Kanserde Psikososyal Yaklaşımın Önemi

Rüya Çağrı 
madeinruya@gmail.com


Kanser tanısı almış olsun veya olmasın kişiler kanser kelimesi ile karşılaştıklarında akıllarına ilk gelen şey ölüm olmaktadır. Günümüzde artık biliniyor ki kanser hastalarının, ruhsal, ekonomik ve sosyal olmak üzere ağır sonuçları olan bu hastalıkla baş etmelerinde sadece medikal destek yeterli değildir, psikososyal müdahaleler de gereklidir. Hasta ile hekimin ilişkisinin önemli olmasının yanı sıra hasta ile etkileşim içinde bulunan herkesin bu hastalığın psikolojik yan etkileri ve kanserli hastalara nasıl yaklaşılması gerektiği ile ilgili bilgi sahibi olmaları da önemlidir. Psikososyal müdahalelerin tıbbi tedaviyle eş zamanlı yürütülmesi kanserli hastaların yaşam kaliteleri ve kanser tedavisinin gidişatı için elzemdir.
* * *
Kanser günümüzde halen hem hastanın kendisi için hem de hasta yakınları için baş edilmesi en zor hastalıklardan biridir. Kanser olduğunu öğrenen hastada genel olarak duygusal ve psikolojik bir yıkım gerçekleşir ki bu konuda akla gelen ilk şey kanserin öldürebildiğidir. Belirsizlik ve hayat üzerindeki kontrolün kaybı kanser karşısında en çok görülen tepkidir (McWilliam, Brown ve Stewart, 2000). Hastalık sürecinde kanser hastaları yaşam kalitelerini bozan durumlarla karşılaşmaya başlarlar: Doktorların kendilerine ilettikleri tıbbi bilginin karmaşıklığını anlamaya çalışmak, tedavinin fiziksel ve psikolojik yan etkileriyle başa çıkmaya çalışmak, hastalığın ilerlemesi veya tekrar etmesi korkusuyla yaşamak ve olası bir ölüm düşüncesiyle yüzleşmek. Bu nedenledir ki kanserde yaşamın devamlılığını sağlamanın yanında ana amaç hastalığın ve tedavinin hastanın iyilik hali ve işlevselliği üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirmektir (Arora, 2001).  

Kanser bir hastalık olarak sürekliliği olan ve ölümcül olabilme özelliği taşıması yanında davranışsal ve ruhsal tepkiler meydana getiren umutsuzluk, kaldırılması güç ağrılar, korku, çaresizlik ve ölümle bir tutulan önemli bir sorundur (Ateşçi ve ark., 2003; Babaoğlu ve Öz, 2003). Bunun gibi düşünce ve duygulara yol açabilen bir hastalığa yakalanmanın, kişilerin uyumunu olumsuz olarak etkileyen bir etmen olarak psikolojik zorluklar yaratması kaçınılmazdır. Kanser tanısı alan hastalarda genel popülasyona göre daha yüksek oranlarda psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır (Arora ve ark., 2001; Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy 1999; Meyer ve Mark 1995; Montgomery, Lydon ve Lloyd, 1998; Nordin, Berglund, Glimelius ve Sjöden, 2001; Tokgöz ve ark., 2008). Yaşam kalitesini etkileyen psikiyatrik rahatsızlık kendini sıklıkla depresyon olarak göstermektedir (Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy, 1999; Özgüven 1996; Tokgöz ve ark., 2008; Uchitomi, 2001). Bir diğer rahatsızlık ise kaçınılmaz denilebilecek olan anksiyetedir (Nordin ve ark., 2001). Kanser hastalarında anksiyete ve depresyonun belirlenmesi ve izlenmesi ile ilgili gerekliliklerin yerine getirilmemesi, hastaların yaşam kalitesini düşürmekte, yatış süresini uzatmakta, tedavi planına uyumu azaltmakta ve mental açıdan hastaya zarar verdiği için, prognozu negatif yönde etkilemektedir (Giraldi, De Vanna, Malagoli ve ark., 2007; Ersoy, 1999; Karakaş, 2007; Tokgöz ve ark., 2008).

