Görüş VI • Salgın Zamanlarında Dayanışmayı Örgütlemek:
Farklı Grup ve Kurumlar, Farklı Deneyimler •
Farklı Grup ve Kurumlar, Farklı Deneyimler •
Yedikule Kültür Evi Gönüllüleri
Röportajı Haz. Hatice Göz
Koronavirüsünün
Türkiye’ye “gelmeden” ve geldiği “ilan edildikten” sonrasını da düşünerek ilk
etkilerini Yedikule Kültür Evi olarak nasıl karşıladınız, deneyimleri şimdiye
kadar geçen zamanı düşünerek paylaşır mısınız? (Bireysel ve grupsal temaslar,
temassızlıklar, başvurular, tepkiler vb).
Açıkçası COVID-19 salgınının
sıcaklığını ensemizde hissetmediğimiz dönem için önlem aldığımız ya da
gündemimizi çok meşgul eden bir konu olmadı. Fakat Türkiye’de ilk vakanın
çıkması ile işin ciddi boyutlara gelme ihtimaline karşı, çocukları salgından
koruma güdüsü ile kültür evi çalışmalarımızı yeni dönem koşulları netleşinceye
kadar durdurma kararı aldık.
Bu kararı alırken ailelerle
iletişimi koparmamamız gerektiğinin farkındaydık. Yol haritasını hızlıca
belirlemeliydik. Yüz yüze görüşmelere alternatif olarak gerekli önlemler alarak
aile, çocuk ziyaretleri yaptık. Tabii ziyaretler sosyal mesafe koşullarına
dikkat ederek kalabalık gruplaşmaların olmamasına özen gösterilerek yapıldı. Bu
ziyaretleri çok önemsedik, çünkü salgınla beraber gelen sosyal yalnızlaşma
hepimiz için kaçınılmazdı ve bizler bu girdaba girmemeliydik. Bu ziyaretlerle
aynı zamanda kadınlara destek olma ve ev içi durumlarını takip etme fırsatımız
da oldu. Grup olarak online atölyelere, derslere devam etme kararı aldık ve bu
şekilde eğitimleri elimizden geldiğince kültür evleri ve çocuk çalışmaları
üzerinden de yaygınlaştırmaya çalıştık. Buralara YouTube kanalını
aktifleştirmeyi de ekleyebiliriz. Böylelikle hem kültür evimiz çalışmalarına
devam etti hem de farklı kitlelere ulaşmayı sürdürdük. Bireysel olarak bu
süreçte Kültür Evi üyeleri olarak dayanışmayı büyütmek için çabaladık,
çabalamaya da devam ediyoruz.
Salgın süreci
boyunca ve hâlâ sizin mahallenizde gözlemlediğiniz temel sorunlar neler?
Mahalle sakinlerinin sorunları nelere dayanıyor? Sizin dayanışma içerisinde
olduğunuz mahallelinin öne çıkan şikayetleri genelde nerelere dayanıyor?
Bu süreçle beraber yoksulluk çok
daha fazla hissedilir oldu. Çünkü fazla çocuklu olan ve sadece ‘babanın’
çalışması ile geçinen, asgari ücretle geçinen ailelerden oluşuyor çevremiz. Bu
durumda, anne-baba-çocuk günün neredeyse tamamını evlerde geçirmeye başladı.
Zaten genel olarak çocuk ilişkileri aile içerisinde gelişken değildi. Doğal
olarak bu kapanmanın sonucunda sorunlar artırmaya ve değişmeye başladı.
Çocukların aldığı eğitim zaten
tartışma konusu iken şu an daha başarısız bir süreç olduğunu gözlemliyoruz. Bu
sürecin başarısız olmasının bir sebebi ise, mevcut imkânların çocuklar için
eşit olmaması. İnternete girecek bilgisayarı olmayan çocuklar, telefonu olmayan
aileler var; bu durumda çocuklar arasındaki eğitim rekabetindeki uçurum artmış
oluyor. Ailelerin ekonomik durumları toplumsal olarak nasıl farklı sınıflara
ayırılıyorsa, eğitim konusunda da bu ayrımı çok yakından yaşıyor ve görüyoruz.
Bizler her yıl yaptığımız gibi
Ramazan desteklerine bu süreçte devam ettik. Ramazan sürecindeki bu dayanışmayı salgın sürecine denk gelmesinden dolayı öne çektik.
Dayanışmayı büyütecek destekler geldikçe de periyodik
olarak ailelere ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Aynı şekilde yaptığımız
görüşmelerle çocuklarla sohbet ediyor, atölyelerin devam ettiğine dair
bilgilendirmeleri yapıyoruz. Ailenin ihtiyaçlarını belirlemek kadınların, ev
içi emek sömürüsünü daha çok yaşandığını ziyaretlerden de anlıyoruz. Bu
toplumsal gerçeklikle bir kez daha salgın sürecinde karşı karşıya gelmiş olduk.
Yıllardır
mahallenizde pek çok farklı grupla çalışmalar yaptınız ve deneyimleriniz
var. Salgın süreciyle beraber kültür evi olarak sizce hangi kanallarınızı
(bireyler ve gruplar açısından) iyi kullanabildiğinizi, harekete
geçirebildiğinizi düşünüyorsunuz? Diğer yandan zorlandığınız,
kaygılandığınız ve sekteye uğrayan tarafları neler oldu/oluyor? Bu
süreçte yeni deneyimler de kazandınız mı bunlar neler? Mesela apartmanlar
arasında ya da mahalle meclislerinde (varsa) ne gibi dayanışma örnekleri açığa
çıktı?
Birebir interaktif eğitim ve
atölye sürecinden online eğitime geçiş sürecinde elbette zorlandık. Sonuçta
belli bir tecrübe edindiğimiz alandan farklı formatlar geliştirmemiz gerekti.
