Görüş VII • Salgın Zamanlarına Psikoloji İçinden ve Ötesinden Bakmak: Farklı İsimler, Farklı Perspektifler •

Erdoğan Özmen
“Bugün geldiğimiz noktayı, karşı karşıya
bulunduğumuz büyük müşkülatı uygarlığımızın ve
insanlığımızın krizi olarak düşünmeli ve
kendimize bundan sonra nasıl bir insanlık fikriyle
nereye gitmek istediğimizi sormalıyız.”


Soru 1: Salgın sürecinin bireyler ve toplumlar üzerindeki mevcut ve olası etkilerini kendi perspektifinizden nasıl yorumlarsınız? Bu sürece ilişkin eleştirel bir yorumlama sizce neleri gözden kaçırmamalıdır? & Soru 2: Psikolojiyle ilgili alanlarda olan bizler, bu sürecin içinden geçerken, bireylerin ve toplumların esenliğine katkı sağlamak için neler yapabiliriz? Bu süreç ve yapacaklarımız bu mesleki bilgi ve faaliyetlerimizi nasıl etkiler?

Bir bakıma hiçbirimiz karşı karşıya olduğumuz şeyin ne olduğunu tam olarak kavrayacak, tarif edecek durumda değiliz. Yine de -ve ne iyi ki- farklı biçimlerde bunu yapmaya çalışıyoruz. Kendi teorik/politik formasyonlarımıza, kavramlarımıza, bakış açılarımıza bağlı olarak tabii. 

Yaşadıklarımızı, maruz kaldıklarımızı, bize dayatılanları, yoksun kaldığımız, vazgeçmek zorunda olduğumuz şeyleri kimimiz belli bir yas anlayışı çerçevesinde anlamlandırmaya çalışıyor. Kimimiz “tekinsiz” kavramını işe koşuyor, kimimiz Lacancı “Gerçek”le karşılaşma uyarınca yorumlamaya çalışıyoruz olanı biteni. Travma, kaygı ve korku analizleri yapıyoruz bolca. Belirsizliği ve dehşeti ehlileştirmeye, tahammül edilebilir kılmaya, varolan anlam dünyalarımıza eklemlemeye çalışıyoruz.
Bunların tümü belli ölçülerde geçerli tabii ki. Aynı ölçüde yetersiz de ama. Çünkü devasa bir şeyle karşı karşıyayız ve ne söylesek eksik ve yetersiz kalacak, ama aynı zamanda söyleyeceğimiz her şey doğru gibi de. 

Ve tüm bu yorum ve tahlillerimize bağlı olarak kendimize ve çevremize bazı standart önerilerde bulunuyoruz: Gündelik rutinlerimizi sürdürmenin, bağlarımızı, ilişkilerimizi muhafaza etmenin, şimdiki duygu ve yaşantılarımıza konsantre olmanın yararlarından söz ediyoruz.

Söz konusu belirsizlik, kendimizin ya da yakınlarımızın hastalanma riski, eve kapanma, uymamız gereken fiziksel mesafe, bazı alışkanlık, ilişki ve etkinliklerimizden uzaklaşma ya da mahrum kalma vb. Hepimizi belli ölçülerde etkiliyor şüphesiz. Kimimiz daha kaygılı ya da endişeli, kimimiz daha depresif tepkiler veriyoruz. Kimimizin zaten orada duran belli iç çatışmaları tetikleniyor, bazı eski travmatik yaşantılar, usulünce işlenmemiş kayıp deneyimleri vb. yeniden canlanıyor olabilir.

Ama bence, tüm bunlara fazlaca yoğunlaşmak, bunlarla gereğinden fazla oyalanmak yüzünden daha önemli bir şeyi ıskalamamalıyız. Şundan söz ediyorum: Bugün geldiğimiz noktayı, karşı karşıya bulunduğumuz büyük müşkülatı uygarlığımızın ve insanlığımızın krizi olarak düşünmeli ve kendimize bundan sonra nasıl bir insanlık fikriyle nereye gitmek istediğimizi sormalıyız. Önümüzde iki seçenek var çünkü: Ya aynı biçimde devam edecek, yeni salgınlar, iklim krizi, ekosistemde yeni alt üst oluşlar, derinleşen eşitsizlikler ve adaletsizlikler vb. nedeniyle nihai yıkımımıza ve mahvoluşumuza doğru sürükleneceğiz. Çünkü daima genişlemek ve kaçınılmaz krizlerini genişleyerek -müşterek geleceğimizden ödünç alarak- ötelemek üzerine kurulu bugünkü küresel kapitalist işleyişin en nihayetinde varıp varacağı yer burasıdır. Ya da bambaşka bir insanlık fikriyle kendimize daha eşitlikçi, daha dengeli ve mütevazı bir hayat ve dünya kuracağız.

Şimdiki salgın koşullarını düşünerek, salgının yol açtığı ruhsal zorluk ve sıkıntıları dikkate alarak şöyle söyleyebiliriz demek ki: Sahip olduğumuzu sandığımız hiçbir hakka ve güvenceye, hiçbir koruma kalkanına meğerse sahip değilmişiz. Meğerse topyekûn tehlikede olan hem hepimizin hem yeryüzünün ortak geleceğiymiş. O hâlde şimdi yaşadıklarımızı standart bir yas ve kayıp anlatısına tercüme etme ve böylece gerçek toplumsal ve politik bağlamından soyutlama ayartısına kapılmamalıyız demek ki. Ruhsal sağlık ve esenliğimizin imkânlarını ve şartlarını arayacağımız ve inşa edeceğimiz zemin, hep birlikte kuracağımız ortak bir hayal ve fikir eşliğinde kendimize ortaklaşa bir gelecek yaratma çabası ve azmidir. İnsanlığın müşterek hayal ve gayretinin mucizeler yarattığını unutmayalım.