Kanserli hastalarda görülen psikiyatrik morbiditenin önemi kadar, bu kişilerin etkileşim içinde bulundukları başta doktor olmak üzere hastane ve yan kuruluşlarda çalışan sağlık personelinin hastaya olan tutumları ve hastalığın yan etkileri ile ilgili bilgileri de önemlidir (Arora, 2003; Ateşçi ve ark., 2003; Babaoğlu ve öz, 2001; Bahar, 2006; Bakker ve ark., 2001; Çam ve Gümüş, 2006; Çelik ve ark., 2002; Fogarty ve ark., 1999; Kelleci, 2005; Lerman ve ark., 2003; McWilliam ve ark 2000, Molleman ve ark., 1984). Yapılan çalışmalarda, hekimin tek ve en önemli bilgi kaynağı olarak görüldüğü, bu nedenle hekim ve diğer sağlık personelinin hastaya karşı tutumunun hastanın depresyonu ve kaygısıyla ilişkili olabileceği, karşılıklı güvenin hastanın tedaviye uyumunu etkileyebileceği belirtilmiştir (Alacacıoğlu, 2007; Arora, 2003; Baker ve ark., 2001; Çelik ve ark., 2002; Ersoy, 1999; Kelleci, 2005).

Kanser tanısının konulmasıyla ortaya çıkabilen psikolojik rahatsızlıklarda hastanın kendisinden kaynaklanan bazı durumların da etkili olabileceği yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Maguire’e (1985) göre hastalar doktorların ve hemşirelerin kendi kişisel sorunlarına ayıracak zamanları olmadığını ve onları rahatsız edebileceklerini, içinde bulundukları duyguların hastalıklarının kaçınılmaz ve doğal bir sonucu olduğunu, bunların konuşulmasına gerek olmadığını düşünerek açık davranmadıklarını ortaya koymuştur (akt. Özgüven, 1996). Bir diğer araştırmacı ise hastaların hastalıklarına karşı olan tutumlarının ve değerlendirme biçimlerinin anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesiyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Karakaş, 2007).

Hastalığın fiziksel ve sosyal etkilerinin yanında, tedavinin gidişatında önemli bir role sahip olan depresyon ve anksiyete ile ilgili yaşanılan sıkıntıların konuşulacağı birinin eksikliği de bu hastalar için önemli bir sorundur (Nordin ve ark., 2001). Hastaların hastalıkları ve yan etkileri ile ilgili konuşabilecekleri tek kaynağın hasta yakınları olması hasta için yeterli bir rahatlama getirmemektedir. Zira yapılan araştırmalar hasta yakınlarında da neredeyse hastada görülen oranlarda depresyon görüldüğünü göstermektedir (Alacacıoğlu, 2007; Babaoğlu ve Öz, 2003; Özgüven, 1996). Salander (2010) yaptığı çalışmada, psikolojik yardım alan kanser hastalarının dörtte üçünden fazlasının kanserle ilişkili olmayan veya uzaktan ilişkili olabilecek stres veren ilişki sorunlarından bahsettiklerini belirterek, kanserli hastaların psikolojik yardıma olan ihtiyaçlarının gerekliliğini ortaya koymuştur.

