Sevgi Türkmen svgtrkmn@gmail.com
Psikolojinin uygulama alanında genel kabul görmüş; sistemli, şemalı, sertifikalı, eğitimli ekollerin dışından da psikolojiye bakabilmek her zaman mümkün ve hatta kimi zaman zorunludur. Tam da psikolojinin popülaritesini her geçen gün arttırdığı bu dönemde, yaygın anlayışın dışında, farklı yaklaşımların tartışmaya açılması ayrıca önemli de bir çabadır.
On yıllardır, psikoloji alanında yürütülen kavramsal çalışmaların ve alan çalışmalarının sonucunda oluşmuş psikoloji külliyatının varlığını elbette ki tümüyle yok saymadan, bu külliyatın teoride ve özellikle de pratikte yetmezliğini görmeye, bilmeye, söylemeye ruh sağlığı çalışanları olarak hepimizin ihtiyacı vardır. Giderek yaşamın her alanına sirayet eden ve yolunun kesiştiği her bireyi “sağlıklı-sağlıksız” ikileminde değerlendiren psikolojik dili ve yarattığı sektörü, toplum sağlığı lehine açık etmeye ve tartışmaya ihtiyaç vardır. Uygulamada, kimi zaman alanın bütünü psikolojik testlere, ölçeklere ve tanılara feda edilirken, çoğu zaman da uygulayıcı hangi ekolden geliyorsa, tümüyle o ekolün sistemi ile bireyi anlama çabasında oluyor.
Bir insanı ya da bir olayı anlamaya; kavramlar, şemalar ve kuramlarla başlamak, esasında düşünmeye aynı çıkış noktasından, aynı sonuca ulaşmanın beklentisi ile başlamak gibidir. Koşullar değişse de güzergâhın aynı ilerlediği bir süreç, çoğu zaman kendi dinamiğini kaybederek statik bir deneyime dönüşebilir.
Kavramlar varılması gereken amaca dönüştüğünde; olgu-kavram, olgu-şema ikilemleri içerisinde olan olgu, gerçeği algılamanın esas unsuru iken, kavramın doğrulayıcısı ve şemanın bir alt unsuru hâline gelir ve çoğu zaman, gerçek, elden kayar gider. Kavramsal çerçeveler bireyi ya da durumu anlamak yerine, kabul edilmiş yaklaşımın yetersiz doğrulayıcısı olarak işlevselleşir. Dolayısıyla insanlar, olaylar, koşullar değişse de aynı başlangıçtan ve aynı kuramsal sınırlar içinden bakarak yaşantıyı, duyguyu, düşünceyi ve davranışı anlamaya çalışmak, aslında insanı veya durumu bir kuramın şemasına yerleştirerek anlamak anlamına gelir.
Böylelikle şematik yöntemlerin hâkim olduğu seanslar içinde bireyi anlama, ona iyi gelme, iyi hissettirme çabası çoğunlukla bireyi disipline sokma, tanımlama, tanılama, ruh sağlığını normallik veya anormallik kavramlarının içine sıkıştırma, tercih yaptırma, denetleme gibi durumlarla da sonuçlanabilir. Kimi zaman psikoloji literatüründeki bu düşünme ve uygulama biçimi danışanı kendi gerçekliğinden koparabileceği gibi psikoloğun da deneyim alanında yanılsamalar yaşamasına yol açabilir. Bununla birlikte hem danışan hem danışman duygu, düşünce ve davranışlarına, kendine ait hissetmediği yeni biçimler vermeye çabalayabilir. Bu pratikler, insanın kendisini ve çevresini anlamasının, eksiğini-fazlasını görmesinin önünde birer ideolojik engel olarak da tartışmaya açılmasını önemli kılar.
Psikolojinin doğa biliminden daha çok sosyal bilim olması nedeniyle, psikoloji pratiğinde deneyimsel öğrenme, yani bildiğimiz tecrübe, oldukça önemlidir. Elbette ki “görüşmelerin gizlilik esası” temel ilkelerdendir ama bu ilkelerin deneyimler üzerinden yürütülecek tartışmalara gölge etmemesi de en az ilkenin kendisi kadar önemlidir. Seans kapılarının içeriyi tartışabilecek, alan pratiklerini çeşitlendirecek aralıkta olması sağlanamazsa, alanın dışa kapalı, eleştiriye kapalı, dokunulmaz, muhafazakâr tutumu devam edecektir.
