Sercan Karlıdağ karlidagsercan@gmail.com
Sekiz yıl önce, Aralık 2017’de ilk sayısının mutfağında yer aldığım Psikoloji ve Toplum’un yıllar sonra bu özel sayıyla geri dönmesi benim için şahsi bir heyecan. Fakat bundan da öte, bu sayı dergi için bir can suyu, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nin (TODAP) 15. yılı içinse mütevazı bir armağan niteliğindedir. TODAP’ın 15. yaş günü vesilesiyle hazırlanan bu özel sayıda, geride kalan süreci anlamlandırmak ve özellikle de eleştirel psikoloji birikimini tartışmak kritik bir önem taşımaktadır. Baştan spoiler vermek mazur görülürse, bu yazı, başlıktaki imtihan metaforuyla çelişecek biçimde, TODAP’ın eleştirel psikoloji eksenindeki 15 yıllık pratiğini, bir başarı veya başarısızlık karnesi olarak değil, Türkiye bağlamında eleştirel psikoloji iddiasını hayata geçirmenin zorluklarıyla dolu bir “kolektif öğrenme deneyimi” olarak okumayı amaçlamaktadır.
Bu değerlendirme metni, daha önce yazdığım Psikoloji Eleştirisinden Eleştirel Psikolojiye: Türkiye’deki Eleştirel Yönelimli Psikolojiler İçin Bir Sınıflandırma ve Bazı Değerlendirmeler başlıklı (Karlıdağ, 2024) yayından bir uyarlamadır. O makalede Türkiye’deki eleştirel yönelimli psikolojileri, 5 eleştirel güzergâh içinde 12 hat açısından sınıflandırmayı önermiştim:
1. Sosyal Psikoloji Bilgisiyle Eleştirel/Politik Güzergâh
2. Ruh Sağlığında Eleştirel Sorgulamalar ve Psikanalitik Güzergâh
3. Psikoloji Eleştirisi, Teorik Psikoloji ve Eleştirel-Tarihsel Güzergâh
4. Mesleki Örgütlenme, Psikoloji Bilgisiyle Eleştirel Uygulamalar ve Aktivist Güzergâh
5. Salt Akademik Olmayan Güzergâh, Entelektüel-Sofistike Arayışlar
Bu sınıflandırmada dördüncü güzergâh doğrudan TODAP’a karşılık gelmekteydi. Diğer bir ifadeyle, TODAP’ı eleştirel psikoloji iddiası ve arayışı açısından Türkiye’de kendi başına bir konu olarak tartışmaya açmıştım. Bu yazıda, ilgili bölümü (ss. 131-132) temel alıp güncelleyerek TODAP’ın 15 yıllık eleştirel psikoloji deneyimini ele almayı hedeflemekteyim.
Dün: Sacayaklarından biri olarak eleştirel psikoloji ve ‘erken doğum’ tespiti
Fikri temelleri 2008’de atılan[1] ve Aralık 2010’dan beri dernek statüsünde varlık gösteren psikolog meslek örgütü olarak TODAP’ta emek, toplumsal dayanışma ve eleştirel psikoloji eksenleri, sacayağı mahiyetinde, resmi olarak tüzükte ve süregelen faaliyetlerde yer etmiştir (bkz. TODAP Dernek Tüzüğü, Madde 2; ayrıca bkz. Gürsel, 2010). Esasen sadece Türkiye için değil, dünya ölçeğinde de psikologların mesleki örgütlülüğü dikkate alındığında, eleştirel psikoloji lafzının bir meslek örgütünde bu denli öne çıkmasının ilerici bir başlangıç olduğu kanaatindeyim.
