Burcu Çolak
bbcolak@yahoo.com
B
|
u yazıda çocuk cinsel
istismarı ile failin cinsiyetinin bazı durumlarda görünmezleşen ilişkisini ve
risk faktörü olarak çocuklarda toplumsal cinsiyeti açmaya çalışacağım.
Çocuk cinsel istismarını
kamuya yansıyan olaylarla birlikte duyuyor, farklı tepkiler veriyoruz. Bu
tepkilerin bir kısmı cezalandırma, intikam arzusu oluyor. İnsan hakları
alanında çalışanlar ise şiddeti yaygınlaştıran yöntemlerin zararını bilme
deneyimi ile eylem planları, kampanyalar, politikalar geliştirmeye çalışıyor.
Çocuk cinsel istismarını tanımlama, önleme ve çocuk eğitimleri konusunda çok
verimli çalışmalar yapıldı. Bunların devamı olarak çocukların iyi dokunma, kötü
dokunma, beden sınırları konusunda farkındalık kazanmaları, bu konuda
farkındalık kazanarak konuşmaya, bildirmeye, yardım istemeye teşvik edilmeleri
çalışmaları çok kıymetli ve bütün çocuklara verilmesi gerekiyor.
Bir yandan çocuk cinsel istismarı dendiğinde bedensel temas (sarılma, öpme, sürtünme, vb.) veya tecavüz içermeyen istismar çeşitlerinin istismar olarak tanınmasında daha fazla politika üretme ve ortaklaşmaya ihtiyaç var. Bunlar; çocukla duygusal ilişki kurma, flört etme, internet üzerinden çocukla tanışma, yazışma, duygusal ilişki kurma, fotoğraf isteme, çocukla cinsel içerikli konuşma, şakalaşma (yüz yüze ya da telefon, mesaj, internet yoluyla), çocuğun bedenine ve/veya cinsel organına bakma, çocuğu seyretme, gözetleme (doğrudan ya da sanal ortamda kamera ile), çocuğun fotoğraflarını çekme ya da görüntülerini kaydetme, bunları saklama ve/veya çeşitli ortamlarda paylaşma, çocuktan kendi bedenine ve/veya cinsel organlarına dokunmasını talep etme ve onu seyretme, kendi bedenini ve/veya cinsel organlarını çocuğa gösterme, kendisine dokunarak çocuğa bunu seyrettirme, çocuğa cinsel içerikli görseller gösterme, filmler seyrettirme, çocukların kullanıldığı pornografik görsel izleme, bunları kayıtlı olarak saklama ve/veya yayma, çocukların kullanıldığı pornografik materyallerin üretimi, çocuğu cinsel ilişkiye tanık etme ya da tanık olmaya zorlama, çocuğu seks işçisi olarak çalıştırma (doğrudan ya da sanal ortamda), çocuğu erken yaşta ve zorla evlendirme, çocuğa cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, beden ifadesi nedeniyle baskı, ayrımcılık ve şiddet uygulama şeklinde sıralanabilir. Temas içeren genital sakatlama (sünnet) ve interseks bebeklere cinsiyet atama ameliyatları da cinsel istismardır. (Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği)
TÜİK verilerine göre
Türkiye’de 2014-2017 yılları arasında 7466 oğlan ve 51818 kız çocuk cinsel
istismara uğradı. BM Çocuğa Yönelik Şiddet Araştırma Raporu’na göre; Dünyada
her yıl 73 milyon oğlan çocuk, 150 milyon kız çocuk cinsel istismara maruz
bırakılıyor. Türkiye’de 2015-2017 yılları arasında üç Eğitim Araştırma
Hastanesi’nde (Manisa, İzmir, Samsun) yapılan araştırmalara göre de istismara
maruz bırakılan kız çocukların sayısı oğlan çocukların sayısından çok daha
fazla. TÜİK verilerine göre de kız çocukların sayısı oğlanlardan 6 kat fazla.
Ancak oğlan çocuklarının görünenden daha fazla risk altında olduğunu biliyoruz.
