Kadın Kadının Yurdudur: Kadınlar Arası Arkadaşlığa Dair

Buket Kılıçer
buketkilicer@gmail.com

Sosyal ilişkilerin önemli bir parçasını oluşturan arkadaşlar insanın yaşamında oldukça önemli bir yere sahiptir. Yapılan çalışmalar arkadaşların sosyal, psikolojik ve fiziksel sağlığımız üzerinde etkili bir role sahip olduğunu göstermektedir (Antonucci & Akiyama, 1987). Örneğin, bazı çalışmalar insanın hangi yaşta olursa olsun arkadaş sahibi olmasıyla mutluluğu arasında bir ilişkiye işaret etmektedir (Demir vd., 2011; Froding & Peterson, 2012). Buna ek olarak, Deci ve Ryan (2000) arkadaşlığın mutluluğun yanı sıra güven ve anlayış gibi psikolojik ihtiyaçları tatmin etmedeki işlevine de değinmişlerdir. Arkadaşlık hem sağladığı bu mutluluk ve güven ile hem de yaşam boyunca karşılaşılan zorlu durumlarda sunduğu destek mekanizması ile psikolojik iyi oluş üzerinde olumlu etkiler yaratmaktadır. Yukarıdaki çalışmalarla tutarlı olarak bir grup çalışma da böylesi bir ilişkiden uzak olunmasının depresyon, anksiyete, yalnızlık ve kötü fiziksel sağlık ile ilişkisine işaret etmiştir (Cohen & Syme, 1985; Duck, 1983; Kessler & McLeod, 1985; Rowe & Kahn, 1998). Cohen ve Wills (1985) böylesi bir sosyal ilişkinin insan sağlığı üzerindeki etkisini, strese maruz kalındığında hissedilen sosyal destek ile ilişkili olarak ele almışlardır. Tüm bu bireysel etkilerin yanı sıra arkadaşlık ilişkilerinin toplumun işleyişinde bile düzen sağlayıcı rolü bulunduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (Paine, 1974). 
İnsanın yaşamı üzerinde böylesi etkileri olan arkadaşlığı nasıl tanımlamak gerekmektedir öyleyse? Yaklaşık on beş yıllık çalışmasının ardından Wright (1984) arkadaşlığı şu şekilde tanımlamıştır: “Arkadaşlık, gönüllü ve sınırlandırılmamış etkileşim içeren, kişilerin birbirlerine bireysel olarak karşılık verdikleri, bu bireyselliğin kendine has davranış ve rolleri içerdiği bir ilişkidir. Arkadaşlığın derecesine göre kişiler birbirlerine özerklik/bireysellik ihtiyaçlarıyla ilgili karşılıklı mutabık oldukları değeri verirler. Mevcut anlayış arkadaşlıkların fayda sağladıkları için kurulduğunu ve sürdürüldüğünü önerir ve bu faydanın sebebi arkadaşlıkların içten gelen bir memnuniyet ve ifade motivasyonu sağlamasıdır.” Özetle, insanlar arkadaşlık ilişkilerine aile ve akrabalık sisteminden farklı olarak isteyerek başlar, tarafların uzlaştığı bir yakınlığı ve aynı zamanda ihtiyaç duyulan bireysel alanı da sağlayarak ilişkilerini derinleştirir ve bu ilişkiden her iki taraf da kişisel olarak beslenir ve bu ilişkinin devam etmesi için istekli olurlar.
Arkadaşlık insanların yaşamında böylesi bir tanımlama ve öneme sahipken bir diğer çalışma alanı da insanların kimlerle arkadaş oldukları ya da olmayı seçtiklerini anlamak olmuştur. Sosyal ilişkilerin temel prensibini oluşturan benzer olma (insanın kendisine benzer özellikte olanlarla ilişkilenmesi [ing. homophily]) (McPherson vd., 2001) arkadaş seçimindeki en önemli etken olarak görülmüştür. İnsanlar kendileri ile benzer cinsiyetten, yaştan, etnik kökenden, sosyal sınıftan, medeni durumdan ve cinsel yönelimden kişileri arkadaş olarak seçmektedirler (Duck, 1991; Galupo, 2009; Rose 1985; Ueno, 2010; Atchley, 1979). Cinsiyet faktörünün arkadaşlık kurma ile ilişkisi oldukça uzun zamandır farklı araştırmacılarca incelenmiştir. Literatürde yer alan çoğu çalışma, arkadaşlık ilişkisinin cinsiyetler arasında farklı deneyimlendiğini bulgulamıştır. Arkadaşlık konusunda pek çok çalışması bulunan Wright (1982) kadınların arkadaşlık ilişkisini duygulara odaklı olma bağlamında yüz yüze olarak tanımlarken, erkeklerin arkadaşlığını ortak etkinlikler ve aktiviteler yapma bağlamında yan yana olarak nitelendirmiştir. Rubin (1985) kadınların içten duygularını konuşarak, erkeklerin ise ortak aktivitelerini paylaşarak bağ kurduklarını tartışmıştır. Cinsiyet farkını ele alan çalışmalar ayrıca aynı cinsiyetten arkadaşlıkların diğer cinsle olandan daha uzun süre devam ettiğini (Barth & Kinder, 1988), bununla birlikte kadınların arkadaşlıklarının erkeklere kıyasla daha uzun süre devam ettiğini bulgulamışlardır (Parker & de Vries, 1993). Jackson ve arkadaşları da çalışmalarında arkadaşlık süresini etkileyen önemli bir faktörün ilişkinin yakınlığı olduğunu bulmuş ve bunun kadınlar arası arkadaşlıkta daha yoğun olmasına şaşırmadıklarını belirtmişlerdir (Jackson, Fischer & Jones, 1977).
Amerika’da yapılan bir çalışmada kadınlara en çok birlikte zaman geçirmek istedikleri üç kişi sorulduğunda; %64 oranında eşlerini, %67 oranında kızlarını/annelerini ve %98 oranında ise bir kadın arkadaşlarını tercih edeceklerini belirtmişlerdir (Bell, 1981). Peki, kadınlar için arkadaşlığı farklılaştıran nedir? 

