Kültürel Psikolojide Kültür Kavramının Yeri Üzerine


Dilara Çavdar 

P
sikoloji literatürünün çoğunlukla Batı odaklı olduğu bilinen bir durum. Psikoloji, Avrupa ve Amerika’da ortaya çıktığı için, bu toplumların kültürel pratiklerine yakından bağlı (Berry, 2013). Dolayısıyla psikoloji disiplini belirli toplumlar için geçerli olacak ve kültürün insan davranışı üzerindeki etkisini pek dikkate almayacak şekilde gelişim gösterdi zaman içinde (Berry, 2013). Ancak bu durum, edinilen bilginin evrenselliği ve genellebilirliğiyle ilgili sorulara yol açıyor. Amerika’daki psikologların veri topladığı örneklemlerin dünya nüfusunun %5’ini temsil ettiği bilinen bir istatistik (Arnett, 2008). Psikolojinin batı merkezli olması, yerele ait bazı temel meselelerin gözden kaçırılması ya da yanlış anlaşılmasına yol açabilecek bir durum (Arnett, 2008). Ancak, bu durumun bir sorun olarak kabul edilmesiyle son zamanlarda psikolojik süreçlerde kültürün önemi ve kültürlerarası çalışmaların daha fazla gözetilmeye başlandığı söylenebilir (Matsumoto & Juang, 2013). Kültürlerarası psikoloji, antropolojiden aldığı etnografik araştırma teknikleri ile psikolojinin kavram ve araçlarını birlikte kullanarak kültürel bağlam ile insan davranışı arasındaki ilişkiyi karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlar (Berry, 2013). Kültürel psikolojinin amacını, Berry (2013) kültürlerarası bir psikolojiye ihtiyaç duyulmaması, kültürel çeşitliliği göz önüne alan evrensel bir psikoloji bilimi oluşturmak olarak ifade ediyor. Bu tanımdan hareketle, kültürel psikoloji literatüründe eksik olabileceğini düşündüğüm bir noktadan bahsetmek istiyorum.

Yakın zamanda ebeveyn-çocuk anlaşmazlıklarında kültürün konumuna bakan bir literatür taraması için göçmen ailelerdeki ebeveyn-çocuk anlaşmazlıklarıyla ilgili psikoloji çalışmalarını taradım. Taradığım çalışmalarda genellenebilecek bulgulardan biri, makalelerin hemen hepsinde karşılaştırma yapılan gruplardan birinin Kuzey Amerika toplumlarından olması. Taradığım çalışmalardan genellediğim kadarıyla Kuzey Amerika toplumları -özellikle de ABD- kültürlerarası karşılaştırmalarda bir arkaplan görevi görüyor ve karşılaştırması yapılan topluluklar -Amerika’da yaşayan Latin-Amerikan aileler gibi- bu toplumlardan çoğu zaman farkları ve zaman zaman da benzerlikleri üzerinden konumlandırılıyor. Gözlemlediğim bir başka eksiklik ise incelediğim makalelerin birinden geliyor. Berry (1997), göçmen ailelerin bulundukları ülkede yaşayabilecekleri olası stresle baş etmelerinin yolunun sadece bireysel faktörlerde (çocuk yetiştirme pratikleri, ebeveynlik stili gibi) aranmaması gerektiğini, bulunulan ülkenin bazı özelliklerinin de etkili olabileceğini belirtiyor ve bu ülke düzeyindeki değişkenlere örnek olarak yasal düzenlemeleri ve toplumun göçmenlere karşı tutumunu veriyor. Ancak literatürde ülke düzeyindeki değişkenleri dahil eden çalışma sayısı oldukça az ve araştırmaların çoğu karşılaştırma için Kuzey Amerika ülkelerini tercih ettiğinden başka ev sahibi ülkelerdeki göçmen ailelerin kültürel tecrübeleri ne kadar benzer veya farklı olduğuna dair veriler çok kısıtlı. Karşılaştırmaların Kuzey Amerika veya bazen de Avrupa toplumlarına karşı yapılması aile pratikleri dışında başka konularda da gözlemlediğim bir durum oldu (bkz. Matsumoto & Juang, 2013). Kültürel çeşitlilik tartışmalarının Doğu ve Batı ayrımına varması da sık rastlanan bir durum.  

