Sanat, Sanatla Terapi ve Biraz Daha Fazlası

 Şeyda Kara


İnsan nedir? sorusu, felsefe tarihi boyunca neredeyse tüm filozofların ve felsefe sistemlerinin esaslı sorusu olmuştur. Bu soruya filozoflar tarafından tarih boyunca insanı ve doğasını betimlemeye çalışan yanıtlar verilmiştir. Ancak insanı ve onun doğasını tanımaya hatta tanımlamaya dönük bu yanıtlar genel olarak insanın “karmaşık” ve “çok yönlü” olduğu tespitinde birleşmektedir. Sanat ve ahlâk, bu karmaşık doğayı en kapsamlı şekilde sergilemede ortaktırlar. Çünkü her ikisi de, karmaşık doğalı biz öznelerin eseridir. 

 

Ben bu yazıda insanın karmaşık doğasının ürünü sanat ve sanatla terapi başlıkları üzerinde duracağım. Terapötik olanla estetik olanın sınırlarında gezinirken biraz da sanatla terapinin ‘daha’sından söz etmek istiyorum. 

 

Hıristiyan ermiş Assisili Francesco “Elleriyle çalışan, işçidir; elleri ve kafasıyla çalışan zanaatkârdır; elleri, kafası ve kalbiyle çalışan ise sanatçıdır” der (Rubin, 2010, s.85).

 

Sanat, sıradan olanı sıradışı deneyime çevirmenin bir yoludur. Sanat bir varoluş tarzı, bir bilme ve eyleme şeklidir. Bir başka açıdan ise ruhsal bir yol, ruhani bir yolculuktur. Benliği anlamlandırmanın ve gerçekleştirmenin en iyi yolu sayılabilir. Benlik anlamlandırılıp gerçekleştirildiğinde sanat, insanın kendi içindeki sonsuz çelişkisi ile bireysel dürtüleri ve toplumun talepleri arasında uzlaşma sağlamasına yardımcı olabilir.

 

Gerçek sanat yapıtı biçim ve içerikte insanın kendinden öteye geçmesi; esasen kendi varoluşsal sınırlarını keşfetmesi anlamına gelir. 

 

“Gerçek sanat yapıtında biçim ve figür yaratmak bir kendinden-öteyi yaratmadır. Goethe kendi yerine Werther’i öldürmek suretiyle kendini kurtardığını söylediğinde psikolojinin çok esaslı bir gerçeğini de dile getirmiş oluyordu: Kafasında tasarladığı intiharı uydurma bir figüre aktararak boşaltmış ve kendini böylece o düşüncenin baskısından kurtarmış da oluyordu” (Zweig, 1996, s.90).

 

Edgar Morin sinemanın, günlük yaşamımızın dayanılmaz sıradanlığı ve bilinçsizliğine karşı bir uyarıcı etki yaparak, sıradanı sıradışı haline getirme sanatı olduğunu söyler ve terapötik özelliğine dikkat çeker. Dahası öznelliğimizin tüm yönlerini yansıtma ve özdeşleştirme yoluyla teşvik ederek, gündelik yaşamda bize yabancı olana yakınlık duymamızı ve anlamamızı sağlar. Freud’a göre ise edebi bir sanat olan şiir, doğurduğu imgesel tasarımlarla bizi iç baskılardan kurtarır, saldırgan güçlere yol verip onları tehlikesiz bölgelere akıtır (akt. Zweig, 1996). 

 

Sanat insanlık tarihi boyunca insanların kendini ifade etmesi için önemli araçlardan biri olagelmiştir. Sanat yoluyla iyileşmek/sağalmak insanların bilinçli ya da bilinçsiz olarak uzun süredir kullandığı bir yöntemdir. Canımız sıkılınca sevdiğimiz bir şarkıyı açmak, bir film izlemek, bir şeyler karalamak, hatta hayallere dalmak bile sanatın terapötik kullanımına örnek olarak verilebilir.

 

Ancak sanat terapisinin bunlardan farkı, sanat uygulamaları yoluyla ve bir sanat terapisti eşliğinde sorunun veya bireysel problemin kaynağına yönelik bir süreç içermesidir. Sanat eserleri ve estetik kaygıdan uzak terapi odasında gerçekleştirilen yaratıcı uygulamaların her biri terapide ayrı bir öneme sahiptir. 

 

O halde insan nedir ve estetik yargılara nasıl ulaşır? Sanat insan yaratısı iken, tekrar nasıl olur da buradan yola çıkılarak yine insana dönen bir terapiden söz edilebilir?

 

Çok eski bir terapi şekli diye kabul ettiğimizde sanat terapisi, varoluşçu ve fenomenolojik kökenleri ile yeniden buluşmakta ve bağdaştırılmaktadır. Dahası, denilebilir ki sanatla psikoterapi kültürel ve simgesel alana kavuşma yolunu derinleştirmiştir. Psikoterapi, kültürel ve simgesel varlık alanıyla ilişki kurarak tek yanlı ve pozitivist bakış açısının yetmediğini görmüştür. İnsan kültürünün en etkili ve kapsayıcı etkinliği olan sanat, işte bu yolla psikoterapiye katkı sağlayıp terapinin doğrudan ve zengin bir beslenme kaynağı olur. Bu buluşmayı sağlayan ise elbette felsefedir. Sanat böylece felsefenin yaptığını yapar. 