Kadınlar arasındaki arkadaşlık ilişkisinin erkeklerden farklı bir yapıda olduğunu gösteren çalışmalarla birlikte kadınlar arasındaki bu ilişkiyi farklı yapan değişkenleri anlayabilmek için de çalışmalar yapılmıştır. Feminist bir psikolog olan Carol Gilligan mevcut gelişim teorilerini ele almış ve bunları erkek bakış açısına sahip olmakla eleştirmiştir. Bununla birlikte kadınların gelişimini anlamamıza yardımcı olabilecek yeni bir gelişim teorisi önermiştir. Gilligan’ın önerdiği gelişim kuramı kadınların erkeklerinkinden farklılaşan ilişkiselliğini anlamak için başvurabilecek teorilerden birisidir. Bu teoriye göre çocukların doğumdan sonra zaman içerisinde kendi yeterlilikleri arttıkça anneden ayrışarak ihtiyaçlarını gidermesi ve sosyalleşmesi gerekmektedir.  Gilligan’a göre oğlan çocukları için bu ayrışma ve bireyselleşme maskülenliğin gelişiminde asli bir unsurdur. Kız çocukları için ise gelişimsel ilerleme anneden ayrışma şartı taşımamakta yani feminen kimlik kazanımı başarılı bir ayrışma ya da bireyselleşme basamağı içermemektedir. Maskülenlik ayrışma ile tanımlanırken, feminenlik bağlanma ile tanımlandığından eril cinsel kimlik yakınlığın, dişil cinsel kimlik ise ayrışmanın tehdidi altında olarak nitelendirilebilir. Bu yüzden eriller, ilişkilerle ilgili güçlük yaşarken dişiller, bireyleşme ile ilgili problemler yaşamaktadır.  Gilligan kadınların kendilerini tanımlarken bu ilişkisellik temelinde kendilerini başkalarıyla kurdukları ilişkiler aracılığıyla, onlar tarafından anlaşıldıkları gibi tanımladıkları tespitinde bulunmaktadır. Ayrıca kadınlar için başkalarının ihtiyaçlarına duyarlı olma ve onlara karşı bakım sorumluluğu kadınları kendi seslerinden farklı seslere katılmaya ve yaptıkları yargılamalarda başkalarının bakış açılarına yer vermeye sevk etmektedir: “Kadınların bütünlük anlayışı bakım etiği ile örüldüğünden, kendilerini kadın olarak görmeleri kendilerini yakın bir ilişki içinde görmeleri anlamına gelmektedir”. “Yetişkinliğin temsilinde kadın ve erkeklerin farklı bakış açıları olduğu”nu gösteren çalışma, böylelikle “kadın ve erkeklerin farklı diller kullandığını” ortaya koymaktadır.Kadınların psikolojik gelişimini ele alan bu bakış açısını destekleyen farklı çalışmalar da yapılmıştır. Rubin (1985) kadınların ilişkilerinde erkeklerden daha fazla samimiyet ve yakınlık arayışında olması ve arkadaşını koruyup gözetmesiyle ilgili değerlendirmesini feminist gelişim teorisyenlerine dayanarak yapmıştır; kadınların psişik (psychic) gelişimleri gereği ikili ilişkilere daha duyarlı, erkeklerin ise daha rekabetçi olduğunu söylemiş ve kadınların böylesi bir zeminle ilişkisel olma ve bakım vermeye istek duymalarının arkadaşlık ilişkileri içinde olmaya daha yatkın olduklarını ifade etmiştir. Bununla birlikte bu yaklaşıma eleştiri getirenler de olmuştur. Hansen (1992) bu yaklaşımı oldukça cinsiyetçi bir değerlendirme olarak ele almış, özcü olmak ve zaman içinde samimi ilişkilerin doğasındaki değişimleri görmeyi ihmal etmekle eleştirmiştir.

Yukarıdaki tartışmanın dışında, literatürde yer alan kadın arkadaşlığı üzerine yapılan çalışmalara geri dönersek, ilerleyen bölümde kadınların arkadaşlık ilişkilerini kurma ve sürdürme biçimlerine dair mevcut çalışmaları iki ayrı kategori olarak ele almaya çalışacağım. Bunlardan ilkini kadınlarla görüşmeler yapılarak ve/veya ölçekler kullanılarak elde edilen bilgiler ışığında arkadaşlık ilişkisinin kadınlar için ne anlama geldiğini anlamaya çalışanlar olarak düşünebiliriz. İkinci grup çalışmaları ise literatürdeki kadın arkadaşlığına dair çalışmalara biraz daha eleştirel bir açıdan bakıp bu arkadaşlık ilişkisini etkileyecek kesişimsellikleri göz önünde bulundurmayı hedefleyenler olarak sunmaya çalışacağım. 