Kişisel Deneyim ve Gözlemler
Bir buçuk yıldır kanser teşhisiyle tedavi görüp bu hastalığın psikolojik, sosyal, ekonomik, fiziksel ve duygusal yan etkileriyle başa çıkmaya çalışan biriyim. Bu süreç boyunca Ege Üniversitesi Hastanesi ve Şişli Etfal Hastanesi Onkoloji Bölümü ve radyoterapi merkezlerinde sıra bekleyen 40 ila 60 yaş arası 35’i (%73) kadın, 13’ü (%27) erkek olmak üzere 48 kişi ile görüştüm. Kadınların 26’sı (%74,3) metastaz yapmış meme kanseri, 4’ü (%11,4) akciğer kanseri ve 5’i (%14,3) mide ve bağırsak kanseri tanısı almış iken erkeklerin 7’si (%54) prostat kanseri, 3’ü (%23) akciğer kanseri ve 3’ü (%23) de beyin tümörü tanısı almış kişilerdi. Görüştüğüm 6 erkek ve 2 kadın hasta, hastalıklarıyla ilgili olarak konuşmak istemediklerini belirterek görüşmeye devam etmeyi reddettiler. Gerek kendi tecrübelerime gerekse görüştüğüm kanser hastalarına yönelttiğim soruların (Ek-1’de gösterilmiştir) cevaplarına dayanarak söyleyebilirim ki; hastaların çoğu hekimleri tarafından psikolojik yardım almaya yönlendiriliyor ancak bu yardımı almaları kendi inisiyatiflerine bırakılıyor. Görüşme yaptığım hastaların büyük çoğunluğu, doktorlarının psikolojik yardım almalarının önemli olabileceğini belirttiğini ama buna rağmen herhangi bir psikiyatrik veya psikolojik yardım almadıklarını belirttiler. Literatürle uyumlu olarak, görüştüğüm hastaların çoğu doktorlarını anlamakta güçlük çektiklerini, hastalıklarıyla ilgili yeterince bilgilendirilmediklerini ve doktorlardan çok sağlık çalışanlarıyla iletişim problemleri yaşadıklarını (Baker ve ark., 2001; Lerman ve ark., 1993), doktora kendi sorunlarını anlatmaktan çekindiklerini (Maguire, 1985; akt. Özgüven, 1996), evde ise yakınlarına zaten yük olduklarını ve onları daha fazla üzmek istemediklerinden gerek hastalıkla gerekse hastalığın yarattığı psikolojik sorunlarla ilgili konuşacak birini bulamadıklarını belirttiler.

57 yaşında olan bir kadın hasta: “Hem doktor hem de etrafımdakiler hep hastalıkla ilgili soru soruyorlar, biri de çıkıp teyze nasıl hissediyorsun, bir derdin bir üzüntün var mı? Ruh halin nasıl, anlatmak ister misin? diye soran olmadı.”

54 yaşındaki bir erkek hasta: “Şimdiye kadar evde sözü geçen tek kişi olarak evin en güçlüsüydüm. Kimse sözümden çıkamazdı. Şimdi herkese muhtaç oldum. Her şeyi içime atıyorum, aklımdan geçenleri, yaşadığım sorunları anlatamıyorum çünkü anlatsam eski güçlü kişi olmayacağım gözlerinde.”

54 yaşında bir kadın hasta: “Aklımda o kadar çok soru oluyor ki doktora soracağım ama doktorun yanına gittiğimde orada ancak 15-20 dakika kalabiliyorum. Bu sırada doktor tahlillere bakıyor fiziksel şikâyetlerimi soruyor ve bana kendi dertlerimi anlatacak zaman kalmıyor. Doktorlar çok iyi ama çok ciddiler, bir de dışarıda sıra bekleyen diğer hastalar olduğunu bildiğimden, doktoru rahatsız etmek istemiyorum kendi sorunlarımla.”

48 yaşında bir kadın hasta: “Etrafımdakiler kanser olduğumu öğrendiklerinde o kadar çok üzüldüler ki bir de ben kendi üzüntümden bahsedip onlara daha fazla acı çektirmemek için hiçbir şey anlatmıyorum. Onlar değil ben güçlü görünüyorum. Bazen tuvalette ağzımı kapatarak ağlıyorum ki sesimi duymasınlar.”

50 yaşında bir kadın hasta: “Sanki kimse beni anlamıyor gibi geliyor, evde kimseyle konuşamıyorum, ne hissettiğimi nereden bilecekler ki. Ben de burada doktoru beklerken benim gibi kanser olan diğer hastalarla konuşuyorum. Onlar benim yaşadıklarımı anlar.”

Kanser tanısı alan diğer hastalarla konuşarak rahatlama ve ancak onların birbirlerini anlayabileceğini düşünme, görüştüğüm hastaların çoğunda görülen bir durumdu.

55 yaşında bir erkek hasta; “Kendi doktorum iyi, hastanedeki hemşireler de güler yüzlü ama radyoterapiye giderken çok zorluk yaşadım oradaki doktor benimle göz göze bile gelmedi, doğru düzgün konuşmadı bile, hatta radyoterapi görürken dizanteri olduğumu teşhis bile edemedi. Eğer radyoterapi görmeden önce doktor beni neler beklediğini nasıl yan etkileri olabileceğini bana söyleseydi, daha iyi mücadele ederdim’’ diyerek hekimi tarafından bilgilendirilmenin önemini vurguladı.

