Beril Sercem Şengül berilsengul@icloud.com
Anaakım psikoloji, tarihsel olarak bireyin iç dünyasını merkeze alarak sınıfsal ve politik süreçleri bu dünyanın dışına itme eğilimindedir. Ancak psikologların kendi emek koşulları, bu ayrımın sürdürülemez olduğunu hepimize açık bir biçimde gösteriyor. Bugün psikoloji bilgisini üretenler kendi emek biçimini ve psikolojinin önemli bir karşılaşma alanı olarak toplumsal konumunu tartışmak zorundadır. Bu metin, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nin (TODAP) üç ekseni olan emek-meslek, toplumsal dayanışma ve eleştirel psikoloji eksenlerinden emek-meslek ekseni açısından, özellikle psikologların kendi emek koşullarında politik özne olarak nasıl yer aldığını yahut alabileceğini irdelemeyi amaçlamaktadır.
Türkiye’de eleştirel yönelimli psikoloji yaklaşımları göz önünde bulundurulduğunda emek alanında güncelde “emeğin ruhsallığı ve sınıfın bilinçdışı” yaklaşımı öne çıkmaktadır. Bu yaklaşımların Türkiye’de uzun süredir farklı angajmanları ile süregelen politik-psikanalitik bir düşünce izleğinin, yani eleştirel/politik yaklaşımla psikanalitik bakış açısının güncel yansımaları olduğunu söylemek mümkündür (bkz. Karlıdağ, 2024).
Emek gündeminin güncel yaklaşımlarından biri, Sandıkçı’nın (2018) anaakım endüstri ve örgüt psikolojisini sermaye lehine çalışan verimlilik araçlarına indirgemesine yönelttiği eleştiridir. Sandıkçı, “emeğin ruhsallığı” kavramıyla, çalışma, işsizlik ve güvencesizlik deneyimlerini yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ruhsal süreçlerin alanı olarak ele alır. Açtığı tartışma alanında emek mücadelesi yürüten öznelere düşen görevin, emeğin bu görünmez ruhsallığını anlamak, hissetmek ve açığa çıkarmak olduğunu belirtir.
Gürsel’in (2023) sınıfın ruhsallığına ilişkin çalışması, eleştirel psikolojinin emek gündemine yönelirken kullanabileceği önemli bir kavramsal çerçeve sunar. Gürsel, kapitalist üretim ilişkilerinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ruhsal bir güvencesizlik düzeni yarattığını; bu düzenin bireylerin iç dünyasında, işçileşme ve işçileşmeye direnme arasında salınan bir çatışma biçiminde yaşandığını öne sürer. Bu yaklaşım, eleştirel psikoloji açısından, “psikolog emeği” tartışmasını da dönüştürme potansiyeli ile önem arz etmektedir. Çünkü psikologlar da tıpkı diğer emekçiler gibi, üretim ilişkilerinin yarattığı bu birincil güvencesizliğe maruz kalan öznelerdir. Dolayısıyla psikolog emeğine dair politik bir tartışma, yalnızca mesleki özerklik veya etik sorumluluk düzeyinde değil, emek ve ruhsallık arasındaki bu geçişlilik içinde kavramsallaştırılmalıdır. Bu bakış, psikoloğun politik açıdan özneleşmesini, ruhsal süreçlerin sınıfsal dinamiklerle iç içe geçtiği bir alan olarak yeniden tanımlar ve psikolojiyi, emeğin içsel dünyasındaki gerilimleri açığa çıkaran bir eleştirel araç hâline getirir (Gürsel, 2023; Sandıkçı, 2018). Yanı sıra, “psikologların emeği” meselesini de yeniden tanımlar: Psikologlar disiplinin farklı alanlarında hizmet sunan uzmanlar değil, hâkim kalıpyargılar ve klişe söylemlerin aksine, emeğiyle geçinen, çoğu zaman güvencesiz, performansla ölçülen ve kendi üretim koşulları açısından son derece sınırlı kontrole sahip emekçilerdir. Bu durum, temel sorumuzu somutlaştırır: Psikolog hem kendi emeği hem de başkalarının emeği üzerine söz üretirken nasıl bir politik konum alır?
Politik açıdan özneleşmek, yalnızca politik bir bilinç geliştirmekle değil, kendi emeğinin tarihsel ve toplumsal koşullarını dönüştürme iradesini ortaya koyma çabasıyla mümkündür. Emek gündemi, bu özneleşmenin bizim açımızdan maddi zeminidir. Çünkü psikolog, düzen açısından emeğini piyasaya sunan bir meslek üyesi olmakla birlikte, kendi emeği üzerinde söz kurabilen, onu kolektif bir hak mücadelesinin parçası hâline getirebilecek bir toplumsal öznedir. Eleştirel psikoloji(ler) açısından politik özneleşme, benliğin ve bilincin bireysel içselleştirmelerden sıyrılarak üretim ilişkilerinin farkına varma ve onlara müdahil olma sürecidir. Bu, bilincin dönüşümü kadar eylem biçimlerinin dönüşümünü de içerir. Dayanışma, kolektif örgütlenme, ortak bilgi üretimi ve mesleki etiği yeniden tanımlama gibi pratikler bu özneleşmenin somut karşılıklarıdır. Bu pratik, mesleğin kendi içindeki adalet arayışını da aşarak toplumsal açıdan özgürleşmeye dönük bir mücadeleye eklemlenmesi anlamına gelir. Bu bağlamda politik öznelik, psikolojiyi yalnızca “anlama” değil, aynı zamanda dönüştürme edimiyle yeniden tanımlar.
