Canlı Bir Kurum Olabilmek: Kuruluş Hamlesi Kuşaklararası Geçişle Bütünleşirken

 Baran Gürsel barangr@gmail.com

Psikoloji ve Toplum Dergisi’nin sekiz sene önce yayımlanan ilk sayısında bu dergiyi (eski nitelemeyle bülteni) “... öncülü olan, Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri çalışmasını da içine alan bir şekilde TODAP hareketinin ve daha genel olarak Türkiye’deki eleştirel psikoloji hareketinin kendi üzerine düşünebileceği, fikirler ve tartışmalar üretebileceği, olabildiğince serbest, önemli bir mecra olarak” gördüğümü belirtmiş, “Türkiye’de eleştirel psikolojiye dair fikirlerin buluşması, birikmesi ve yayılmasında temel bir role sahip olan Eleştirel Psikoloji Bülteni’nden esinlenen, onu esinleyen ve ama ondan biraz farklı bir tarzı olan” “bir bülten olacağından söz etmiştim.[1] Maalesef ben umut ettiğimden az katkı sağlayabilmiş olsam da bu dergi sürekliliğini korudu. O yazıda sormaya ve kısmen yanıtlamaya çalıştığım “Eleştirel Psikoloji Nedir, Ne Eleştirel Psikolojidir?” sorusunun yanıtını, hem pratik varlığı hem içerdiği metin çeşitliliği hem de metinlerin psikoloji alanına ve ötesine doğru yayılan eleştirel kapsamıyla veren bir örnek teşkil etti. 

Bu derginin sürekliliğini, tıpkı Eleştirel Psikoloji Sempozyumları ve burada saymamın mümkün olmayacağı sayısız işin sürekliliği gibi ve elbette, TODAP’ın sürekliliği gibi, bir yandan ilk kuruluş hamlesine, bir yandan da “kuşakların” değişmesine rağmen ve aslında onun sayesinde işleyen canlı bir ortama bağlayabiliriz. 2008’de gerçekleşen I. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu sonrasında bir araya gelip Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri imzasıyla çalışma yapmaya başlayan grup, yeni katılımlarla 2010’da derneği kurduğunda simgesel anlamı kâğıt üzerindeki anlamını aşan bir eylemde bulunmuş oldu. Grup, içine yerleştiği eleştirel psikoloji camiasının tam dışına çıkmadan, geleceğe doğru, eleştirel psikolojinin yaygınlaşması ve derinleştirilmesi, psikologların çalışma ve yaşam koşullarına emek perspektifinden bakılabilmesi ve toplumsal dayanışmayla dünyanın herkesin ve her canlının nitelikli bir yaşam sürebileceği bir yere dönüşebilmesi için, içinde var olunabilecek ama daha önemlisi salt yakınlık ve benzerliğe—ve bunların içerdiği bir dolu çifte değerli tutuma—dayalı bir “biz”e bağımlı olmadan da varlığını sürdürebilecek bir kurum yaratmak istedi. Bu kurumun sürekliliğini ise, belli kuşakların belli konumlara “yapışmasıyla” sağlamak belki tamamen imkânsız değildi ama bu özgün kurumun sürekliliğini canlı bir şekilde sağlamak ancak “kuşaklar” arasında geçişler olması sayesinde mümkün oldu. 

Bu kurumun özgünlükleri, anaakım bir meslek örgütünün olduğu bir ortamda özel bir boşluğu doldurmayı hedeflemesi, böyle bir bağlam içerisinde belirli kuramsal ve örgütsel perspektifleri temsil edecek bir odak olmayı önüne koyması ve toplumsal muhalefetin bir bileşeni olarak kendini konumlandırmasıydı. Bu bağlam ve hedefler, “yeni kuşaklara” devirleri hem zorunlu kıldı hem de bunun yeniler ve eskiler için ne kadar zorlu bir süreç olduğunu gösterdi. Kopukluklar, tutukluklar, aşırıya kaçmalarla sınanan, zamana yayılan bu sürecin önemli bir aşamasının geçildiği söylenebilir. 2008’den beri 17 yıl, derneğin resmi kuruluşundan beri ise 15 yıl, bu aşamanın tüm aksaklıklarına rağmen sağlam bir şekilde geçildiği bir zaman dilimi oldu. Kuruluş hamlesinin ancak böyle bir geçiş tarafından sınandığı ve onunla birleştiği zaman gerçek anlamına kavuştuğu söylenebilir. Belki uzun süredir bir şeyler deniyoruz duygusundan çıkmıştık ama artık var olan bir zemin üzerinde ve ona güvenerek yeni bir şeyler deneyebiliriz, hatta kendi katılıklarımızı bile gözden geçirebiliriz duygusuna daha yakınız. 