Kültürlerarası psikoloji çalışmalarına yöneltilen çeşitli eleştiriler mevcut. Örneğin, Poortinga (2015) kültür kavramının kültürel psikoloji için ne kadar işler olduğuna baktığı bir yazısında, kültürlerarası çalışmalarda gruplar arasındaki farklılıkların gereğinden fazla vurgulandığını ve bu farkların aslında beklenenden daha küçük olduğunu ve farklılıkların benzerliklerden daha fazla önem gördüğünü belirtiyor. Bu savı destekleyen bazı bulgular mevcut. “Online Readings in Psychology and Culture” dergisinde yayımlanan bir takım araştırmaların analizi gösteriyor ki araştırmaların %69’u hipotezlerinde sadece farklılık beklerken %71’inde hem farklılık hem benzerlik bulunuyor (Brouwers, van Hemert, Breugelmans & van de Vijver, 2004). Poortinga (2015) yazısının devamında, grupların davranışlarında farklılığa yol açacak kültürden başka değişkenlerin de olabileceğini ileri sürüyor. Bu değişkenlerden biri, yoksulluğun temel psikolojik süreçlerden olan mutluluk ve refah üzerindeki etkisi (Poortinga, 2015). Özellikle ülkeler arası karşılaştırmalarda bu iki etkende görülen farklılık büyük ölçüde kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla ve sosyal destek ile öngörülebiliyor (Diener, Ng, Harter, & Arora, 2010). Poortinga’nın (2015) belirttiği bir başka değişken ise bilişsel beceriler. Kültürün bilişsel beceriler üzerindeki etkisine dair bulgular bulunsa bile (Matsumoto & Juang, 2013), eğitimli ve eğitimsiz kimseler arasında bulunan bazı bilişsel becerilerdeki farklılıkları, alınan eğitim ve bireylere özgü deneyimlerle açıklamak mümkün olabiliyor (Poortinga, 2015). Bu noktalar özellikle ülkeler arası yapılan psikoloji çalışmalarında, sonuçların yorumlanmasında sorunlara neden olabilir çünkü bu çalışmalar kültürün milliyete indirgenmesi riskini taşıyor, ülke içindeki kültürel çeşitliliği yok sayabiliyor ve kültür üzerinden gereğinden fazla genelleştirmeye yol açabiliyor (Matsumoto & Juang, 2013).  Ancak bu noktalar göç ve azınlık çalışmaları için de önemli noktalara işaret ediyor ve Berry’nin bahsettiği ülke düzeyindeki değişkenlerin önemini de destekler nitelikte. Verilerin yorumlanması, ortaya çıkan farklılıkların ne kadarını kültüre ne kadarını çevresel, ekonomik, vb. etkenlere atfedileceği konusunda dikkat gerektiriyor. Bu ayrımı yaparken kültürün tanımı ve çalışmada hangi davranışların kültürden sayıldığı da önemli olabilir. Örneğin, Poortinga’nın farklılığa yol açacak kültürden başka değişkenlere verdiği örneklerden biri de din. Büyük dinlerde paralellik gözlenmesine karşın sayılamayacak çeşitlilikte inanç ve ibadet olduğunu belirtiyor (Poortinga, 2015). Ancak farklılığa yol açabilecek değişkenler arasında dini vermedim çünkü din, kültürle çok fazla iç içe olan bir değişken. Öte yandan sosyoekonomik durum kültürden büyük ölçüde farklı ve psikolojik süreçlere dolaylı yoldan etkisi olabiliyor.

Toparlayacak olursam, kültürel psikoloji çalışmalarının hâlâ bir miktar Batı merkezli olduğunu düşünmekteyim. Kültürel psikoloji, ortaya çıkışı ve kullandığı teknikler gereği, grupları karşılaştıran ve gruplar arasındaki farklılıklara odaklanan bir alt alan olarak gelişti (Berry, 2013; Poortinga, 2015). Ancak bu karşılaştırmaların çoğunlukla Kuzey Amerika ülkeleriyle yapılması, karşılaştırılan ülkelerin Kuzey Amerika ülkelerinden farklılıkları üzerinden konumlandırılması riskini taşıyor. Bununla birlikte, özellikle göçmen ve azınlıklarla yapılan çalışmalarda, psikolojik davranışlarda farklılığa sebep olacak diğer etmenler yeterince göz önünde bulundurulmuyor olabilir. Literatürde çalışılan ev sahibi ülkelerin belli bazı ülkeler olması sebebiyle göçmen ve azınlıkların adaptasyon süreçlerinin bulundukları ülkeden nasıl etkilendiğine dair veriler kısıtlı. Bu sebeplerden kültürün fazla genelleyici bir kavram olarak kullanılması riskini taşıdığını düşünüyorum.

Kaynaklar
Arnett, J. J. (2008). The neglected 95%: Why American psychology needs to be less American. American Psychologist, 63, 602–614. doi:10.1037/ 0003-066X.63.7.602
 Berry, J. W. (2013). Achieving a global psychology. Canadian Psychology, 54. doi: 10.1037/a0031246.
Berry, J. W. (1997). Immigration, acculturation and adaptation. Applied Psychology: An International Review, 46. doi:10.1111/j.1464-0597.1997.tb01087.x
 Diener, E., Ng, W., Harter, J. & Arora, R. (2010). Wealth and happiness across the world: Material prosperity predicts life evaluation, whereas psychosocial prosperity predicts positive feeling. Journal of Personality and Social Psychology, 99, 52-61. http://dx.doi.org/10.1037/a0018066 
Matsumoto, D., Juang, L. (2013). Culture and psychology. Belmont, CA: Wadsworth Cengage Learning.
Poortinga, Y. (2015). Is “culture” a workable concept for (cross-)cultural psychology? Online Readings in Psychology and Culture, 2(1). https://doi.org/10.9707/2307-0919.1139