49 yaşındaki bir diğer erkek hasta ise; “Doktorumun suratını ciddi ve asık görünce hemen moralim bozuluyor, acaba ciddi bir sorun mu var, hastalığım kötüye mi gidiyor diye endişeleniyorum ve doktor her şeyin iyi olduğunu söylese bile kendimi iyi hissetmiyorum. Bir defasında randevusunu geciktirdiğim ve tahlil kâğıtlarını kaybettiğim için doktor beni azarladı, hala aynı doktora gidiyorum ama artık doktora hiçbir şey anlatmıyorum.”

Bu sözler, hekimin hastaya karşı tutumunun hastanın ruh hali üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olabileceğini göstermektedir.   

Psikolojik yardımın gerekliliği ve önemi ile ilgili olarak görüştüğüm hekimler ise hastaların depresyon ve stres gibi psikolojik rahatsızlıklarının kanser tedavisini kötü yönde etkilediğini belirterek psikososyal destek almalarının gerekliliğini, ruhsal iyilik halinin hastanın tedavisini aksatmaması açısından önemli olduğunu, psiko-onkoloji bölümlerinin yaygınlaştırılmasının gerektiğini vurguladılar. Hekimler, hastalarını kanserin psikolojik yan etkileri ile ilgili bilgilendirdiklerini, psikiyatrik veya psikolojik yardım almanın önemli olabileceğini hastalarına ilettiklerini ancak psikolojik yardım alma gönüllülük esasına dayandığı için hastaları buna zorlamadıklarını belirttiler.

Sonuç
Yukarıda bahsedilen çalışmalar göz önüne alındığında kansere ve kanser hastalarına disiplinlerarası bir yaklaşımın ve de psikososyal müdahalenin önemli olabileceği görülmektedir (Demiralp, 2006; Fobair, 1997; Goodwin ve ark., 2001; Meyer ve Mark, 1995). Kanserle beraber ortaya çıkan psikiyatrik morbidite, tedavi sürecini ve hastanın yaşam kalitesini kötü etkilemesi açısından müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Bu müdahale süreci, hastanın tıbbi tedavisiyle eş zamanlı ilerlemeli ve bu konuda uzman psikiyatrist ve psikologlar tarafından yerine getirilmelidir. Kanser hastalarının ihtiyaç duyduğu psikososyal müdahale biçimleri birkaç başlıkta toplanabilir. Bunlardan ilki, gerek hekimlerin gerek hastayla iletişim içinde bulunan diğer sağlık personelinin hastalığın psikolojik yan etkileri konusunda bilgilendirilmesi ve personele iletişim becerilerinin kazandırılmasıdır. İkincisi, hem hasta hem de hasta yakınlarının hastalığın doğası, gidişatı ve tedavi süreci boyunca oluşabilecek psikolojik, fizyolojik ve sosyal yan etkileri konusunda bilgilendirilecekleri ve istedikleri zaman gerek telefonla gerekse bizzat başvurabilecekleri bir birimin oluşturulmasıdır. Üçüncüsü, kanser hastalarının olası depresyon, anksiyete ve uyum sorunlarının giderilmesi için psikolojik yardım almalarının sağlanmasıdır. Hastalar için gerekli olan psikolojik konsültasyonun gerekliliği ve önemi hekimler tarafından hastalara daha iyi anlatılmalı ve psikiyatrik morbidite daha sık kontrol edilmelidir. Hatta bu psikolojik yardımdan hastaya bakım veren hasta yakınlarının da faydalanması sağlanmalıdır. Psikolojik yardım bireysel ve/veya grup terapileri şeklinde planlanabilir. Yapılan çalışmalarda destekleyici ve ifade odaklı grup terapilerinin kanserli hastalardaki acı algısını ve ruh durumunu olumlu yönde etkilediği (Goodwin ve ark., 2001), hasta eğitimi odaklı grup terapilerin hastaların depresyonunu ve anksiyetesini azalttığı ve tıbbi tedavi ile ilgili daha az sorun yaşamalarına yardımcı olduğu (Fobair, 1997), bilişsel davranışçı grup ve bireysel terapilerin hastaların psikososyal uyumlarını arttırdığı, acı duygusunu kontrol edebilmelerine ve daha az stres yaşamalarını sağladığı (Dalton, Keefe, Carlson ve Youngblood, 2004; Fobair, 1997) ortaya konmuştur.