Kadınlar İçin Arkadaşlığın Anlamı ve Önemi
            
Carol Becker (1987) kadınların arkadaşlık ilişkilerini onlardan dinlemeyi isteyerek bir çalışma yapmıştır. Bu çalışması iki ayrı yakın arkadaş çiftiyle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanmaktadır. Her bir katılımcı ile ortalama 8-10 saatlik görüşmeleri dört ay gibi bir sürede tamamlayabilmiş ve kadınlara arkadaşlığın onlar için anlamını ve önemini sormuştur. Kadınlar için ortaklaştırılabilen arkadaşlık tanımına göre; arkadaşlık, arkadaşlar arasında yaratılan bir dünyanın paylaşımı ile gelişen bir sevgi ilişkisidir. İlgi, paylaşım, özgürlük, saygı, güven ve eşitlik temelinde gelişen bir diyalog kadınların arkadaşlık tanımlarında kurucu özellikleri oluşturmaktadır. Arkadaşlık kadınların kendileri gibi olabildikleri bir bağlamda hem kendi ilgi alanlarına yöneldikleri hem de arkadaşlarının deneyimleriyle harmanlandıkları bir ilişki olarak tanımlanmıştır. Becker (1987) bu ifadeleri daha detaylı olarak şöyle aktarmıştır: Bir sevgi ilişkisi olması, arkadaşı için özel olmayı, birlikte zaman geçirmeyi istemeyi, arkadaşın duygu, düşünce ve değişen deneyimlerinden haberdar olma ve karşılıklı emek vermeyi kapsamaktadır. Paylaşılan bir dünya ifadesi benzerlik ve farklılıklar içeren iki kişinin ortaklaşmasını, kendi yaşamlarını paylaştıkça anlam ve anlama biçimlerinin de ortaklaştığı ve artık birbirlerini mimikleri ve seçtikleri kelimelerle anlayabilir hale gelmelerini içermektedir. Arkadaşlığın derinleşen bir diyalog olması kadınların kendi yaşamlarını paylaştıkça hem geçmiş hem de gelecek deneyimler için bir zemin oluşturulup, birlikte yeni şeyler deneyimledikleri ve arkadaşının yaşamına dokundukça bir yandan da kendi geçmişi, şimdisi ve geleceğiyle de ilişkilenmeyi kapsamaktadır. Kadınlar arkadaşlarının iyiliğini isteyen ve gözeten, bunu yaparken diğer yandan kendini olumlamayı da ihmal etmeyen; benzer ya da çözümlenmiş konuların paylaşımı gibi, farklı ve çözümlenememiş konuları da paylaşarak arkadaşlığın sınırlarının kavrandığı; hissedilen bağlılıkla iki kadının da kendini değerli hissettiği; hem kendileri gibi olma hem de birbirlerine arkadaşlıktan ayrılma özgürlüğünün tanındığı; kendine saygı duyan bir kadının arkadaşına da saygıyı ihmal etmeyeceği ve iki farklı kişi olunduğunun bilincinde farklılıkların saygıyla kabul gördüğü/tolere edildiği; iyi ve kötü zamanların paylaşımı ile derinleşen güven ilişkisine ve birbirlerine değerli şeyler katabilecekleri ve eşitliğin gözetildiği bir ilişki olarak tanımlanmıştır. 

Becker yaptığı görüşmeler sonucunda kadınların arkadaşları sayesinde kendini keşfedebildikleri ve onaylayabildikleri sonucuna varmıştır. Arkadaşı tarafından anlaşılmak, bilgilendirilmek ve değerli olduğunu hissetmek kadını kendi özgürlüğüne inandırır ve kadının kendisi olma isteğini güçlendirir. Arkadaşlık yaşamın yeni yönlerini görmeyi sağlar. Arkadaşı tarafından görülen, anlaşılan ve değer verilen olmak, kadını diğer ilişkilerinde tazelenmiş bir umutla olmasını ve gözden geçirilmiş bir şekilde kendisini onaylamasını sağlar. 

Kadınlar İçin Arkadaşlığın İşlevi

Pek çok çalışma arkadaşlık ilişkisinin kadınların yaşamı üzerindeki olumlu etkilerini ele almıştır. Bunlardan bir kısmı fiziksel sağlıkları ile ilgiliyken, bir kısmı da psikolojik sağlıkları üzerindeki etkilerle ilgilidir. Kadınların fiziksel sağlıkları ve arkadaşlık ilişkilerini ileri yaş grubundaki kadınlar üzerinden ele alan bir çalışmaya göre arkadaşları olanların dokuz yıllık izlemede ölüm oranlarının %60 azaldığı bulunmuştur. Başka bir çalışma da arkadaşı olmayan kadınların altı aylık bir dönemde ölüm risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Nurse’s Health Çalışması (1991) da arkadaşa sahip olan kadınların yaşlandıkça daha az fiziksel rahatsızlık yaşadığını ve ayrıca keyif dolu bir yaşam sürdüklerini göstermiştir. Bunlara ek olarak, kadınlar eşlerini kaybettiklerinde de arkadaşların varlığı yeni bir hastalık sahibi olmalarında önleyici olmuş ve yaşama tutunmalarını sağlamıştır. Kadınların aynı cinsiyetten yakın bir arkadaşları olmasının yaşamları üzerindeki psikolojik etkilerini ele almayı amaçlayan çalışmalar, arkadaşlık ilişkisinin kişi üzerinde sağaltım sağlayabilen terapi uygulaması ile benzerliklerini ele almışlardır. Schofiled (1964) arkadaşlık ilişkisinin kadınlar üzerinde terapötik bir etkisi olduğunu ifade etmiştir. Daha detaylı bir çalışmayla bu yakın ilişkinin kadınların yaşamındaki bu terapötik etkiyi ne şekilde ortaya çıkardığı araştırılmıştır (Davidson & Packard, 1981). Rehberlik etme, fedakârlık (altruism), duygu ortaklığı (communion), aile devinimi (family re-enactment), evrensellik (universality), duyguların paylaşılması, davranış modelleme, geri bildirim verme, anlayış, kendini açma, genetik sezgi (genetic insight), umut aşılama, varoluşsal farkındalık ve deneyim (experimentation) bir terapinin olumlu etki yaratabilmesindeki kriterler olarak Irvin Yalom tarafından listelenmiştir ve Davidson ve Packard (1981) kadınlar arası arkadaşlık ilişkisinde bu 14 terapötik boyutun tümünün kadınlar tarafından farklı derecelerde deneyimlendiği ortaya koymuştur.

