Wittgensteincı Bakış Açısı Sosyal Psikolojiye Nasıl Uyarlanabilir? Yapay Zekâ Temsilleri Örneği

Mehmet Karasu
karasuumehmett@gmail.com

Yapay Zekânın Tanımı ve Yaygın Temsilinin Belirleyenleri
Yapay Zekâ, bir kavram olarak, ilk kez 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Dartmouth Üniversitesi’nde düzenlenen bir yaz okulunda bilgisayar bilimci John McCarthy (1927-2011) tarafından kullanılsa da (Russell ve Norvig, 2016) özellikle 1990’lardan bu yana hakkında daha fazla haber yapılmakta, gündelik konuşmalarda kendine daha fazla yer bulmaktadır. Bu duruma ek olarak yapay zekâ üzerine çalışmaların niceliği ve niteliğinde de son yıllarda dikkate değer biçimde artmış görünmektedir. Bu durumun temel sebepleri arasında, (a) dijital verinin artması, (b) hızlı bilgisayarların geliştirilmesi, (c) hesaplama konusunda yeni yöntemlerin ortaya çıkması, (d) geliştirilen yazılımların ergonomik ve kolay erişilebilir olması gibi faktörler sayılabilir. 

Yapay zekâlar aslında belirli problemleri öğrenerek çözen makinelerdir. Bir etmenin zekiolması için dört özelliğinin olması gerektiği ileri sürülmektedir: (1) bilgiyi kendi başına algılayarak elde edebilmesi, (2) mantığa ve/veya olasılığa dayalı ilkelere göre çıkarımlar yapabilmesi, (3) bilgilerle doğruolanı yapabilmesi veya tercih edebilmesi ve son olarak (4) yaptıklarını açıklayabilmesi. Yapay zekâlar bu dört özelliği de taşımaktadır (Dünyanın 1001 Hâli, 2018).

Gün geçtikçe tahmin edilenden çok daha hızlı, hatta patlamalı bir biçimde gelişen yapay zekâ uygulamaları, dar yapay zekâ uygulamaları ve genel yapay zekâ uygulamaları şeklinde ikiye ayrılarak ele alınabilir (yapay zekâ konusunda son yıllardaki bazı önemli gelişmeler için bkz. Tablo 1). Dar yapay zekâ uygulamaları, belirli alanlarda özelleşmiş yapay zekâ kullanımlarına karşılık gelirken; genel yapay zekâ uygulamaları kendi başına hayatta kalabilen ve pek çok “insan edimini” yapabilen yapay zekâ uygulamalarıdır. Ancak genel yapay zekâ uygulamaları aşamasına henüz geçil(e)memiştir. Gündelik konuşmalarda yapay zekâdan söz edildiğinde aslında dile getirilen yapay zekâ uygulamaları, henüz dolaşımda olmayan genel yapay zekâ uygulamalarıdır. Bu kapsamda, yapay zekâ uygulamalarının, genel bir tespitle, bir tehdit ve tehlike unsuru olarak ele alınması oldukça yaygın görünmektedir. Örneğin, yapay zekâlı robotların yakın gelecekte insanları kontrol edip etmeyecekleri, hatta insanları yok edip etmeyecekleri sıkça konuşulan konular arasındadır. Ayrıca sinema sektörünün, özellikle Hollywood’un, yapay zekâyı ele alma biçimi de genellikle yapay zekâlı robotların insanlık için bir tehdit ve tehlike unsuru olduğu/olacağı vurgularıyla ilerlemektedir (örn. bkz. Terminatör serisi [1984, 1991, 2003, 2009, 2015], Yapay Zekâ [2001], Ex Machina [2014] vb.).[1]Özetle, sıradan insanın zihinlerinde yapay zekânın bir tehdit ve tehlike unsuru olarak yer edinmesinde bu konulardaki dizi-filmlerin etkisini göz ardı etmek hatalı olacaktır. Bununla beraber, sadece sıradan insanların söylemlerinde değil, önde gelen bilim insanı, entelektüel ve girişimciler tarafından da bir tehdit ve tehlike unsuru olarak yapay zekâlar vurgusu oldukça sık biçimde dile getirilmektedir. Örneğin, 29 Temmuz 2015’te Buenos Aires’te düzenlenen Uluslararası Yapay Zekâ Kongresinde “Katil Robota Hayır” çağrısı yapılmıştır ve bu açık çağrı 1000’den fazla bilim insanı tarafından imzalanmıştır. Yapay zekâyla hareket eden silahların, barut ve nükleer silahlardan sonra üçüncü devrim olarak değerlendirildiği bu çağrıya Apple şirketinin CEO’su Steve Wozniak, teorik fizikçi Stephan Hawking, düşünür Noam Chomsky, Tesla ve SpaceX şirketlerinin kurucusu Elan Musk gibi önde gelen insanlar da destek vermişlerdir (açık mektubun detayları için bkz. Autonomous Weapons: An Open Letter from AI & Robotics Researchers, 2015).