 

Günümüzde sanat terapisi, sanatsal materyallerin kullanıldığı dışavurumcu bir terapi yöntemi olarak tanımlanır (Shostak ve ark., 1985). 1940’lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanılan sanat terapisi, bir terapi tekniği olarak 1960’lı yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. Sanat terapisi terimini ilk kez sanatçı Adrian Hill tüberküloz hastalarıyla yaptığı çalışmada kullanmış, resim yapmanın hastaların anksiyete ve travmalarını ifade etmelerini sağladığını ortaya koymuştur (Akhan, 2012; Case ve Dalley, 2006; Malchiodi, 2005). Sanatla terapi resim, müzik, dans, hareket, tiyatro ve sinema gibi sanat alanındaki faaliyetleri içermektedir (Malchiodi, 2003).

 

Sanatla terapi ve yaratıcılık, kendisini ifade etmede zorluk yaşayan bireylerin kendilerini ifade etmesine olanak sağlamaktadır. Kişilerin bastırmış oldukları emosyonel çatışmalarının açığa çıkmasını kolaylaştırdığı gibi bireylerin bilinç ve bilinçdışı süreçleri arasında bağlantı kurmasını da kolaylaştırmaktadır. Bireylerin kendilerini fark edip kendi iç dünyalarını ortaya koymalarını sağlayan bu süreç ile ilgili paylaşımda bulunmanın başlı başına tedavi edici bir etkisi bulunmaktadır (Demir ve Yıldırım, 2017; Kar ve Toros 2015; Sarandöl, Akkaya, Eracar ve Kırlı, 2013).

 

Travmatik yaşantılar sonucunda yoğun duygular yaşayan bireylerin duygularını sözel olarak ifade etmede güçlük yaşadıkları bilinmektedir. Sanat terapisinin bu bireylerin kendilerini ifade etmelerine olanak sağladığı belirtilebilir (Appleton, 2001; Aydın, 2012; Demir ve Yıldırım, 2017). Travma sonrasında akut stres döneminde yapılan müdahalelerin olumlu sonuç veremediği, bu dönemde sanat terapisi tekniklerinin işlevsel olduğu çeşitli çalışmalarda ortaya konmuştur (Bayram, Duman ve Demirtaş, 2018).

 

Çeşitli çalışmalar sonucunda elde edilen bulgulara göre, sanatla terapi teknikleriyle yürütülen grup terapisine katılan bireylerin travma sonrası bilişlerinde, deneysel uygulamanın sona ermesinden sonra yapılan son-test ölçümlerinde, ön-test ölçümlerine oranla, anlamlı düzeyde bir azalmanın olduğu görülmüştür. Sanat terapisinin TSSB'de bireylerin stres, kaygı, depresyon düzeylerini veya travma sonrası yaşadıkları olumsuz duyguları azalttığı söylenmektedir (Hass-Cohen, 2008; Koffman ve DeGraba, 2016; Spiegel ve ark., 2006; Walker ve ark., 1998).

 

Ayrıca vurgu yapılmadan geçilemeyecek diğer bir konu da niteliksel araştırmalara gerekli değerin verilmesidir. Belirtmeliyim ki yapılacak niteliksel araştırmalar önemli bir boşluğu dolduracaktır. Dahası, sonuçlarının sanatla terapi uygulamalarına yeni bir sözü olacaktır.

 

Sonuç olarak, sanat terapisi yurt dışında kavram, teknik ve içerikleri hemen hemen belirlenmiş bir terapi tekniği olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise, sanat terapisi kavramı bile henüz çok yenidir. Ancak şimdiden tüketilen bir doğal kaynağa dönüşmüştür bile. 

 

Sonsöz olarak diyebilirim ki Kierkegaard’ın psikoterapinin felsefeyle ilişkisini modern çağda yeniden kurması gerektiği fikrinden hareketle, ülkemizde yeni telaffuz edilmeye başlanan sanat terapisinin felsefeyle bağını güçlendirmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Sanatla terapinin sanatın çeşitli tekniklerini kullanmakla birlikte kültürel, estetik ve tinsel derinliği göz ardı etmeyecek fenomenolojik ve varoluşsal derinliği yakalaması gerekmektedir. 

 

 

Kaynaklar

 

Bayram, S., Duman, R. N. ve Demirtaş, B. (2018). Üç İnsan, Bir Olay, Üç Farklı Travmatik Deneyim Süreci. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 1(1), 165-182.

 

Demir, V. ve Yıldırım, B. (2017). Sanatla Terapi Programının Üniversite Sınavına Hazırlanan Öğrencilerin Depresyon, Anksiyete ve Stres Belirti Düzeylerine Etkililiği. Ege Eğitim Dergisi, 18(1), 311-344.

 

Hass-Cohen, N. (2008). Art Therapy and Clinical Neuroscience. London, UK: Jessica Kingsley Publisher

 

Sarandöl, A., Akkaya, C., Eracar, N., ve Kırlı, S. (2013). Şizofreni hastaları ve yakınlarıyla yapılan sanatla terapinin hastalık belirtileri, bireysel ve toplumsal beceriler üzerine etkisi. Anatolian Journal of Psychiatry/Anadolu Psikiyatri Dergisi, 14(4), 333- 339.

 

Shostak, B., DiMaria, A., Salant, E., Schoebel, N., Bush, J., Minar, V. ve Pollakoff, L. (1985). “Art Therapy in the Schools” A Position Paper of the American Art Therapy Association. Art Therapy, 2(1), 19-21.

 

Spiegel, D., Malchiodi, C., Backos, A. ve Collie, K. (2006). Art therapy for combat- related PTSD: Recommendations for research and practice. Art Therapy, 23(4), 157-164.

 

Theorell, T., Konarski, K., Westerlund, H., Burell, A. M., Engström, R., Lagercrantz, A. M., ... ve Thulin, K. (1998). Treatment of patients with chronic somatic symptoms by means of art psychotherapy: A process description. Psychotherapy and Psychosomatics, 67(1), 50-56.

 

Zweig, S. (1996). Freud ve Öğretisi (Çev. E. Eliçin). İstanbul.