Kadın arkadaşlığının kadınların sağlıkları üzerindeki etkisine yönelik dolaylı bir katkı da stres çalışmalarından gelmiştir. Stres pek çok fiziksel ve ruhsal rahatsızlığın oluşumunda paydaş olarak ele alınan günümüz dünyasının önemli bir fenomenidir. Taylor ve ark. (2000) stres üzerine yaptıkları çalışmalarında, mevcut diğer çalışmaların %90’ının erkek katılımcılarla yürütüldüğünü fark ettiklerinde sadece kadınlarla yürütecekleri bir çalışma planlamışlardır. Mevcut stres çalışmaları insanların strese maruz kaldıklarında ya onunla baş etmek için mücadele ettiklerini ya da ondan uzaklaşmayı seçtiklerini göstermektedir. Bu “kaç ya da savaş” tepkisinin kadınlar için de temel davranış repertuarı olduğu varsayılmıştır. Ancak Taylor ve ekibi kadınların stres altında kaldıklarında beyinlerindeki kimyanın farklılaştığını, salgılanan oksitosinin kaç ya da savaş tepkisi için tampon görevi gördüğünü ve bu hormonun sebebiyet verdiği bir başka davranış kalıbına başvurduklarını göstermiştir. Oksitosinin stres altındaki kadınların özellikle çocuklara karşı yakınlaşmalarına ve ayrıca diğer kadınlarla arkadaşlık ilişkilerine yönelmelerine yol açtığı bulgulanmıştır. Kadınların bir stresörle karşı karşıya gelmelerinde kaç ya da savaş tepkisinden farklı olarak ayrıca “yaklaş ve arkadaş ol” gibi bir seçeneklerinin de bulunduğu anlaşılmıştır. Bu çalışma ile hem kadınlar arasındaki arkadaşlığın stresle başa çıkmada önemli bir rolü olduğu ve dolayısıyla sağlıklı yaşamın bir bileşeni olarak ele alınabileceği anlaşılmış hem de kadınların arkadaş olarak kadınları tercih etmesi durumunun biyo-kimyasal zeminine de işaret etmiştir.

Kadın arkadaşlığına sadece cinsiyet özelinde bakılmış olan bu çalışmalar, arkadaşlık olgusunun özneleri tarafından nasıl deneyimlendiğini anlamak için oldukça kıymetlidirler. Bununla birlikte bu ilişkiye sadece cinsiyet temelli bakmaktansa kadınların kimliklerinin diğer bileşenleri ile birlikte ele alan çalışmalar da alana büyük katkılar sağlamıştır. Bu konuda Karen Walker’ın yürüttüğü araştırmalar önemli katkılar yapmıştır. “Erkekler, kadınlar ve arkadaşlık: Ne söyleyip ne yapıyorlar?” isimli makalesinde Walker (1994) özellikle cinsiyet kalıpyargılarıyla örtüşen kadın ve erkek arkadaşlıklarını incelemiştir. Çalışmasında öncelikle kadın arkadaşlığının tipik bir öğesi olarak literatürde kendine yer bulmuş olan duyguların paylaşımı konusuna değinmiştir. Bulduğu sonuçlara göre kadınlar literatürde belirtildiği kadar sık olarak duygusal paylaşımlarda bulunmuyorlar ve ayrıca kadınların sınıfsal kimlikleri de bu davranışlarının sıklığını etkiliyor. Çalışan orta sınıf kadınların arkadaşları ile pek de duygusal paylaşımlarda bulunmadıkları ve ayrıca işçi sınıfı erkeklerin arkadaşları ile düzenli olarak duygularını paylaşıp, kişisel sorunları hakkında konuştuklarını belirtmiştir. Ücretli bir işte çalışmayan ya da ailesinin maddi imkanları sebebiyle belirli bir ayrıcalığa sahip olan kadınlar tatmin oldukları yakın kadın arkadaşlıklar tanımlarken, işlerinin bir parçası olarak seyahat etmekte olan orta sınıf kadınlar böylesi bir yakın arkadaşlığın eksikliğinden bahsetmişlerdir. İşçi sınıfından kadınlar ise oldukça yoğun bir arkadaşlık ağına sahip olup, kısıtlı bir sosyal aktivite imkânı içerisinde yaşamları hakkında ve yakın duygusal paylaşımlarda bulunabilmektedirler. Walker (1995) bir diğer çalışmasında işçi ve orta sınıf kadınların arkadaşlıklarındaki niteliksel farklılıklara odaklanmıştır. İşçi sınıfından kadınların arkadaşlık ilişkilerine bakıldığında; kadınlar sıklıkla ev ortamında bir araya gelmektedir ve bunun sıklığı mevsimsel olarak değişebilir. En çok yaz aylarında haftada üç ila beş kez buluşabilmektedirler. Bu kadınların arkadaşlık ilişkileri sıklıkla yaşamakta oldukları muhitteki diğer kadınlarla olmaktadır ve bir taşınma sonrasında bu arkadaşlık ilişkilerini pek yürütememektedirler. Orta sınıf kadınlar için arkadaşlıkları sıklıkla okul ya da iş ortamında tanıştıkları kadınlardan oluşmaktadır, fakat ortak muhitlerinden kişileri kapsamamaktadır. Buluşma sıklıklarında mevsimsel bir değişim olmayıp, haftada bir ya da iki kere olmaktadır. İşçi sınıfının aksine bu grubun farklı şehirlerde yaşayan arkadaşları bulunmaktadır ve yaz mevsimi bu arkadaşlarla buluşmaların en sık olduğu zamandır. Bu uzakta yaşayan arkadaşlar kadınların duygusal paylaşımlarını yapmaktan çok, uzun aralıklarla haberleştikleri kadınlardır. Bu kadın arkadaşlar kişilere kim oldukları ve nereden geldiklerini hatırlattıkları için kadınların yaşamında önemli bir yer tutmaktadırlar. 