TODAP’ın Emek Gündemindeki Yeri
TODAP, Türkiye’de psikolog emeğine dair kolektif bir söylemi fiilen kurabilmeyi amaçlayan, eleştirel bir hat üzerinden örgütlenmeye başlayan ve kendi dayanışmasını örmeye çalışırken 15 yılını tamamlamış bir meslek örgütüdür. Psikologların emeğini görünür kılma ve mesleki özerklik taleplerini sınıf mücadelesiyle ilişkilendirme çabasını, eleştirel psikolojinin süreğen bir pratik hattı olarak sürdürür. Derneğin emek-meslek ekseni, yalnızca psikologların çalışma koşullarına odaklanmaz; aynı zamanda emeğin politik anlamını, meslek bilgisinin sınırlarını ve dayanışma biçimlerini sorgular. Bu esnada psikolojinin bireyci, modernist ve ataerkil varsayımlarını sorgulayarak meslek bilgisini toplumsal bağlamına iade eder. İşçi direnişlerinden göçmen haklarına, toplumsal cinsiyet mücadelelerinden LGBTİ+ hareketine uzanan alanlarda somut dayanışma ilişkileri kurmayı hedefler.[1] TODAP’ın bu yönelimi, psikolog emeğini yalnızca bir mesleki statü meselesi değil, sınıf ilişkileri içinde yeniden tanımlanması gereken bir politik alan olarak kavrar. Bu nedenle, derneğin emek gündemindeki çalışmaları sadece hak arayışı değil, aynı zamanda eleştirel psikolojinin somutlaşmış bir pratiği olarak değerlendirilebilir (Gürsel, 2010).
Emek-meslek ekseni ve TODAP’ın emek gündemi içindeki konumunun pratik karşılıklarını ele aldığımızda öncelikli olarak uzun erimli bir çaba sonucunda ortaya çıkarılmış “Psikolog Meslek Yasası Taslağı”[2] ve “Psikologların Çalışma Yaşamında Karşılaştıkları Hak İhlalleri Raporu”[3] çalışmalarının meslek açısından somut durumlara ilişkin tahliller ve önerileri ortaya koyduğunu belirtmek gerekir. Bununla birlikte, TODAP’ın emek gündemi içindeki konumunun sıklıkla gelişen bir dizi olaya ilişkin tepkisel yaklaşımlarla belirlendiği söylenebilir. Son yıllarda emek-meslek gündemi etrafında gelişen pKratikler, TODAP’ın öz-gücünden faydalanarak hem örgüt içi tartışmalarda hem de kamusal müdahalelerle görünürleşmiştir. Örneğin, 2024–2025 dönemi, TODAP’ın psikoloğun emeğini yeniden tanımlama ve meslek yasası sürecine politik müdahale hattını belirginleştirdiği bir dönem olmuştur. Süregelen özel okul, belediye, sivil toplum ve klinik alanlarda çalışan psikologların deneyimlerini bir araya getiren alan deneyim paylaşımları düzenlenmiş; böylece emek koşullarının yalnızca kurumsal değil, aynı zamanda yapısal niteliği de tartışmaya açılmıştır. İzmir ve İstanbul’da yapılan alan deneyimi paylaşımları, “meslek”in psikolojik değil, toplumsal bir kategori olarak yeniden düşünülmesi gereğini ortaya koymuştur. [4]
2025’te,4 Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan “Sağlık Meslek Mensuplarının Serbest Meslek İcrası Hakkında Yönetmelik” üzerine yapılan toplantılar ve paylaşımlar, TODAP’ın bu dönemdeki politik pozisyonunu ortaya koymuştur. Yönetmeliğin, serbest meslek icrası üzerinden emeği düzenleme biçimi tartışmaya açılırken bu süreçte hem kamuoyuna açıklama yapmış hem de “emeğimizi savunuyoruz: yönetmelik değil, meslek yasası” başlıklı 1 Mayıs metniyle alandaki yerlerini almıştır. Bu süreç, TODAP’ın “hak temelli, toplumdan ve emekten yana meslek yasası” talebini yeniden görünür kılmış; farklı milletvekilleriyle yürütülen temaslar, meclis düzeyinde soru önergesi verilmesine kadar uzanan bir süreci kapsamıştır.