Yapay zekâya ilişkin uzmanların görüşleri çeşitli farklılıklar barındırsa da genel bir tanımlamayla, yapay zekânın insan hayatı için işlevselleştirilebilir ve evcilleştirilebilir bir yanı olduğu fikrinde ilerliyor görünmektedir. Bu durum Türkiye’de hem yaygın/konvensiyonel medyada hem de yeni medyada (sosyal medyada) yapay zekâya ilişkin uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen programlarda açıkça görülmektedir (örnek programlar için bkz. Habertürk-Teke Tek [2]; Evrim Ağacı-Gelecek Bilimde [3]; Medyascope-Eksik Olan [4]).


Dil Oyunları ve Sosyal Pratikler
Yapay zekâ uygulamaları sıradan insanın gündelik konuşmalarında sıklıkla tehdit ve tehlike barındıran bir olgu olarak; yapay zekâ uzmanları arasında ise işlevselleştirilebilir ve evcilleştirilebilir bir olgu olarak ele alınmaktadır. Wittgenstein’a (1958) göre “bir sözcüğün anlamı onun dilde kullanımına” karşılık gelmektedir (s. 20). Sözcüklerle yapılan şey, diğer bir deyişle anlamlandırma süreçleri dil oyunlarına bağlıdır. Dil oyunları gündelik konuşmalarda şu veya bu şekilde içinde yer aldığımız dilsel pratiklere (tanımlama, meşrulaştırma, suçlama, vb.) karşılık gelmektedir. Bu dilsel pratikler konuşulan şeyin anlamını üretmekte işlev görmektedir. Konuşulan şeyin anlamını belirlemenin yolu ise o şeyin işlevine bakmaktır (bkz. Wittgenstein, 1958; 1969). Buna göre, yapay zekâ uygulamalarına ilişkin dil oyunlarının birey ve toplum düzeyindeki işlevleri, yapay zekâ uygulamalarına yüklenen anlamın içeriğine, yönüne ve kapsamına dair önemli ipuçları taşıyacaktır. Ayrıca yapay zekâya ilişkin dil oyunlarının keşfedilmesi toplumun sosyal pratiklerine ilişkin pek çok bilgiyi de barındırmaktadır. Çünkü dil oyunları toplum içinde kurumsallaşarak gerçekliğin belirli görüntülerini üretmeye yararlar. Dahası, toplumun üyeleri nezdinde bazı sosyal pratiklerin ‘doğal’ görünmesine yardım ederler (Jost, 1995). 
Dil oyunları sadece bir sözcüğün anlamı ve işleviyle ilgili bir olgu olmaktan ziyade, aynı zamanda insan davranışının kendi başına anlamlı olmadığı görüşünü de sezdirmektedir. Diğer bir deyişle, insan davranışları, diğer insanların davranışlarıyla birlikte bir anlam taşımaktadır. Wittgenstein(2004), insan davranışının nasıl anlaşılabileceğini şöyle ifade etmektedir:

İnsan davranışı nasıl betimlenebilir? Elbette ancak çeşitli insanların eylemlerinin birbirine karışmış hâlde bir taslağı çıkarılarak. Yargılarımızı kavramlarımızı ve tepkilerimizi belirleyen şey, tek bir kişinin şimdi yaptığı şey değildir, bireysel bir eylem değildir, insan eylemlerinin bütün arbedesidir, bütün eylemleri üzerinde gördüğümüz zemindir (Wittgenstein, 2004, Zettel §56).

