonun ötesine geçmek entelektüel bir egzersiz olarak önemlidir ve toplumu gerçekten değiştirmeye çalışmaya başlar. Örneğin, Nelson ve Caplan (1983), anarşizm görünümüne sahip olan toplumsal değişim için "aydınlanma" yaklaşımlarını tartışır: yöntemler üstten ziyade aşağıdan yukarıya doğru gelişmektedir ve bireysel özerklik, eşitlikçi ilişkiler ve kontrolün desantralizasyonunu vurgularlar.  Nelson ve Caplan'ın modeli, toplumun farklı yönleri arasındaki karmaşık ilişkileri inceleyen genel bir sistem yaklaşımı ile birleştirildiğinde, merkezileşme ve izolasyonun arttığı bir dönemde hümanist değerleri korumaya çalışan psikologlara ve diğer kişilere yararlı olabilecek, toplumsal değişim için bir temel sunmaktadır. Elizabeth Campbell (1984) yakın bir zaman önce hümanistik psikologlar için anarşist felsefe ve anarşist örgütlenme yöntemleriyle uyumlu, sekiz noktalı bir yaklaşım önerdi. İşaret ettiği  hususlar arasında, "eylemlerimizin kolektif olarak etkilerine bakmak" da dahil olmak üzere, sağlıklı, kişisel bir kendi kendini inceleme (s. 25.); "insan sağkalımına (human survival)  temel teşkil eden yapısal sorunlara değinme" (s. 25) gerekliliğine dikkat çeker;  barış ve dünya düzeni, insan hakları, dünya kaynaklarının yeniden dağıtılması ve çevre sorunları dahil olmak üzere; topluluk duygusu yaratmak ve başkalarıyla iş birliği içinde çalışmak için destek sistemleri kurma gereksinimini belirtir; ve bizi "zor gerçeklerle uğraşırken, olası geleceğe dair olumlu bir vizyona sahip olmaya" davet eder (s. 26).
Campbell'in fark ettiği gibi, bizden önceki meydan okuma, daha iyi bir dünya yaratmaktı. Psikologlar hem bireylerle hem de toplumla bir bütün olarak ilgilendikçe, psikolojik bilgi ile uyumlu hâle gelen radikal değişim çağrılarını göz ardı edemeyiz. İlk önce hümanistik bir  anarşist toplumun uzun menzilli hedefi konusunda -psikolojik gerekçelerle açıkça istenen bir hedef- anlaşabilirsek, bu, hepimizin menfaatine olacaktır ve daha sonra, böyle bir toplumu getirebilecek metotları belirleyebilmek için beraber çalışmaya başlayabiliriz. Belki de İsrail kibbutz sistemi; geçmişinde hem başarıları hem de başarısızlıklarıyla, küçük, demokratik olarak yönetilen kolektif topluluklar federasyonu ağı gibi örnekler, çalışmalarımıza başlarken önem taşımaktadır.
Her halükârda, total kaostan kaçınmak için bir şans varken pozitif anarşiyi savunma zamanı geldi. Medya bu ikisini karıştırabilir, bizim için önemli olan bu farkın ayırtında olmaktır.