İşçi sınıfından kadınlar için arkadaşlığın tanımında yer alan ‘her zaman yanında olmanın’ anlamı hayatın kolaylaşmasını sağlamak için ihtiyaç duyulduğunda yardıma gelinmeyi, eşyaların ödünç verilmesini, gerektiğinde borç alınabilmesini ve çocuk bakımında destek verilmesini kapsamaktadır. Kadınlar arasında bu karşılıklı beklentiler zaman zaman arkadaşlık içindeki tartışmalara sebep olabilmektedir. Orta sınıftan kadınlar için ise arkadaşların ‘her zaman yanında olması’ demek kişinin duygusal ve entelektüel desteğe ihtiyaç duyduğunda ve ayrıca boş zaman etkinliklerinde yanında olunması anlamına gelmektedir. Paylaşılan ortak aktiviteler orta sınıf kadınlar için önemli olmakla birlikte çalışmada sadece bu gruptaki kadınlar arkadaşlarının ne kadar farklı ve ilginç kişiler olduğundan bahsetmiştir. Ancak bazı katılımcı kadınlar yardım isteyecek bir arkadaşlarının olmamasından da bahsetmiştir. Görüldüğü üzere kadınların üyesi oldukları toplumsal sınıf kadın arkadaşlıklarının biçimini ve kapsamını farklılaştırabilmektedir. 

Sınıf gibi cinsel yönelimin de arkadaş edinmede etkilerini araştıran çalışmalar yürütülmüştür. Galupo’ya (2007, 2009) göre cinsel yönelim de insanların benzerleri ile arkadaşlık kurmalarında etkili olmaktadır. Bu eğilim arkadaşlık dinamiklerindeki eşitliksizliklerin önüne geçme amacı taşıyabilmektedir. Örneğin, yaptığı bir çalışma, lezbiyen olan kadınların yine kendileri gibi LGBTİQ topluluğundan olan kadınlarla arkadaşlık etmeyi tercih ettiklerini göstermiştir. Benzer sonuca ulaşan bir başka çalışma da (Stanley, 1996) bu tercihin hem lezbiyen kadınlar için toplumda devalüe edilmelerine karşı koruyucu olduğunu hem de gündelik yaşam pratiklerini paylaşma konusunda destek sağladığını aktarmaktadır. Galupo (2007) biseksüel bireyler için ise benzer şekilde aynı cinsel yönelimden kişilerle arkadaşlık ilişkisinden bahsetmenin daha seyrek olduğunu ifade eder. Biseksüel kadınların özellikle heteroseksüel kadın ve erkeklerle arkadaşlığı tercih etmelerini cinsel yönelimlerinin toplumda fazla tanınmaması ve açılmamış olmalarıyla ilişkilendirmiştir. Lezbiyen ve biseksüel kadınlar, heteroseksüel kadınlarla arkadaşlık ilişkisi kurarak heteroseksüel bireyler tarafından kabul görülebilmenin mümkün olduğunu, kalıpyargıları yıkabilme, yaşamlarına objektif bir perspektifle bakabilme ve farklı yönelimlerden kişilerle arkadaşlık ilişkilerini deneyimleme fırsatı verdiğini bildirmişlerdir (Galupo & St. John, 2001). Başka bir çalışmada özellikle lezbiyen kadınlar ve heteroseksüel erkekler ile gey erkekler ve heteroseksüel kadınlar arasındaki arkadaşlık ilişkisine dikkat çekilmiş ve yönelimler arasındaki ilişkilerin artmasına katkı sağlayıp sağlamadıkları tartışılmıştır (Muraco, 2006). Galupo’nun (2009) bir başka çalışması yönelimler arası arkadaşlık ilişkileri için daha detaylı sonuçlar bulundurmaktadır. Örneğin heteroseksüel ve biseksüel kadınlar kendi benzer cinsel yönelimden kadınlarla ilişkide olmaya eğilimli iken, lezbiyen kadınlar cinsel yönelimine dikkat göstermeksizin kadınlarla daha fazla arkadaş olmaktadır. Bu çalışmada da hala kadınların kadınlarla arkadaş olma paterni baskındır ve kadınların cinsel yönelim kimlikleri bu cinsiyet tercihinde aksi bir eğilime işaret etmemektedir. Çeşitli çalışmalar kadınların erkeklere oranla cinsel yönelimi farklı olanlara yönelik tutumlarının daha olumlu olduğunu göstermiş olsa da  (Herek, 2002; Herek & Capitanio, 1999; Morrison & Morrison, 2002), bu çalışmada cinsiyet farklılığı arkadaş tercihinde daha öncelikli bir kategori olarak bulunmuştur. 