Psikoloji pratiklerindeki ekoller sistemini yeniden düşünmeye, farklı deneyim ve olanakları görmeye ihtiyaç vardır. Diğer türlü, neredeyse noktasından virgülüne kadar yolunu belirlemiş, ununu elemiş, eleğini asmış ve kendisinden oldukça emin bir psikoloji içinde çoğu zaman, kıvranıp durmaktan, aynı döngü hâlinde olmaktan kurtulmamız çok mümkün görünmüyor. Bir yandan eleştirel psikoloji ve pedagojiye yaslanarak; diğer yandan ise, teoriği ve pratiği geliştirecek belki de en önemli dayanağımız olan, bilginin ilk kaynağına, deneyimlerimize dönerek sesimizi yükseltmeliyiz. Bu ses hepimizi daha farklı olanaklarla, daha başkaca anlama ve anlaşma ilişkileriyle karşılaştıracaktır.
Hâkim psikoloji diline ve anlayışına eleştirel bakabilmek, bunu birlikte ve yüksek sesle ifade ediyor olabilmek psikolojiyi sadece psikologların konuştuğu bir mecradan çıkarıp kamusal olarak da tartışmaya açacak, hem uygulayıcılarda hem “uygulananlarda” daha güçlü bir düşünüş ve hissediş sağlayacaktır. Bu güçlü olma hâli, bir yaklaşımın diğerini alt ettiği bir hâl değil, psikolojinin her şeyi bilen bu mağrur kibrinin birey üzerindeki baskısının hem danışan hem danışman tarafından tartışabilir olması anlamına gelir.
Yine bu çaba, alandaki öğrenci ve psikologların her durumu, her koşulu klinikleştiren yaklaşımların karşısında kendi deneyimlerine yaslanarak farklı olanaklar ve yaklaşımları mümkün kılan tartışmalar açabilmesi açısından da oldukça önemlidir.
Eleştirel psikoloji tartışmaları buralardan hepimize birer can yeleği olmuş, cesaret vermiştir. Her normdan, gelenekselden, verili olandan kopmaya ve kendine bir yol, özgün bir yer yaratmaya çalışmak elbette başlangıçta belirsiz ve zordur. Psikolojideki hâkim anlayıştan kopmaya çalışma da başlangıçta aynı belirsizliği, kederi, yetersizlik hissini uygulayıcılara verebilir; ama süreç içerisinde alan deneyimlerini eleştirel psikoloji ve pedagoji bağlamında tartışmak, uygulanabilir bir literatür oluşturmaya çalışmak yükümüzü ve sorumluluklarımızı hafifletecek, uygulayıcılar olarak bizleri daha da güçlendirecek ve özgürleştirecektir. Eleştirel psikoloji ve pedagoji içinde konumlanarak felsefe, sanat, edebiyat, siyaset gibi disiplinleri uygulama ve teoride her zaman yanı başımızda hissederek ve öz deneyimlerimize yaslanarak oluşturacağımız psikolojik yaklaşımlar, kendimizin ve danışanlarımızın hakikati ile daha çok örtüşen bir alan yaratacaktır.
Tam da buradan kuruluşunun on beşinci yılına gelen ve hepimize yeniden düşünme yuvası olan TODAP’ı anmak isterim. Birlikte olma, yan yana durma, kimi zaman uzak da olsak TODAP’ın hemen orada olduğunu bilme, bu kadar karmaşası ve tartışması olan bir alan içinde son on beş yıldır, bize nefes oldu.
Eleştirel düşünen uygulayıcılar olarak psikoloji içinde verili ve belirli olan çalışma alanlarında, eleştirel yaklaşımın uygulanabilir gerçekliğinin hangi koşullarda mümkün olup olmayacağı, bireyin gizliliğini esas alarak deneyimlerin açıklığının sağlanıp sağlanamayacağı, dayanışmayı güçlendirmek, birlikte özgürleşme imkânlarının neler olabileceği gibi onlarca sorumuz ve sorununuz var.
Kendimize ve birbirimize sorabildiğimiz sorularımız daim olsun.