Bir yanda salgının yarattığı şok etkisini kırmamız gerekiyordu. Bu durum
işleyen süreci hem yavaşlatan hem de geliştiren bir durum ortaya çıkarttı.
Ailelerle, çevremizdeki insanlarla görüşme sonucunda koordinasyonu sağlayarak
yeni bir işleyiş planını ortaya koyduk. Mahallede şu anki hayat pahalılığından
dolayı ağı büyütmeyi önemsiyoruz. Ne kadar çok bağ kurabilirsek sürecin
sancısını da o denli azaltabileceğimize inanıyoruz. Başka bir nokta ise,
dijitalden ulaşamadığımız bir kitle var; buralarda olabildiğince etkileşimi
kurmaya çaba gösteriyoruz.
İlk zamanlar görüşmeler etkili
olmadı, acemilikten dolayı zorlandık ve kabullenme aşamasında sıkıntılar da
çektik; ama şimdi yeni alışkanlıklar ile beraber çekidüzen veriyoruz. Daha
önceden de değinmiştik aile ziyaretleri camlardan-kapılardan bir şekilde devam
ettirdik. Bu süreçte hepimize iyi gelen yalnız olmadığımızı hissettiğiniz
anlardı ve hepimiz için de çok önemliydi. Yeni deneyim elde edeceğimiz alanlar
kısıtlıydı. Bizler de yapabildiğimiz, aşabildiğimiz sınırlara kadar en verimli
şekilde değerlendirmeye çalıştık süreci. O yüzden çok spesifik deneyimler söz
konusu değil maalesef. Bulunduğumuz bölgedeki dayanışma ağları ile beraber
haftanın belirli günlerinde durumu daha iyi olan kültür evi annelerinin desteği
ile sağlık çalışanlarına yemek desteğinde bulunduk, kültür evi olarak bu
sürecin bir parçası olmaya çalıştık. Bu önemli bir hamleydi, çünkü bölgemizde
birçok devlet hastanesi mevcut…
Dünyada ve
Türkiye’de de yoğunluklu yaşanan bu olağan dışı sürecin toplum üzerinde uzun
vadeli etkilerini düşünürseniz hangi dayanışma temelli araçları, bağlantıları
güçlendirmeli, geliştirmeli? Sizce bu sürecin getirdikleriyle kişileri
sömürülmeye “razı olmak”tan sömürüye direnme/dayanışma/örgütlenmeye
evriltme zeminlerini çoğaltmak mümkün mü?
Elbette mümkün! Mahalle
dayanışması üzerinden örgütlenmeyi bir arada olmayı sağlamak gerekiyor.
Kadınlar ev içerisinde daha çok sömürülüyor, karşılıksız bir şekilde çalışıyor,
çalışan bireyler işsiz kaldı bu süreçte, bu yüzden alım gücünde bir düşüş ve
ihtiyaçlarını karşılayamama durumu söz konusu. Dahası, maddi zararın yanında
psikolojik olarak da çöküntü yaratabilecek bir sürecin içindeyiz. Tabii ki, bu
süreç, halkı ‘tak ettirdiği’ yere de sürüklüyor şu anda. ‘Tak etme’ noktasına
geldiğimizde insanların bir arada birbirine bağlı ve güçlü olması, örgütlülüğü,
beraber hareket etmeyi bilmesi, dayanışmanın ne olduğunu öğrenmiş olması çok
büyük bir önem atfediyor bizlere. Bu sürecin devamında yerel halkın kendi
iradesinin önemli olduğunu düşünüyoruz ve bu nedenle toplumsal bilinci
yükseltmek, dönüştürebilme kabiliyetini kazanmak daha da önem kazanıyor. Bu
yüzden her şey normalleştikten sonra var etmiş olduğumuz, zeminini
hazırladığımız bu bilince ihtiyacımız olacak. Bu bilinçle yan yana olacağız.
Daha güzel günleri yaşamak ve yaşatmak için bizler bu süreci hem sınıfsal hem
de bireysel gelişimi ilerletme konusunda avantaja çevirmek gerektiğini
düşünüyoruz. Hattı da buradan örmek, ilmek ilmek işlemek gerekir.
Bu süreçte
sosyal medyada duyurulan gönüllü psikolojik destek duyuruları (online) ve ruh
sağlığını koruyucu, önleyici, destekleyici bilgilendirmeler oldu. Takip
edebildiniz mi veya bağlantılı olduğunuz gruplara ulaştı mı? Bireysel ve/veya
grupsal psikolojik desteklerin dayanışmacı çalışmalar içinde nasıl bir yeri
olmalı sizce?
Kültür evimizin ve bağlantılı
olduğumuz diğer dayanışma ağlarının iletişimde olduğu ekipler var. Olmayan
yerlerle de dayanışmayı bir şekilde sağlıyoruz. Ne zaman, nerede bir problemli
durum olsa nereye gidip kiminle konuşabileceğimizi biliyoruz. Aslında belli
noktalarda elbette tıkandığımız durumlar oluyor. Fakat yeni yöntemleri ya da
mevcut danışman arkadaşlarımızın yönlendirmeleri ile bu açmazların bir şekilde
üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Ama her zaman yeni iletişim ve etkileşime de
açığız. Yardımcı olmak ve yardımcı olunma konusunda her zaman kapımız açıktır.
Sonuçta büyüyen bir kültür evi var. Hâliyle hareket alanı genişledikçe
ihtiyaçlar ve beklentiler de değişiyor. Bu yüzden yeni ve güncel, yaratıcı olan
her şeyi takip edip ilgili grupların arasında olmayı önemsiyoruz.