Emek-meslek ekseninde gerçekleştirilen etkinliklerin tamamı, psikoloğun politik özneliğini somut biçimde kurmayı amaçlayan eylemliliklerdir: alan deneyim paylaşımı, yasa tartışması, Eğitim-Sen, SES, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası vb. gibi farklı kurumlarla sürdürülen sendikal dayanışma ya da kriz döneminde yapılan psikososyal dayanışma faaliyetleri… Bunların her biri, eleştirel psikolojinin yalnızca kuramsal değil, aynı zamanda örgütlü ve dayanışmacı yanını TODAP’ın yaklaşımı açısından somutlar. TODAP bu anlamda, “psikoloğun politik özneliği”ni hem düşünce biçimi açısından hem de kurumsal düzlemde inşa eden bir kolektif deneyim olarak ifade edilebilir. Ancak bu deneyim, tamamlanmış bir model değil, süregiden bir arayış olarak düşünülmelidir; bugün eleştirel “psikolojilerden” bahsettiğimiz bir bağlamda TODAP’ın teorik ve pratik varlığına dönük değerlendirmeler de bu süregiden arayışı güçlendirmeye katkı sunacaktır.
Eleştirel psikoloji(ler) farklı biçimlerde, Sandıkçı’nın (2018) “emeğin ruhsallığı” ve Gürsel’in (2023) “sınıfın bilinçdışı” kavramsallaştırmalarında da görüldüğü gibi, bireyin iç dünyası ile toplumsal ilişkiler arasındaki gerilimi çözüme değil, mücadele açısından bir üretkenliğe dönüştürmeyi hedefler. TODAP’ın çabası da benzer biçimde, bu gerilim ve çelişkileri görünür kılmak, çeşitli durumlarda derinleştirmek ve bu görünürlük üzerinden dayanışma ve mücadele biçimlerini tartışmaya açmaktır. Dolayısıyla psikologların politik olarak özneleşmesi ne yalnızca bir meslek örgütlenmesinin ne de bireysel farkındalığın ürünü olarak görülebilir. Bu süreç, kurumsal alanlarda, kamp tartışmalarında, yasa süreçlerinde ve gündelik pratiklerde yeniden kurulmaktadır. TODAP bu sürecin yalnızca bir ifadesi değil, aynı zamanda sınırlarını ve çelişkilerini de açığa çıkaran bir alan olarak görülebilir. Bu deneme etrafında, psikologların emek gündemindeki konumuna ilişkin teorik yaklaşımların hayli sınırlı kaldığı açıkça görülmektedir. TODAP ve Türkiye’de eleştirel psikoloji üreten başkaca kurum, topluluk ve bağımsız diğer özneler açısından bu durumun açıkça altı çizilmeli ve eleştirel perspektif açısından temel ilkelere bağlı, bugünün ufkunu kavrayabilecek ve pratiğe ışık tutabilecek teorik çerçevelerin gelişmesine duyulan ihtiyacın ortaya konulması gerekmektedir. Bu ihtiyaç da hepimize bir hatırlatma olması açısından yalnızca ilgililerin kolektif çabasıyla var olabilecektir.
Yalnız mesleki bir aktör olmaktan öteye geçip politik açıdan özneleşen ve örgütlenmeye gitmeyi amaçlayan bu hâller, tek bir örgütün ya da yönelimin değil, birlikte düşünme ve eyleme geçme kapasitesinin ürünü olacaktır. Bu nedenle psikologların politik olarak özneleşmesi, mevcut kurumsal krizlere tepkisel bir yönelim olmaktan çıkıp tarihsel ve toplumsal koşulları saptayan, eleştirel psikolojinin dünyaya ilişkin değişim-dönüşüm tahayyülünün bir uzantısı olmalıdır.
[2] TODAP (2013). Psikolog meslek yasası taslağı için bkz. todap.org/images/raporlar_brosurler/MeslekYasasiDosyasi.pdf
[3] TODAP (2013). Psikologların çalışma yaşamında karşılaştıkları hak ihlalleri raporu için bkz. todap.org/images/raporlar_brosurler/halk_ihaleleri_raporu.pdf
[4] TODAP (2025). 2024-2025 TODAP faaliyet raporu için bkz. todap.org/bolum_detay.aspx?link=3&yaziId=1796
Kaynaklar
Gürsel, B. (2010). Emek, eleştirel psikoloji ve toplumsal dayanışma eksenleri çerçevesinde psikologların özörgütü olma hedefinde TODAP-Der. Eleştirel Psikoloji Bülteni, 3-4, 99-101.
Gürsel, B. (2023). Sınıf çalışmalarında deneyim ve öznelliği incelemeye yönelik bir yaklaşım ve model önerisi [Doktora tezi]. Kocaeli Üniversitesi.
Karlıdağ, S. (2024). Psikoloji eleştirisinden eleştirel psikolojiye: Türkiye’deki eleştirel yönelimli psikolojiler için bir sınıflandırma ve bazı değerlendirmeler. ViraVerita E-Dergi, 20, 109-155.
Sandıkçı, E. (2018). Görünmeyen ve inşa edilmeyi bekleyen bir alan: çalışmanın ve emeğin ruhsallığı. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 70, 10-15.