Yukarıda alıntılanan pasajda da görüleceği üzere, Ludwig Wittgenstein (1889-1951), insan davranışlarının bir bütün şekilde, diğer insan eylemleriyle birlikte incelenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu durum insan davranışlarını anlama yolunda etkileşimsel olmanın önemine vurgu yapmaktadır. Başka bir anlatımla, insan davranışları kendi başına etkisi vakumlanmış bir bağlamda değil; tam aksine diğerlerinin eylemleri ve bunların birbirleriyle olan etkileşimleri ekseninde anlam kazanmaktadır (ayrıca bkz. Gergen, 2011; Lewis, 2003). Buna göre dil oyunları izole edilmiş ortamlarda değil, ‘yaşam formları’ içine gömülü hâlde bulunmaktadır (Wittgenstein,1958). Yaşam formları ise belirli sosyal ve kültürel pratikler şeklinde anlaşılabilir. Yaşam formlarına maruz kalırız ve yaşam formuna dahil olup olmama kararı herhangi öznel bir düşünceye bağlı değildir. Yani yaşam formları dil oyunlarıyla sosyal olarak düzenlenmiş pratiklere bağlıdır (Jost, 1995). 

Wittgenstein (2004), dil oyunları kavramını farklı bağlamlarda çeşitli anlamlarda kullansa dahi (örn. bkz. Zettel §7, §51, §240, vb.) dil oyunları temel olarak diğerlerinin rolleri üzerinde bazı tahmin edilebilir sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin, iki dindar arkadaş hayal edelim. Arkadaşlardan biri diğeriyle daha sık görüşmek isteyen; diğeri de sağlık sorunlarından dolayı görüşmeye fırsat ve enerji bulamayan ve aslında daha az sıklıkla görüşmeyi isteyen birisi olsun. Ramazan ayı içinde bu iki arkadaşın aralarında gerçekleşen hayali bir mesajlaşma şöyledir:

Merhaba Merve, nasılsın? Bu cumartesi için bir planın var mı?
İyiyim Zeynep şükürler olsun, görünen bir planım yok. İftar için mi?
Nasıl da anladın niyetimi hemencecik.
Nerede ve kaçta buluşalım canım? Buraları pek bilmiyorum doğrusu.
Saat 19.00’da metronun önünden seni alırım o hâlde.
Tamam, görüşürüz canım.
Görüşürüz canım.

Yukarıdaki farazi konuşmada göze çarpan en temel iki dil oyunu, Zeynep’in ilk aşamada görüşme zamanını Merve’ye doğrudan söylememesine rağmen, Zeynep’in iftarda buluşmak istediğini Merve’nin kolaylıkla tahmin etmesidir. Diğer dil oyunu ise Merve’nin görüşmenin yeri ve zamanı için sorduğu soruya eklediği açıklamanın (“Buraları pek bilmiyorum doğrusu”) aslında Zeynep’ten yardım istemesine karşılık gelmektedir. Nitekim Zeynep, bir sonraki mesajında yardım talebini karşılamış ve kabul etmiştir. Bu örnekten de görüleceği üzere iki arkadaş arasındaki diyaloglar birbiri sıra sergilenecek davranışların ipuçlarını içeren dil oyunlarıyla kuruludur. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise diyaloğun Ramazan ayında ve iki dindar kişi arasında geçiyor olmasıdır. Sadece bu iki özellik dahi iki arkadaşın konuşmasının içeriğini doğrudan etkilemiş görünmektedir. Buradan hareketle dil oyunlarının belirli bir yaşam formu içine gömülü olarak işlediği savını temellendirebiliriz.