Oğlan çocuklarda toplumsal cinsiyet rolleri duygularını, eksikliklerini,
yaralarını konuşmamak yönünde gelişiyor. Doğumdan itibaren kız çocuklara daha
fazla ilişkisel ve kendi ve ötekinin duygularını görebilme yönünde mesajlar
veriyoruz. Hata yapma yönünde kız çocuklarına tanıdığımız tolerans, oğlanlara
tanınan toleranstan görece çok daha az. Bu cinsiyet rolü de kız çocuklara
ilişkisel mesajları daha fazla okuma zorunluluğu yaratıyor. Sonuçta oğlan
çocuklar cinsel istismarı ayırt etme ve bildirme durumunda toplumsal cinsiyet
rolleri nedeniyle daha eksik kalabiliyor. Ebeveynler ve geniş aile açısından da
oğlan çocuğun cinsel istismara uğradığını kabul etmek ve destek alabilmek daha
güç olabiliyor. Oğlan çocuklarını istismar edenlerin çoğunluğu erkek olduğundan
homofobik bir eşcinsellik korkusu ile oğlan çocukların yaşadığı cinsel istismar
daha fazla gizleniyor. İstismar edilen çocuk açısından güçlü, eril erkeklik
kurgusunun zarar görmemesi için de istismar gizleniyor. Kız çocuklarında adalet
arayışına ve tıbbi, psikolojik desteğe başvurma oranı daha yüksek. Tüm farkı
açıklamamakla birlikte kız çocuklarında cinsel istismarın daha fazla
görülmesinin nedenlerinden biri de gebelikle ortaya çıkan istismarlar. Çocuk
veya yetişkin bir erkekle çocuk yaşta bir kızın ilişkisinden doğan gebelik
sonucu adli işlem yapılıyor ve kayıtlara geçiyor. Burada yasalar akranlar arası
rızaya dayalı ilişki ile yetişkinle çocuk arasındaki ilişkiyi ayırmıyor
maalesef. Yani yasalara göre çocuklar evlenebilir ama çocuklar sevişemez. Çocuk
evliliklerinin önünü açmaya çalışan düzenlemeler ve af girişimleri, yetişkin
tarafından istismar edilen kız çocukların yetişkinlerle evlenmesini
kolaylaştırmak yönünde. Yasa koyuculara önerildiği gibi akranlar arası ilişkileri
eğitim ve danışmanlık tedbirlerine alan bir düzenleme yok. Yani iki çocuk
cinsel bir temas yaşadığında, kız çocuğun ailesi tarafından şikayet edildiğinde
oğlan çocuk çok büyük cezalar alabilir özellikle 15 yaş altı ise. Bu durum
oğlan çocuklarda fail olma açısından cinsel ilişkiyi yasaklayan tabulaştırıcı
bir tutum olarak karşımıza çıkıyor. Cinselliğin öğrenilmesi için gereken
sağlıklı süreçlerden geçilememesi, ataerkil toplumlardaki eşitsizlikten
beslenerek cinsel istismar olaylarını arttırıyor.
Cinsiyete dayalı farklılık
çocuklar açısından risk doğuran yaşlarda da ortaya çıkıyor. Oğlan çocuklarda
cinsel istismar olaylarının çoğunluğu 11 yaşına kadar gerçekleştiği görülürken
kız çocuklarda 15 yaşına kadar sürüyor. Paternalist toplumlarda çocuklarla yetişkinler
arasında şiddete neden olacak kadar güç eşitsizlikleri var. Ataerkil
toplumlarda da kadınlar ve erkekler arasında şiddete neden olan eşitsizlikler
var. Bu iki yapı birlikte, birbirini meşrulaştırarak oluşuyor. Çocuk istismarı
çocuklarla yetişkinler arasındaki güç eşitsizliğinden doğuyor. Toplumun
paternalist ve ataerkil yapısı hem çocuk olmak hem de ikincil bir risk olarak
kız çocuk olmak sonucunda daha fazla cinsel istismara maruz bırakılma riski
yaratıyor.