TODAP’ın kurumsallığı bir gerçekliğe kavuştukça ve bizler onu arkadaş grubu olarak “biz”lerin ötesinde bir referans noktası ve katıldığımız bir işleyiş olarak deneyimlemeye başladıkça eleştirel psikoloji de bizler için farklı bir anlama kavuştu. Çünkü eleştirel psikoloji, toplumsal ilişkiler içinde var olan ve olmaya çalışan insanlar için ve bir kurum için ne demektir, ne önerir gibi sorular oldukça önemli hâle geldi. Yaşamı ve kendimizi etkileyen ideolojileri ve iktidar tekniklerini analiz etmeye ve onlardan arınmaya çalışan insanlar değil, yaşam içinde, kendi içinde ve toplum içinde çelişkili ve mücadele edebilir özneler olduğumuzu yeniden hissettirdi. Bana kalırsa TODAP’ı—bazen haklı—eleştirilerin hedefi hâline getiren bu kurumsallaşma ve dar bir grup olmama perspektifi (ki dar bir grubun eleştirellik açısından sterilliğinin bir gerçekliğe tekabül etmekten çok, ortak bir düşleme dayandığı düşünülebilir) tam olarak onun eleştirel psikolojinin kurumsallaşmasını temsil etmesini sağlayan şey oldu. Bu sayede eleştirel psikolojinin yaygınlaşması ve derinlemesine yarayacak birçok faaliyete hem fiziksel hem de düşünsel/duygusal enerji yaratıldı. Varsayımsal olarak steril bir dar grubun bu denli bir enerjiyi sağlayabileceğini düşünmek bana oldukça zor görünüyor. TODAP’ın ilk başta içinde yetiştiği, içine yerleştiği ve bir ölçüde ayrıştığı camiayla, karşılıklı açıklıklar sayesinde oldukça içerici bir ilişkiye girebilmiş olmasını da bu tezin kanıtı olarak görüyorum.

Öte yandan, böyle bir kurumun farklı anlamlarda cansızlaşmaya (hareketsizleşme, içe kapanma, tekrarları aşamama, katılaşma, vb.) karşı mutlak olarak bağışık olduğundan söz etmek, hele de güncel toplumsal koşullarda pek gerçekçi olmaz. Güncel koşullarda insanların hayatlarına gerçekten dokunan ve onların yaratıcı potansiyellerini belli idealler çerçevesinde harekete geçirebilen bir ortam yaratmak, on beş sene öncesine göre daha zor hâle gelmiş, bunun için gerekecek özdeşleşmeleri sağlamak ve korumak daha fazla fiziksel ve ruhsal çaba gerektirir olmuştur. Burada sözünü ettiğim, öteki kişiler ve grupların idealleriyle, ilişki tarzlarıyla ve benzer nitelikleriyle kurulan hem güncel hem de geçmişteki örneklere uzanabilen, kendini idealleştirme ve ötekiliği yok sayma eğilimleriyle mümkün olduğunca kesintiye uğramayan, ufuk açıcı özdeşleşmelerdir.

Kuruluş yıllarında kanımca, mesleki, akademik veya entelektüel ortamdan ve mücadele ortamlarından birçok kişi ve grubun, kişisel hayatlarımıza ait birçok figürün yanı sıra Tekel Direnişi’nin sağladığı ortam bizim için zengin bir özdeşleşme kaynağı oldu ve bizde ileri doğru bir adım atma arzusu yarattı. Tekel işçileri hem kendileri hem geniş toplumsal kesimler için direniyorlardı, yarattıkları ortam sömürü ve baskı altındaki birçok kesimin birbirleriyle temas etmesini sağlıyordu, biz dahil çoğu kesim onların derdinde kendi derdimizi, onların umudunda kendi umudumuzu görüyorduk. Bu bağlamda hem psikolog olarak hem de toplumsal mücadelenin eşit öznelerinden biri olarak sadece onların yanında değil, onlarla yan yanaydık. O günden bugüne bu yan yanalığı bozan saldırılar ve kayıplara karşı her bir özne için, kendini onarmak ve toplumsal hayatın içerisinde var olmak, zor ve önemli bir görev olmaya devam etti. Tüm bu zorluğu ve o günden bugüne TODAP deneyimini birlikte değerlendirdiğimde bütün sıkışıklıklara karşı, bazen sadece bir nefes alma alanını, bazen de daha büyük ve heyecanlı yaratımlara vesile olabilecek şeyin, düşünme tarzımızın eleştirelliğini koruma çabası olduğunu düşünüyorum. 

Bu eleştirellik, geleceğe bakan bir eşitlik idealini kesintiye uğratan, onun yerine yanılsamalı bir kendinden memnuniyet duygusunu ve ötekiyle ilişkiyi/ötekiliği bertaraf etmenin çeşitli yollarını geçiren (ister entelektüel olarak ister kurumsal pratikte) her tür eğilimimize karşı hep çalışır vaziyette tutulmalıdır. Dünden bugüne genel bir değerlendirme yaparsam, tüm aksaklıklara rağmen, bu eleştirelliğin çalışır vaziyette kaldığına inanıyorum ve yeni dönemeçlerde de geriye bakıp bunu söyleyebilme umudu taşıyorum.

[1]    Gürsel, B. (2017). Eleştirel psikoloji nedir, ne eleştirel psikolojidir? Psikoloji ve Toplum, 1, 5-9. https://bit.ly/PT-Sayi1