Yapay Zekâ Temsilleri ve Dil Oyunları
Yapay zekâ son yıllarda artan bir ilgiyle kendinden sıklıkla söz ettirmektedir. Bu durum hem yapay zekâ çalışmalarının nicelik ve nitelik olarak artmasıyla hem de popüler kültürün internet, gündelik konuşmalar ve sinema-dizi sektörü aracılığıyla yapay zekâ hakkında içerik üretmesiyle gerçekleşmektedir. Ancak yapay zekâya ilişkin dolaşımdaki bilgiler ve yapay zekânın gündelik konuşmalardaki yansımaları genellikle yapay zekânın bir tehdit ve tehlike unsuru olduğu/olacağı yönündedir. Diğer taraftan yapay zekâ uzmanları yapay zekânın çeşitli tehlikelerinden söz etseler dahi bir yandan bu tehlikelerin hangi yollarla bertaraf edilebileceğini, diğer yandan yapay zekânın insan hayatına çok farklı yönlerden yansımalarının olduğunu/olacağı ısrarla belirtmektedirler. Yani, yapay zekâya ilişkin dil oyunları sıradan insanın ve yapay zekâ uzmanlarının gündelik konuşmalarında farklı biçimlerde ilerliyor görünmektedir. Bu durum hayatın çeşitli yerlerinde birbirleriyle karşılaşan ve birbirinin dil oyunlarına göre konumunu yeniden belirginleştiren iki farklı dil oyunu kurulumuna göndermektedir. Bütün bu konulardan hareketle, yapay zekâya ilişkin sıradan insanın dil oyunlarıyla yapay zekâ konusunda uzman insanların dil oyunlarını etkileşimsel ve birbiriyle karşılaştırmalı olarak Wittgensteincı bakış açısıyla çalışmak mümkündür. Şimdi gelin Wittgensteincı bakış açısının bir sosyal psikoloji araştırmasında nasıl işlevselleştirilebileceğini hipotetik bir desenle inceleyelim.

Wittgensteincı Bakışla Hipotetik Bir Araştırma Deseni
İki aşamada gerçekleştirilecek bir araştırma deseni düşünelim. Birinci aşamada, yapay zekânın üç seri şeklinde farklı yönleriyle ele alınıp tartışıldığı bir televizyon programındaki[5]konuşmalar deşifre edilerek bu yazılı materyaller açık kodlu içerik analizine tabi tutulabilir. Bu programlarda bir sunucu ve yapay zekâ uzmanları arasında yapay zekâya ilişkin pek çok konu çeşitli dil oyunlarına göre konuşulmaktadır. Bu programda sunucu, sıradan insanın yapay zekâya ilişkin gündelik sorularını yapay zekâ uzmanlarına ileterek çeşitli dil oyunlarını başlatmakta, uzmanlar ise bu dil oyunlarını çeşitli yollarla ya sürdürmekte ya da sonlandırmaktadır. Buna göre birinci aşamanın temel amaçları şöyle sıralanabilir: (a) yapay zekâya ilişkin dolaşımdaki temel konuları tespit etmek; (b) bu konuların hem sıradan insanlar hem de yapay zekâ uzmanları açısından hangi dil oyunlarıyla başlatıldığını ve sürdürüldüğünü açığa çıkarmak; ve (c) yapay zekâya ilişkin dil oyunlarının gömülü olduğu yaşam formlarının özelliklerini betimlemek.

Birinci aşamada yukarıda sıralanan amaçlara uygun gerçekleştirilecek açık kodlu içerik analizi sonucunda yapay zekâya ilişkin dil oyunlarının nasıl inceleneceğine ilişkin bir kodlama yönergesi belirlenebilir. Bu kodlama yönergesinin hem dil oyunlarına ilişkin pratikleri (örn., tanımlama, meşrulaştırma veya suçlama vb.) hem de temaları (örn., insanlık için bir tehlike olarak yapay zekâ, işlevsel uygulamalar olarak yapay zekâ vb.) içermesi hedeflenebilir.

Birinci aşamayla belirlenecek olan yapay zekâya ilişkin tartışma konuları, ikinci aşamada gerçekleştirilecek olan odak grup uygulamalarında harekete geçirici konuşma konuları olarak kullanılabilir. Araştırmanın ikinci kısmında, örneğin üç ayrı odak grup uygulaması yapılabilir. Buna göre, birinci odak grupta sadece sıradan insanların; ikinci odak grupta sadece yapay zekâ uzmanlarının; üçüncü odak grupta ise sıradan insanlar ve yapay zekâ uzmanlarının birlikte yer alması planlanabilir. Böylece her iki grubun, yani sıradan insanların ve uzmanların dil oyunlarını ayrı ayrı ve etkileşimsel olarak incelemek mümkün hâle gelir.