Kanser vakalarında görülen psikiyatrik morbiditenin sıklığı ve psikososyal müdahalenin önemi artık iyice bilindiğinden hastanelerin onkoloji bölümlerinde psiko-onkoloji birimleri açılmaya başlanmıştır. Ancak yaygınlaştırılması kritik önem taşıyan bu birimler henüz Türkiye genelinde yaygın ve tam işlerliğe sahip değildir. Kanser vakalarının tedavisinde sadece hastalığın tedavisine odaklanılmamalı, kanser hastası olan kişinin iyilik hali bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Psiko-onkoloji birimlerinin çalışmaları kanser hastalarının yaşam kalitelerinin ve tedavi uyumlarının artırılmasında önemli bir yer tutarken, bu alanda uzmanlaşacak ve bu birimlerde çalışacak klinik ve diğer alanlardan psikologların da sayısının artması gerekmektedir.

Kaynaklar
Alacacıoğlu, A. (2007). Kanser hastaları ve hasta yakınlarının depresyon, umutsuzluk ve kaygı düzeylerinin değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Uzmanlık Tezi, İzmir.
Arora, N. K., Gustafson, D. H., Hawkins, R. P., McTavish, F., Cella, D. F., Pingree, S., Mendenhall, J. H ve Mahvi, D. M (2001) ‘‘Impact of Surgery and Chemotherapy on the     Quality of Life of Younger Women with Breast Carcinoma: A Prospective Study’’, Cancer, 92, 1288–1298.
Arora, N. K (2003) ‘‘Interacting with cancer patients: The significance of physicians’ communication behavior’’, Social Science & Medicine, 57, 791–806
Ateşçi F. Ç, Oğuzhanoğlu N. K, Baltalarlı, B., Karadağ, F., Özdel, O ve Karagöz, N. (2003). ‘‘Kanser hastalarında psikiyatrik bozukluklar ve ilişkili etmenler’’, Türk Psikiyatri Dergisi 14(2), 145-152.
Babaoğlu, E ve Öz, F (2003). ‘‘Terminal dönem kanser hastasına bakım veren eşlerin duygusal ve sosyal sorunları arasındaki ilişki’’, Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, 5(2), 24-33.
Bahar, A. (2007). ‘‘Kanser hastalarına psikososyal yaklaşım’’, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10, 1.
Bakker, D. A., Fitch, M. I., Gray, R., Reed, E., ve Bennett, J. (2001). ‘‘Patient-health care provider communication during chemotherapy treatment: The perspectives of women with breast cancer’’, Patient Education and Counseling, 43, 61–71.
Çam, O ve Gümüş, A.B. (2006).  ‘‘Meme kanserli kadınlar için duygusal destek odaklı hemşirelik girişimleri’’, C. Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10 (3)
Çelik, G., Dilek, L., Andrieu, M. N., Hiçsönmez, A., Akfırat, C., Çağar, A., Karaca, M., Erişir, B., ve Kurtman, C. (2002).  ‘‘Klinik radyoterapide psikososyal problemler’’, Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yıllığı, 1(3), 25-28.
Dalton, J. A., Keefe, F. J., Carlson, J., ve Youngblood, R. (2004). ‘‘Tailoring Cognitive-Behavioral Treatment for Cancer Pain’’, Pain Management Nursing, 5(1), 3-18.
Demiralp, M. (2006). Gevseme egitiminin, adjuvan kemoterapi uygulanan meme kanserli hastalarda, anksiyete ve depresyon belirtileri, uyku kalitesi ve yorgunluk üzerine etkisi, Genelkurmay Baskanlıgı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Saglık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri Hemşireliği Doktora Tezi, Ankara.
Ersoy, M. A (1999). Kanser hastalarında depresyon tanısının incelenmesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, İzmir.
Fobair, P. (1997). ‘‘Cancer Support Groups and Group Therapies: Part I. Historical and Theoretical Background and Research on Effectiveness’’, Journal of Psychosocial Oncology. 15(I).