Alan çalışmaları ırkın kimlik inşasında önemli bir yeri olduğunu bulgulamış ve bu konu arkadaşlık literatürü içinde de ele alınması gereken önemli bir konu haline gelmiştir. Galupo (2009) cinsel yönelimin kadınlar arasındaki arkadaşlığına etkilerini incelemiş olduğu çalışmasında ayrıca ırkın kadınların arkadaş seçimine nasıl etkileri olduğuna da bakmıştır. Etnik azınlık grubundan olan bir heteroseksüel kadın kendisiyle aynı ırktan ve cinsel yönelimden kadınlarla arkadaş olmayı seçerken; yine etnik azınlık üyesi olan ve aynı zamanda biseksüel ya da lezbiyen olanlar arkadaş seçimlerinde ırk farkı gözetmediklerini ifade etmişlerdir. Ancak beyaz Amerikalı kadınlar cinsel yönelim kimlikleri farklılaşsa da sadece aynı ırktan arkadaş edinmeyi tercih ettiklerini dile getirmişlerdir. Bir başka ifadeyle kadınlar hem cinsel yönelimi hem de etnisitesi bakımından azınlık grubun üyesi ise daha fazla farklı ırklardan arkadaş edinmektedirler. Galupo ve Gonzales’in (2013) birlikte yürüttükleri bir başka çalışmada, arkadaşlık değerlerinin çoğunluk ve azınlık grubun üyesi olmakla ilişkisine bakılmıştır. Ele alınan temel değerler “benzer yaşam deneyimine sahip olmak, benzer değerlere sahip olmak ve arkadaşı tarafından yargılanmamaktır”. Bu değerler kapsamında yapılan incelemede, çoğunluk grubu temsil eden beyaz Amerikalı katılımcı kadınlar ile etnik azınlık grubunun temsilcileri olanlar arasında bir farklılık bulunmamış, bu değerlerin hepsi için farklı düzeylerde önemli olduğu bulgulanmıştır. Bununla birlikte ‘benzer yaşam deneyimi’ farklı cinsel yönelimden ve etnisiteden arkadaşı olan kadınlar için daha az önemsenen bir arkadaşlık değeri olarak ifade edilmiştir. Galupo (2013) farklı kimliklere sahip olan kadınların arkadaşlıklarının kurucu ve yürütücü motivasyonunun farklılıklara bakış açısıyla ilgili olduğunu aktarmaktadır. Ona göre bu farklılıklar arkadaşlık ilişkisi içinde tolere edilmekte; farklılıkların vurgulanması yerine benzerliklere odaklanılması ile arkadaşlık kurulmakta ve devam ettirilmektedir. Ayrıca, günümüzde kadınların hala kendi cinsiyetinden, aynı etnik ve cinsel yönelimden olan benzerleri ile arkadaşlık ilişkisi kurmaya devam etmesinin sadece imkânlar ve demografik verilerle açıklanamayacağını; bunun yerine bu tercihleri yönlendiren sosyopolitik tutumlara odaklanılması gerektiğine vurgu yapmıştır.  

Sınıf, cinsel yönelim ve ırk kadınların hem arkadaş seçimleri hem de arkadaşlık ilişkilerinin kurgulanmasında oldukça etkili paya sahiptirler. Bunun yanı sıra kimlik oluşumunun bir diğer bileşen olan ‘yaş’ olgusu da arkadaşlık ilişkilerini anlamada benzer bir etkiye sahiptir. İngiltere’de yürütülmüş olan geniş kapsamlı bir çalışma bu konuda önemli veriler sağlayan bir rapor yayınlanmıştır. ‘Girl Talk’ isimli projede araştırma ekibi ilk önce odak grup çalışmaları yaparak kadınlar için arkadaşlık kavramının çerçevesini kavramaya çalışmış, sonrasında buradan çıkan verileri detaylandırmak için bireysel görüşmeler yapmıştır. Buradan elde edilen veriler değerlendirilerek bir ölçek geliştirilmiş ve farklı yaş grubundan 2500 İngiliz kadının yanıtlaması sağlanmıştır. 18-35 yaş arası kadınlar için arkadaşlığın tanımı, yanında kendin gibi olabilmek iken ileri yaş gruplarında arkadaşın güvenilir biri olması daha fazla ön plana çıkmıştır. Kadınların diğer cins ile arkadaşlık kurma tercihleri de yaşlarına göre farklılık göstermektedir. Çalışmaya göre en fazla erkek arkadaşa 18-25 yaş grubu kadınlar sahiptir (%67) ve yaş arttıkça grupların erkek arkadaş sayısı da orantılı olarak azalmıştır. Ayrıca 18-25 yaş arası kadınlar farklı arkadaş gruplarına da en fazla sahip olan kümedir ve yaş artışıyla bu çeşitlilik de azalmaktadır. 18 ve 56+ yaş grubundan oluşan kadın gruplarında en çok iş arkadaşına sahip olanlar 26-35 yaş grubunda olanlardır. Bu grup günümüz şartlarında en fazla eğitim alma imkânına sahip olan ve kariyer odaklı yaşamı tanımlayan grup olmuştur. Çalışmanın yapıldığı grup içerisinde en fazla LGBTİQ arkadaşa da 18-35 yaş grubundaki kadınlar sahiptir ve yaş artışı ile bu arkadaşlık ilişkisi ters orantılı ilerlemektedir. Bir başka ilgi çekici nokta da genç grubun arkadaşları ile daha fazla elektronik imkânlarla ilişkilerini sürdürmesidir. Benzer veriye bir başka araştırmada da ulaşılmıştır (Johnson & Troll, 1994).Görüldüğü üzere farklı yaştan kadınların arkadaşlık deneyimleri de farklılaşmakta ve genç yaştaki kadınların arkadaşlık ilişkileri daha fazla çeşitlilik içermektedir. 