Birinci odak grup çalışması yapay zekâ konusunda ortalama ilgi ve bilgi düzeyine sahip, örneğin altı sıradan yetişkin katılımcıyla gerçekleştirilebilir. Araştırmacı odak grup çalışmasına girmesi muhtemel katılımcılarla ön görüşmeler yapar. Bu ön görüşmelerde yapay zekâ konusunda bilgi ve farkındalık düzeyi çok düşük veya çok yüksek katılımcıları araştırmaya dahil etmez. Katılımcıların bilgi ve farkındalık düzeyleri, Tablo 1’de sunulan bazı önemli yapay zekâ haberleri üzerinden yürütülecek yarı-yapılandırılmış görüşmelerin neticesine göre araştırmacı ve bir bağımsız gözlemci tarafından verilen oylamaya göre belirlenebilir.

İkinci odak grup çalışması yapay zekâ konusunda uzman bilgisayar yazılımcıları ve mühendisleriyle gerçekleştirilebilir. Katılımcılar yine altı kişiden oluşabilir. Üçüncü odak grup çalışması ise, birinci ve ikinci odak grup çalışmalarında yer almış katılımcılardan eşit oranlarda ve karışık olarak seçilmiş altı katılımcıdan oluşabilir.

Katılımcıların ses kayıtlarının deşifre edilmesinin ardından elde edilecek yazılı materyaller içerik analiziyle incelebilir (bkz. Bilgin, 1999). İçerik analizi, birinci aşamada keşfedilen dil oyunlarına göre geliştirilecek kodlama yönergesiyle kapalı kodlu olarak gerçekleştirilebilir. Bu analiz hem işlevsel tanımlarda geçen dil oyunları pratiklerinin konuşmalarda kaçar kere geçtiğinin tespit edilmesi üzerinden hem de konuşmalarda geçen temaların birinci aşamada elde edilen temalarla ne ölçüde uyum gösterdiğinin incelenmesi yoluyla hayata geçirilebilir. 

Sonuç Yerine
Yaygın sosyal psikoloji yaklaşımı, mikro ölçekli bir yönelimle, insan davranışlarını çeşitli tutum, niyet ve kişisel özellikleri içeren bir grup psikolojik değişken üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Bu yaklaşım mikro seviyede kendisiyle tutarlı ve işlevsel bilgi üretiminin önünü açsa da orta ölçekte, yani akışkan insan-grup-çevre etkileşimleri düzeyinde ciddi sınırlılıklara ve açmazlara sahip görünmektedir. Bu noktada, denilebilir ki, Wittgensteincı bakış açısıyla gerçekleştirilecek sosyal psikoloji tabanlı araştırmalar, sosyal psikolojiye orta ölçekli yaklaşımların önünü açarak anaakım sosyal psikoloji içinde yer alan bağlam(ın)dan koparılmış insan modelinin kısıtlılıklarının giderilmesine oldukça yardımcı olabilir. 

Yazar Notu: Düzeltme ve önerileri için yol arkadaşım Sercan Karlıdağ’a çok teşekkür ederim.


Kaynaklar
Autonomous Weapons: An Open Letter from AI & Robotics Researchers. (2015). Future of Life Institute.https://futureoflife.org/open-letter-autonomous-weapons
Bilgin, N. (1999). İçerik analizi. Sosyal psikolojide yöntem ve pratik çalışmalar (1. Baskı) içinde (ss. 127-152). İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Dünyanın 1001 Hâli. (2018, 14 Ocak). Yapay zekâ dost mu düşman mı?[Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=YzE3C1ae_po
Gergen, K. J. (2011). From moral autonomy to relational responsibility. Zygon46, 204-223.
Jost, J. T. (1995). Toward a Wittgensteinian social psychology of human development. Theory & Psychology5, 5-25.
Lewis, Y. (2003). The self as a moral concept. British Journal of Social Psychology42, 225-237.
Russell, S. ve Norvig, P. (2016). Artificial intelligence: A modern approach (3. Baskı).New Jersey: Prentice Hall.
Wittgenstein, L. (1958). Philosophical investigations.Oxford: Blackwell.
Wittgenstein, L. (1969). On certainty.Oxford: Blackwell.
Wittgenstein, L. (2004). Zettel (D. Şahiner, Çev.). İstanbul: Nisan yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1967.)