Yetişkinle çocuk arasında
kurulacak ilişkilerde çocuğun rızasının olup olmamasından ziyade yetişkinin
sorumluluğuna vurgu yapan yaklaşım cinsiyetten bağımsız söylenebilir elbette.
16 yaşındaki bir çocuk 30 yaşındaki bir yetişkinle ilişki kurmak isteyebilir.
Ancak bu eşitsiz ilişkinin çocuğa verecek zararı görmesi gereken ve ilişkiye
girmemesi gereken yetişkindir. Çocuk ve yetişkinin güç eşitsizliği, sorumluluk
gibi konular dışında kalanlarda cinsiyet belirgin bir faktör. Çünkü faillerin
tamamına yakını erkek. Bu konu iki açıdan atlanabiliyor. Birincisi kamuoyunda
uyanan tepkilerde faile dönük sapık, psikopat gibi insansızlaştıran, kişiye
dönük ağır cezaları yeterli bulan, erilliği, toplumsal cinsiyet faktörünü de
görünmez kılan tepkiler. Bu tepkilerin içinde ataerkiyi sürdürme isteği var.
İkinci atlama noktası da çocuk hakları alanında da görülen, kadınların da
çocuklara yönelik cinsel istismarını göz ardı etmeme kaygısı. Haklı bir kaygı
da olsa erkek şiddeti ile çocuk cinsel istismarı arasındaki belirgin ilişkiyi
dile getirirken kadın faillerin de olduğunu yok saymadan meseleye bakmanın
bütüncül yollarını bulmalıyız. Çünkü erkek şiddeti ile arasında neden-sonuç
ilişkisi olan çocuk cinsel istismarını görmediğimizde sorunun çözümlerinden
biri olan toplumsal cinsiyet eşitliği talebi güçsüzleşiyor. Gelişen kadın
hareketi sayesinde cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan cinsel şiddet gün
geçtikçe daha fazla dile getiriliyor, kavramlar, korunma yolları gelişiyor ve
adalet aranıyor. Kadın hareketinin kazanımlarından uzakta, çocuk cinsel
istismarına toplumsal cinsiyet duyarlılığı olmadan bir bakış açısı geliştirmek
genellikle çocukları güçsüz gösteren ve öncelikle faile sorumluluk yüklemeyen
mağdurlaştırıcı bir dile götürüyor. Çocuk odaklı bakış açısı olmadan toplumsal
cinsiyet duyarlılığı da yeterli olmuyor. Her ikisinin ve çocuk katılımının
birleştiği bir yapıda çocuk istismarını önleme çalışmaları yapacağımız günlere.
Kaynaklar
Şahiner Ü.M., Yurdakök K., Kavak U.S. ve ark. (2001). Tıbbi açıdan
çocuk istismarı. Katkı Pediatri Dergisi.
Gürhan N. (2015). Her Yönüyle Çocuk
İstismar ve İhmali (Sağlık-Yasa-Eğitim ve Aile Boyutu). Ankara Nobel Tıp
Kitabevi.
Gökler I. (2002). Çocuk istismarı
ve ihmali: erken dönem stresin nörobiyolojik gelişime etkisi. Çocuk ve Gençlik
Ruh Sağlığı Dergisi.
Çeçen A.R. (2007). Çocuk cinsel
istismarı sıklığı, etkileri ve okul temelli önleme yolları. Uluslararası İnsan
Bilimleri Dergisi.
Erdoğan A., Tufan E., Karaman M.G.,
Atabek M.S., Koparan C., Özdemir E. ve ark. (2011). Türkiye’nin dört farklı
bölgesinde çocuk ve ergenlere cinsel tacizde bulunan kişilerin karakteristik
özellikleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi.
Tüzün B., Elmas İ., Akkay E. (1998).
11-15 Yaş grubu çocuklarda cinsel suçlar. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Dergisi.
Günçe G. (1991). Çocuğun cinsel
istismarı. E Konanç, İ Gürkaynak, A Egemen (Derleyen), Çocukların Kötü
Muameleden Korunması I. Ulusal Kongre Kitapçığı, Ankara, Gözde Petro Ofset.
Canat S. (1994). Ergenlerde aile
içi cinsel taciz. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi.