Bir Olmadan Biz Olmak
Özden Melis Uluğ ve Yasemin Gülsüm Acar
Dipnot Yayınevi (2014)
Elinizdeki kitap, ülkemiz toplumsal mücadele
tarihinde bundan böyle bir milat sayılabilecek Gezi Direnişi 'ne katılan farklı
grupların bu direnişe neden omuz verdiklerinin, direnişçilerin isyan boyunca
neler hissettiklerinin, yaşadıkları güzel ve hüzünlü anların ve aynı zamanda
maruz kalınan ya da tanık olunan polis şiddetinin ve vahşi uygulamaların
hikâyesini anlatıyor.
Direnişte yer alan grupların motivasyonlarını anlamanın yanı sıra her grubun diğer grup veya grupları nasıl gördüğünü ve isyan sürecinde birbirlerini nasıl algıladıklarını öğrenmemize yardımcı olan bu çalışma, bambaşka hayatların verdiği bambaşka cevaplara ayna tutarak ufkumuzu da, dünyamızı da genişletiyor ve zenginleştiriyor.Farklı çevre ve grupların gelecekle ilgili beklentilerini ve onların bu protestoları Türkiye için bir dönüm noktası olarak görüp görmediğini okura aktarmak kitabın amaçları arasında… Gezi Direnişi'nin gelecekte olabilecek yeni direnişlere de ışık tutacağı düşüncesi de bir leitmotif olarak satırlar arasından süzülüp karşımıza çıkıyor. Alevilerden Anti-kapitalist Müslümanlara, Devrimci Müslümanlardan Feminist Kadınlara, Kemalistlerden Kürtlere, LGBTİ'lerden Ülkücülere, sosyalist partilerden sendikalara, Taksim Dayanışması'ndan Çarşı'ya büyük bir çeşitliliğin damgasını vurduğu direnişin birinci elden hikâyesi… (Tanıtım Bülteninden)
***
Gezi’yi Psikanalizle Düşünmek
İstanbul Psikanaliz Derneği Gezi Çalışma Grubu
Bağlam Yayınları (2016)
Gezi sürecinin sosyal, tarihsel ve
ruhsal olarak uzun erimli belirleyici etkileri olacağını düşünen bir grup
psikanalist ve psikanalist adayı, İstanbul Psikanaliz Derneği içinde süreci hem
psikanalitik bir kavrayışla anlamaya çalışmak hem de yaşananların
"odalara" yansımalarını paylaşmak ve değerlendirmek üzere isyanın
henüz devam ettiği süreçte, Haziran sonunda biraraya geldi.
21 Haziran 2014'te ise Gezi
Direnişi'nin yıldönümünde, "1.Yılında Gezi Ruhu: Gezi'yi Psikanalizle
Düşünmek" adlı açık bir etkinlik düzenleyerek "çapulcularla"
yeniden buluştu. Direniş, gösteri, isyan sırasında geçici bir süreliğine "koltuğundan
kalkan" psikanalistler, Gezi ruhunu derinlemesine düşünmek üzere bir kez
daha "alanlardaydı".
İşte bu kitap, etkinlikte yer alan konuşma metinlerini kayda geçirerek başından itibaren kolektif olan bir çabanın ürünü olarak ortaya çıktı. (Tanıtım Bülteninden)
***
Askeri darbenin
ardından otorite figürlerine ve kurumlarına karşı tepkiler sindirilmişti, ama
daha uzun vadede bunun yerini farklı ve çoklu dinamikler aldı. Artık siyasi ya
da toplumsal bir kutuplaşma olduğunda, şaşırtıcı bir hızla karşıt bir kutup
odağı oluşmakta. Bu bir bakıma yoğun bir dinamizmin de ifadesi, tabii
beraberinde bir soruyla birlikte. Bu dinamikler bizi ileriye doğru mu taşıyor,
yoksa kısırdöngüye kapılıp sürüklenmemize mi neden oluyor? Yönetilen ülkeden
neredeyse bağımsız, kendi kendini ileriye taşıyan bir başka ülke de var gibi.
Psikoterapide de zaman zaman mehteran yürüyüşüne benzer bir süreç yaşandığından
benim için oldukça bildik. Askeri darbe olmasaydı neler yaşardık sorusunun
cevabını ise hiçbir zaman bilemeyeceğiz."
Engin Geçtan geniş bir
zaman aralığında, Türkiye'de yaşanan süreçlere uzmanlık alanı olan psikiyatri
perspektifinden bakıyor, toplumun ve bireylerin değişmesine dair
değerlendirmeler ve yorumlarda bulunuyor.
Otorite, öfke,
sıkışmış kızgınlıklar, persona ve gölge, özerklik, kimlik sorunları, çocuk
yalnızlığı gibi konularda söz alırken aynı zamanda klinik deneyimlerinden
gözlemler de aktaran Geçtan'dan zamane hallerine yılların birikiminden bir
bakış. (Tanıtım Bülteninden)
***
İlaçla Tedavi Efsanesi:
Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış
Psikiyatrik İlaç Kullanımına Eleştirel Bir Bakış
Joanna Moncrieff
Çeviri: Tevfik Alıcı
Çeviri: Tevfik Alıcı
Metis Yayıncılık (2010)
Yazarının
ifadesiyle bu kitap, "bir efsanenin yaratılışını ve gerçekliğin doğru bir
tasviriymiş gibi nasıl kabul gördüğünü" anlatıyor. Söz konusu efsane,
psikiyatrik ilaçların ruhsal bozukluk ve rahatsızlıkların temelinde yatan
biyolojik aksaklıkları düzelttiği fikridir. Psikofarmokoloji alanının en saygın
isimlerinden Joanne Moncrieff, yaptığı kapsamlı araştırmalara dayanarak bu
efsanenin temelsiz olduğunu gösteriyor ve özellikle de uzun süreli psikiyatrik
ilaç tedavisinin zararlı etkileri konusunda bizleri uyarıyor.
Peki bu efsaneden çıkar sağlayanlar kim? Çok sayıda araştırma ve deneyin yanı sıra psikiyatri mesleğinin tarihine de değinen yazar, bu efsanenin sadece ilaç firmalarına değil, bilimsel ve tıbbi bir görünüm kazandırdığı psikiyatri mesleğine, toplumsal kontrol mekanizmasına ve devlet ekonomisine de yaradığını savunuyor. Psikiyatrik ilaç kullanımının hızla yaygınlaştığına dikkat çeken Moncrieff, bizi her türlü ruhsal sorunu ilaçlarla çözmeye teşvik eden mevcut anlayışa alternatif olarak sunduğu yaklaşımı şöyle tarif ediyor:
"Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını insanların kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğu gerçeğini gözler önüne serer. Ve nihayet, zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek, psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." (Tanıtım Bülteninden)
Peki bu efsaneden çıkar sağlayanlar kim? Çok sayıda araştırma ve deneyin yanı sıra psikiyatri mesleğinin tarihine de değinen yazar, bu efsanenin sadece ilaç firmalarına değil, bilimsel ve tıbbi bir görünüm kazandırdığı psikiyatri mesleğine, toplumsal kontrol mekanizmasına ve devlet ekonomisine de yaradığını savunuyor. Psikiyatrik ilaç kullanımının hızla yaygınlaştığına dikkat çeken Moncrieff, bizi her türlü ruhsal sorunu ilaçlarla çözmeye teşvik eden mevcut anlayışa alternatif olarak sunduğu yaklaşımı şöyle tarif ediyor:
"Bu yaklaşım psikiyatrik ilaçların mütevazı ve geçici faydalarını nesnel olarak değerlendirir ve zararlı etkilerini açıkça ortaya koyar. Sözde bilimsel yanıltmacalara başvurmadan, ilaçların iyi gelip gelmediği kararını insanların kendilerine bırakır. Tıbbi terimlerle maskelenen gerçeği, psikiyatrik ilaçların mucizevi şifalar değil normal beyin faaliyetlerini bozan psikoaktif maddeler olduğu gerçeğini gözler önüne serer. Ve nihayet, zorla verilen ilaçların bir tür kimyasal tahakküm olduğunu göstererek, psikiyatrik rahatsızlıklara daha dürüst ve insancıl bir müdahaleyi teşvik eder." (Tanıtım Bülteninden)