Bu yazıyı, bu konu üzerine çalışma yapmanın benim yaşamım ve arkadaşlık ilişkilerim üzerindeki etkisini tartışarak tamamlamak isterim. Bu konuda bir derleme çalışması yapmaya karar vermeme kadın arkadaşlarımla aramızdaki ilişkinin yaşamım üzerindeki bazı etkilerini fark etmiş olmam sebebiyet vermişti. Literatürdeki çalışmalardan arkadaşlık ilişkilerinin psikolojik sağlığımın yanında fiziksel sağlığım üzerindeki etkilerini öğrenmek, sevdiğim kadın arkadaşlarımla hayatımı paylaşmamın bir yandan da daha uzun bir yaşam sürmemi sağlayacağından haberdar olmak arkadaşlık ilişkilerim için daha da yüksek motivasyona sahip olmamı sağladı. Psikolojik gelişimimiz açısından kadınlarla ilişkilenmeye eğilimli olduğumuz konusunda tartışmalar olsa da stres altındayken neden özellikle kadın arkadaşlarımla buluşup onlarla sohbet etmeye meyilli olduğumu anlamak çok değerli bir kazanım oldu. Tüm bunların yanında arkadaşlıklarımı sadece kadın kimliğim ile inşa etmiyor oluşum üzerine okumak ve düşünmek biraz huzursuzluk yaratıcıydı. Arkadaşlarımı sadece denk gelip tanışıp kanımız kaynadığı için arkadaşlığımıza devam eden iki kadın olarak görmenin ötesinde benzeştiğimiz diğer bileşenlerimizle birlikte anlamak ve kabullenmek durumunda kaldım. Arkadaşlıklarıma baktığımda hakikaten sınıfsal benzerliklerimizin oldukça kuvvetli olduğunu gördüm ve bu durumla ilgili hem biraz mahcubiyet hissederken bir yandan da toplumsal düzenlemeleri nasıl içselleştirdiğimi fark edip değişim için şans kazandığımdan bir nebze olsa iyi de hissettim. Farklı etnisitelerden arkadaş edinmekle ilgili olarak ben de çalışmalarda bulgulanana benzer bir deneyime sahibim. Arkadaşlarımın çoğunu beyaz Türkler oluşturmakla birlikte görece daha az sayıda farklı etnisiteden arkadaşlarım bulunmakta ancak hiçbirini en yakınım olarak tanımlamam mümkün görünmüyor. Partnerim benden farklı bir etnik kökene sahip ancak arkadaşlık ilişkilerimde benzer bir paterni göstermiyorum. Tüm bunlar üzerine düşünmek ve kendi malzememle çalışmak her şeye rağmen bana iyi gelen bir deneyim oldu. Ancak literatürde okuduğum makalelerin Batı kültürünün öğeleri üzerine kurulmuş olması ve kendi yerelliğime dair farklı deneyimlerle karşılaşamamış olmak da benim deneyimimin eksik kalan parçası olarak kaldı. Okuduklarım içinde özellikle kadınların arkadaşları ile birlikte neler yaptıklarına dair çalışmalarda kendimi tam anlamıyla yerleştirebildiğim öyküler olmadığı hissi hâkimdi. Ne yazık ki Türkiye coğrafyasında yürütülen arkadaşlık çalışmaları oldukça kısıtlı olmakla birlikte kadınları da homojen bir grup olarak değerlendirmekteydiler. Bu sebeple yazıda bu araştırmalara yer vermedim. Sadece Amargi dergisinin (2014) “arkadaşlığın” dosya konusu edildiği sayısından bahsetmeyi kıymetli buluyorum. Bu dosya içerisinde pek çok kadın kendi arkadaşlık deneyimlerini aktarmış; kâh arkadaşlıklarının önemli katkılarından bahsetmişler kâh arkadaşlarına sitem etmişler. Okuduğum yazılardan Nilgün Toker’in değerlendirmesi oldukça önemli bir etki yarattı bende. Toker diyor ki: “Arkadaşlığın imkânı ortak bir yaşam deneyimine, ortak bir amaca, kaygıya, ilgiye sahip olunmasındaysa, ortak olmadıklarımız arkadaşlarımız değildir gerçekten ve aslında onlarla ortak bir dünyamız da yoktur. […] Benzerlik, edinilmiş olana değil, verili olana işaret ediyorsa, arkadaşlık verili, doğal olan bir durum olmadığından, benzerlerimiz zorunlu olarak arkadaşlarımız değildir; çünkü sadece benzer olmak ortak bir yaşamı deneyimlediğimiz anlamına gelmez. Ancak benzerliğin kaynağı olan nitelik aynı zamanda bu benzerler için ortak bir dert, ortak bir değer haline gelirse, içine doğulan nitelik aynı zamanda tarihte olması engellenen, tarihin dışına itilen, nesneleştirilen bir nitelik olursa, bu niteliğin tarihe girmesi mücadelesinde benzerler artık ortak bir deneyimi, amacı paylaşanlardır ve arkadaştırlar. Başka deyişle kadınlar sadece kadın olarak doğdukları için değil ama kadınların da bir dünyaya sahip olma, özgür bir eylemin öznesi olma mücadelesinin parçası olduklarından arkadaştırlar.” Toker’in bu vurgusu ile arkadaşlıklarımızda kadınların var olma mücadelesini ortak dert edinmesinin, kadın varoluşumla kadınlarla yan yana olabilmenin yolunu nasıl açtığını tekrar hatırlayıp kendi yerelimizde bu perspektifle kadınların arkadaşlık ilişkilerini nasıl kurdukları ve yürüttükleri hakkında daha fazla bilgi edinme motivasyonu kazanmış oldum. 


Kaynakça
            
Antonucci, T. C., & Akiyama, H. (1987). Social networks in adult life and a preliminary examination of the convoy model. The Gerontologist, 27, 519–527.

Atchley, R. C, et al., 'Interaction with family and friends. Marital and occupational differences among older women', Research on Aging, Vol. 1, 1979, PP- 83-95-

Barth, R. J., & Kinder, B. N. (1988). A theoretical analysis of sex differences in same-sex friendships. Sex Roles, 19, 349–363.

Cohen, S., & Wills, T. A. (1985). Stress, social support, and the buffering hypothesis.

Cohen, S.,&Syme, L. (Eds.). (1985). Social support and health. New York: Academic Press.

Davidson, S. & Packard, T. (1981) The Therapeutic Value of Friendship Between Women. Psychology of Women Quarterly. Spring 1981. Human Sciences Press Vol. 5(3).

Deci, E. L. and Ryan R. M. (2000). The “What” and “Why” of goal pursuits: Human need and the self-determination of behavior. Psychological Inquiry,11 (4),227-268.

Demir, M., Özen, A., Doğan, A., Bilyk, N. A. ve Tyrell, F. A. (2011). I matter to my friend, therefore I am happy: Friendship, mattering, and happiness. Journal of Happiness Studies12, 983-1005.