***

Tablo 1. Son Yıllarda Gerçekleşen Bazı Önemli Yapay Zekâ Olayları

Yıl
Olay
1997
IBM firmasının yapay zekâ temelli Deep Blue isimli programı 1997’de Rus satranç ustası Garry Kasparov’u yendi.
2011
Apple’ın Siri isimli uygulaması yapay zekâ algoritmalarına dayalı olarak kullanıma girdi.
2014
Google, ABD’nin Nevada eyaletinde sürücüsüz otomobilini ilk kez test etti.
2015
Sophia insansı robotu aktif hâle getirildi.
2016
Sophia robotu, Suudi Arabistan vatandaşı olarak evlenip yuva kurmak istediğini söyledi.
2016
Google’ın yapay zekâ temelli AlphaGo isimli programı profesyonel Go oyunucusu Lee Sedol’u yendi.
2016
Microsoft firması Twitter’da Tay isimli 19 yaşında bir kız biçiminde, insan konuşmalarını taklit eden yapay zekâ temelli bir yazılım üretti. Bu program 24 saat içinde ırkçı ve cinsiyetçi tweetler attığı için yetkililer tarafından kapatıldı.
2016
Google Translate yapay öğrenmeye dayalı çeviri yapmaya başladı.
2017
Yapay zekâ temelli AlphaZero isimli yazılım, kendi kendine dört saat içinde satrancı öğrenerek en iyi satranç yazılımını ve oyuncuyu yendi.
2017
Facebook’ta kendi kendilerine pazarlık yapmayı öğrenmeleri iki yapay zekâ programı oluşturuldu. Ancak bu programlara pazarlıkları İngilizce gramer kurallarına göre yazmaları gerektiği kodu girilmesi ihmal edildiği için iki yapay zekâ kendi aralarında insanların anlamadığı bir dil geliştirdi ve uygulama kaldırıldı.
2018
Google’ın insanların dil kullanımını verimli bir şekilde taklit ettiği Duplex isimli programı kullanıma girdi. Bu program bir berberden randevu alırken insanlar gibi konuşma esnasında duraksayabiliyor, gündelik dilde rahatlıkla konuşuyor ve dolaylama yapabiliyor.



[1] Bu durumun en açık istisnası Uzay Yolu (1966) dizi-film serisidir. Bu dizi-film serisinde yapay zekâlı uygulamalar genel olarak insanla “dost” makineler olarak sunulmaktadır. Yine Yıldız Savaşları serisinde yer alan R2-D2 ve C-3PO isimli robot karakterlerin ‘dostane’ tutum ve davranışları da bu kapsamda değerlendirilebilir.
[2] Teke Tek (2016, 16 Ekim). Yapay Zekâ ve Beyin[Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=qHrJlzzX1BQ&pbjreload=10
Teke Tek (2017, 11 Haziran). Yapay Zekâ [Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=0DEE43p98JY
Teke Tek (2018, 8 Nisan). Yapay Zekâ [Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=soQDHB0MmYc
[3] Evrim Ağacı. (2017, 22 Temmuz). Yapay Zekâ ve Doğal Zekâ Üzerine Bir Sohbet [Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=jZicZdPEsPU
[4] Medyascope (2017, 10 Ağustos).  Yapay Zekâ [Video dosyası]. https://www.youtube.com/watch?v=owfIpdp0wwQ
[5] Gazeteci Fatih Altaylı’nın 1995’ten bu yana sürdürmekte olduğu Teke Tek isimli televizyon programı. Yapay zekâ konusu bu televizyon programında çeşitli uzmanların katılımıyla tartışılmıştır. Sırasıyla bu programların erişim adresleri ve yapım tarihleri Dipnot 2’de sunulmuştur.