Fogarty, L. A., Curbow, B.A., Wingard, J.R., McDonnell, K., ve Somerfeld, M.R. (1999). ‘‘Can 40 Seconds of Compassion Reduce Patient Anxiety?’’, Journal of Clinical Oncology, 17, 371-379.
Goodwın, P. J., Leszcz, M., Ennıs, M., Koopmans, J., Vıncent, L., Guther, H., Drysdale, E., Hundleby, M., Chochınov, H. M., Navarro, M., Speca, M., ve Hunter, J. (2001). ‘‘The effect of group psychosocıal support on survıval ın metastatıc breast cancer’’, The New England Journal of Medicine, 245(24), 1719-1725.
Karakaş, S. A. (2007). Kanser hastalarının hastalığı değerlendirme biçimlerinin anksiyete depresyon ve yasam kalitesine etkisi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
Kelleci, M (2005). ‘‘Kanser hastalarının umudunun geliştirilmesine yönelik hemşirelik girişimleri’’, Anadolu Psikiyatri Dergisi 6: 41-47.
Lerman, C., Daly, M., Walsh, W. P., Resch, N., Seay, J., Barsevick, A., Birenbaum, L., Heggan, T., ve Martin, G.(1993). ‘‘Communication between patients with breast cancer and health care providers: Determin ants and implications’’, Cancer, 72, 2612–2620.
McWilliam, C. L., Brown, J. B ve Stewart, M (2000). ‘‘Breast cancer patients’ experiences of    patient–doctor communication: a working relationship’’, Patient Education and Counseling, 39, 191-204.
Molleman, E., Krabbendam, P. J., ve Annayas, A. A. (1984). ‘‘The significance of the doctor–patient relationship in coping with cancer’’, Social Science & Medicine, 18, 475–480.
Montgomery, C., Lydon, A., ve Lloyd. (1999). ‘‘Psychologıcal dıstress among cancer patıents and ınformed consent’’, Journal of Psychosomatic Research, 46(3) 3, 241–245.
Meyer, T. J., ve Mark, M. M. (1995). ‘‘Effects of psychosocial ınterventions with adult cancer patients: a meta-analysis of randomized experiments’’, Health Psychology, 14(2),101-108.
Nordin, K., Berglund, G., Glimelus, B., ve Sjöden, P.O. (2001). ‘‘Predicting anxiety and depression among cancer patients: a clinical model’’, European Journal of Cancer, 37, 376-384.
Özgüven, D. H (1996). İbni Sina Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği’nde Yatarak Tedavi Gören Kanser Hastaları ve Yakınlarında Psikiyatrik Morbidite, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Ankara.
Tokgöz, G., Yaluğ, İ., Özdemir, S., Yazıcı., A., Uygun, K ve Aker, T. (2008). ‘‘Kanser hastalarında majör depresyon yaygınlığı ve ilişkili etkenler’’, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 9, 59-66.
Uchitomi, Y. (2001). ‘‘Depression in cancer patients’’, Japanese Journal Of Clinical Medicine, 59(8), 1583-1587.
Salander, P. (2010). ‘‘Motives that cancer patients in oncological care have for consulting a psychologist: an empirical study’’, Psycho-Oncology 19: 248–254.

Ek-1: Kanser Hastaları İle Görüşme Formu
1.       Yaş:
2.       Cinsiyet
3.       Kanserin Türü:
4.       Hastalıkla ilgili ne kadar bilgiye sahipsiniz?
5.       Hekiminizin hastalığınızla ilgili size verdiği bilgileri anlıyor musunuz?
6.       Hekiminizle hastalığınızla ilgili rahatça konuşabiliyor musunuz?
7.       Hemşire, radyoloji teknisyeni ve diğer sağlık çalışanları ile rahatça konuşabiliyor ve derdinizi anlatabiliyor musunuz?
8.       Hekiminiz size hastalığınızın depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik yan etkilerinden bahsetti mi?
9.       Hekiminiz sizi psikiyatrik veya psikolojik yardıma yönlendirdi mi?
10.    Eğer yönlendirme olduysa siz herhangi bir psikolojik yardım aldınız mı?