Duck, S. (1983). Friends, for life: The psychology of close relationships. London: Harvester Press.

Duck, S. (1991). Understanding relationships. New York: Guilford. Fehr, B. (1996). Friendship processes. Thousand Oaks, CA: Sage.

Galupo, M. P. (2007a). Women’s close friendships across sexual orientation: A comparative analysis of lesbian-heterosexual and bisexual-heterosexual women’s friendships. Sex Roles, 56,473–482.

Galupo, M. P. (2009). Cross-category friendship patterns: comparison of heterosexual and sexual minority adults. Journal of Social and Personal Relationships, 26, 811–831.

Galupo, MP, Gonzalez, KA (2013) Friendship values and cross-category friendships: Understanding adult friendship patterns across gender, sexual orientation, and race. Sex Roles 68: 779–790. 

Galupo, M. P., & St. John, S. (2001). Benefits of cross-sexual orientation friendships among adolescent females.Journal of Adolescence, 24,83–93.

Gilligan, C. (2017). Kadının Farklı Sesi: Psikolojik Kuram ve Kadının Gelişimi (çev. Duygu Dinçer, Fulden Arısan, Merve Elma). İstanbul: Pinhan Yayınları.

Hansen, K.V. (1992). Our eyes behold each other: Masculinity and intimate friendship in antebellum New England In Men’s friendships, Ed: P.M. Nardiç Newbury Park, Sage, California

Herek, G. (2002). Heterosexuals' Attitudes toward Bisexual Men and Women in the United States. The Journal of Sex Research,39(4), 264-274.

Herek, G. M., & Capitanio, J. P. (1999b). Sex differences in how heterosexuals think about lesbians and gay men: Evidence from survey context effects. The Journal of Sex Research, 36, 348-360.

Jackson, R. M., Fischer, C. S., & Jones, L. M. (1977). The dimensions of social networks. In C. S. Fischer (Ed.), Networks and places: Social relations in the urban setting (pp. 39–58). New York: Free Press.

Johnson, C. L., & Troll. L. E. (1994). Constraints and facilitators to friendship in late late life. The Gerontologist, 34, 79–87.

Kessler, R. C., & McLeod, J. D. (1985). Social support and mental health in community samples. In S. Cohen & S. L. Syme (Eds.), Social support and health, (pp. 219–238). New York: Academic Press.

McPherson, M., Smith-Lovin, L., & Cook, J. M. (2001). Birds of a feather: Homophily in social networks. Annual Review of Sociology, 27, 415–444. 

McWilliams, S., & Howard, J. A. (1993). Solidarity and hierarchy in cross-sex friendships. Journal of Social and Personal Relationships, 49, 191–202.

Morrison, M. A., & Morrison, T. G. (2002). Development and validation of a scale measuring modern prejudice toward gay men and lesbian women. Journal of Homosex, 43(2), 15-37.

Muraco, A. (2006). Intentional families: Fictive kin ties between cross-gender, different sexual orientation friends. Journal of Marriage and Family, 68, 1313–1325.

Nurses’ Health Çalışması : Waxler-Morrison, N., Hislop, T. G., Mears, B.  Kan, L.(1991). Effects of social relationships on survival for women with breast cancer: A prospective study. Social Science & Medicine,33(2), 177-183.

Paine, R. (1974). Anthropological approaches to friendship. In E. Leyton (Ed.), The social compact: Selected dimensions of friendship (pp. 1–14). Newfoundland: MemorialUniversity of Newfoundland.

Parker, S., & de Vries, B. (1993). Patterns of friendship for women and men in same and cross-sex friendships. Journal of Social and Personal Relationships, 10, 617–626.
Psychological Bulletin, 5, 310–357.

Rose, S. (1985). Same- and cross-sex friendships and the psychology of homosociality. Sex Roles, 12, 63–74. 

Rowe, J. W., & Kahn, R. L. (1998). Successful aging. New York: Pantheon.

Rubin, L.B. (1985) Just Friends: The Role of Friendship in our Lives. New York: Harper & Row.

Schofield, W. (1964) Psychotherapy: The purchase of friendship. Englewood Cliffs: Prentice- Hall.

Socıal Issues Research Center, “Girl Talk:The new rules of female friendship and communication”. Oxford, UK

Stanley, J.L. (1996).The lesbian’s experience of friendship. In J. S.Weinstock and E.D. Rothblum (Eds.), Lesbian Friendships (pp. 39–59). New York: New York University Press.

Suttles, G. (1970). Friendship as a social institution. In G. J. McCall, N. K. Denzin, G. D. Suttles, & S. B. Kurth (Eds.), Social relationships (pp. 95–135). Chicago: Aldine Publishing Co.

Taylor, S. E., Klein, L. C.,  B. P. Lewis, T. L. Gruenewald, R. A. R. Gurung,  J. A. Updegraff (2000) Biobehavioral Responses to Stress in Females: Tend-and-Befriend, Not Fight-or-Flight Psychological Review2000, Vol. 107, No. 3, 411-429

Toker, N. (2014, Yaz). Arkadaş olmak ya da bir ortak dünyaya sahip olmak. Amargi Feminist Dergi, 33(32-35)

Ueno, K. (2010). Patterns of cross-orientation friendships in high schools. Social Science Research, 39, 444–458. 

Walker, K. (1994). Men, Women and Friendship: What they say, what they do. Gender & Society.Vol.8 (2), 246-265.

Walker, K. (1995). "Always There for Me": Friendship Patterns and Expectations among Middle and Working-Class Men and Women. Sociological Forum, Vol. 10, No. 2, pp. 273-296

Wright, P. H. (1982). Men’s friendships, women’s friendships&the alleged inferiority of the latter. Sex Roles, 8, 1–20.

Wright, P. H. (1984). Self-referent motivation and intrinsic quality of friendship. Journal of Social and Personal Relationships, 1 (1), 115-130.