Kaynaklar
Bakan, D. (1966). The duality of human existence: An essay on psychology and religion. Chicago: Rand McNally.
Barclay, H. (1982). People without government: An anthropology of anarchism. London: Kahn & Averill.
Bookchin, M. (1971). Post-scarcity anarchism. Palo Alto, CA: Ramparts.
Bookchin, M. (1982). The ecology of freedom: The emergence and dissolution of hierarchy. Palo Alto, CA: Cheshire Books.
Campbell, E. (1984). Humanistic psychology: The end of innocence (a view from inside the parentheses). Journal of Humanistic Psychology, 24(2), 6-29.
Chomsky, N. (1973). For reasons of state. New York: Vintage Books.
Crowe, B. (1969). The tragedy of the commons revisited. Science, 166, 1103-1107.
Deaux, K. (1984). From individual differences to social categories Analysis of a decade's research on gender. American Psychologist, 39, 105-116.
Edney, J. J. (1981). Paradoxes on the commons: Scarcity and the problem of equality. Journal of Community Psychology, 9, 3-34.
Falk, R. (1983). The end of world order: Essays on normative international relations. New York: Holmes & Meier.
Fox, D. R. (1985). Psychology, ideology, utopia, and the commons. American Psychologist, 40, 48-58.
Fromm, E. (1955). The sane society. New York: Holt, Rinehart.
Hardin, G. (1968). The tragedy of the commons. Science, 162, 1243-1248.
Harris, M. (1981). America now: The anthropology of a changing culture. New York: Simon & Schuster.
Kropotkin, P. (1955). Mutual aid: A factor in evolution. Boston: Extending Horizons Books. (Original work published 1902)
Maslow, A. H. (1971). The farther reaches of human nature. New York: Penguin.
Montagu, A. (1981). Growing young. New York: McGraw Hill.
Moos, R., & Brownstein, R. (1977). Environment and utopia: A synthesis. New York: Plenum.
Nelson, S. D., & Caplan, N. (1983). Social problem solving and social change. In D. Perlman & P. C. Cozby (Eds.), Social psychology (pp. 503-532). New York: Holt, Rinehart.
Pennock, J. R., & Chapman, J. W. (Eds.). (1978). Anarchism. New York: New York University Press.
Ritter, A. (1980). Anarchism: A theoretical analysis. Cambridge: Cambridge University Press.
Sarason, S. B. (1976). Community psychology and the anarchist insight. American Journal of Community Psychology, 4, 243-261.
Stern, P. C., & Gardner, G. T. (1981). Psychological research and energy policy. American Psychologist, 36, 329-342.
Stoehr, T. (Ed.). (1979). Drawing the line: The political essays of Paul Goodman. New York: Dutton.
Stokols, D. (Ed.). (1977). Perspectives on environment and behavior: Theory, research, and applications. New York: Plenum.
Tax, S. (1977). Anthropology for the world of the future: Thirteen professions and three proposals. Human Organization, 36, 225-234.
Taylor, M. (1982). Community, anarchy, and liberty. Cambridge: Cambridge University press.
Tyler, F. B., Pargament, K. I., & Gatz, M. (1983). The resource collaborator role: A model for interactions involving psychologists. American Psychologist, 38, 388-398.
Wolff, R. P. (1970). In defense of anarchism. New York: Harper.



[1] Bu makale Dennis Fox’un şahsi sitesindeki metin kaynak alınarak çevrilmiştir: “Four Reasons for Humanistic Psychologists to Advocate Anarchism”  http://www.dennisfox.net/papers/4reasons.html - 1986, Transformations, 2(1), 17-23.

Yazar notu:
1984'te ilk Amerikan Psikoloji Derneği (APA) konferansım için bu kısa makaleyi yazmıştım. Sekiz kişi sabahın erken saatindeki oturum için gelmişti. Gülümsüyorlardı. Bu makale, Kansas Eyalet Üniversitesi'ndeki Yaratıcı Anarşi Topluluğu (Society for Creative Anarchy) tarafından çıkarılan ancak şu an var olmayan bir bültende yayınlandı. 1985 yılında yazdığım daha uzun bir makale aynı temaları daha ayrıntılı olarak irdeliyor: Psychology, Ideology, Utopia, and the Commons Ayrıca, 2004 interview adlı mülakat genel başlıklara değiniyor. Anarşizm ve Psikoloji üzerine daha fazlası için; More on anarchism and psychology.


[2] Çevirmen notu:
Açık Çağrı: Anarşizm ve Psikoloji üzerine kolektif bir metin çevirisi/yazımı çalışması yürütmek isteyenler ramizzamir13@gmail.com adresi üzerinden bu makalenin çevirmeni ile iletişim kurabilirler.