Bu başlangıçta, Türk Psikologlar Derneği (TPD) karşısında belirgin bir eleştirel konum alış olduğu açıktır. Sözgelimi, kongrelerin ücretsiz yapılmasına dönük spesifik talep ve çağrılardan, TPD hakkında yazılmış tespit ve öneri raporuna dek bildiriler bu eleştirelliğin TODAP’ı örgütleyici bir vasfı olduğuna işaret etmektedir. Yanı sıra, Sertan Batur ve arkadaşlarının girişimiyle 2008 yılında başlayan (ve daha sonra TODAP’ın üstleneceği) Eleştirel Psikoloji Sempozyumu ve Eleştirel Psikoloji Bülteni’nin ufuk açıcı bir payı olduğu anlaşılmaktadır. Kurulmasından önce bir topluluk olarak Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri’nin 13 Ağustos 2009 tarihinde eleps.info web-sayfasında yayımlanmış “Eleştirel psikologlar ne yapmaya çalışır?” başlıklı kısa bildirisi/paylaşımı, TODAP’ın eleştirel psikoloji iddiası ve arayışını saptamak açısından değerli olabilir. Bu bildiriden bir pasaj şöyledir:
“(...) Eleştirel psikologlar, psikososyal refahın en temel taşı olan insan haklarını ve insan hakları mücadelelerini kayıtsız şartsız destekler. Eleştirel psikologlar, bilimsel ve politika dışı olduğu iddia eden psikoloji disiplininin, tam da bu iki iddia aracılığıyla toplumsal çelişkileri görünmez kılabildiğini ve toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretilmesinde aktif bir rol oynayabildiğini iddia ederler. Bu süreçleri ifşa etmek amacıyla, eleştirel psikologlar disiplinlerarası bir yaklaşımla düşünce ve eylem üretirler. Eleştirel psikologlar, psikolojinin (ve her türlü sosyal bilimsel aktivitenin) toplumsal düzenlemedeki fonksiyonu açısından politik olduğunu kabul edip, eşitlikçi, özgürleşmeci ve çoğulcu bir teori ve pratik üretmeye çalışırlar. Eleştirel psikologlar, ürettikleri teori ve pratikte içinde bulundukları tarihsel ve kültürel bağlamı hesaba katarlar.”
Bu başlangıcı biraz yakından kritik etmek gerekirse, henüz dernekleşmeye giden süreçte Batur’un (2010) Eleştirel/Muhalif Bir Psikoloji Örgütüne İlişkin Tezler başlıklı yazısı dikkate değerdir. Eylül 2010 tarihli yazısında Batur, kendi penceresinden, TODAP’ın dernekleşmeye giden sürecine ilişkin bir bakıma memnuniyetsizliklerini ve (yapıcı denebilecek) eleştirilerini dile getirmiştir. Yazısında salt sendikal/mesleki bir mücadele değil, hem mesleki hem bilimsel araştırma alanında sürdürülecek bir eleştirel psikoloji mücadelesinin ve psikologların mevcut sistem içinde kapitalist ilişkileri yeniden üretme riski taşıyabilecek konumlarını tartışmanın önemini vurgulamış, “ideolojik ve teorik bir analizin” mücadelenin ilk adımı olduğunu savunmuştur. Ayrıca, yavaş ve emin adımlarla, taban demokrasisine dayalı ve çoğulcu bir tavrın gerekli olduğuna ve ‘doğruyu bulmuş olmak’ iddiasından uzak durarak (öz)eleştiriyi ön planda tutup sert tonla değil, güçlü argümanlar ve sağlam bir teorik duruşla temellendirilecek politik söylemin önemine işaret etmiştir (Batur, 2010).
Bundan üç yıl sonra ise, biri iyimser (Şensoy ve ark., 2013), diğeri kötümser (Kayaoğlu ve Batur, 2013) denebilecek tablolar sunan iki yayında, artık bir dernek statüsünde olan TODAP, Türkiye’de eleştirel psikoloji konusundaki aktüel gelişmeler bağlamında tartışılmıştır. Şensoy ve arkadaşlarının (2013) yazısında minimal bir kritik olarak yer bulan, Kayaoğlu ve Batur’un (2013) ise yoğun bir eleştiriyle sözünü ettiği konu, TODAP’ın eleştirel psikoloji iddiası üzerinedir. Kayaoğlu ve Batur, TODAP’ın, “eylem tiranlığının” (tyranny of practice; s. 923) bir sonucu olarak pratiğe teoriden daha fazla öncelik verdiğini, eleştirel psikolojinin ne olduğu tartışmasının tamamlanması bir yana, düzgün bir şekilde başlamadığını savunmuş, eleştirelliğin içinin geleneksel sol ideoloji ve muhalif/radikal politik söylemle doldurulmaya çalışıldığını ifade etmiştir. Yazarlara göre, bu teorik boşluk, bir yandan psikolojiyi pragmatik bir araç olarak kullanan, diğer yandan geleneksel sol ideoloji ile hareket eden ve “sekterliğe” (s. 928) varan keskin bir ahlaki pozisyona yol açmaktadır. Dahası, toplumsal dayanışma ve emek eksenleri için çabalar da çeşitli açılardan yetersiz bulunmuştur (ss. 924-25). Bu nedenlerle yazarlar, TODAP’ı bir bakıma ‘erken doğum’ (premature birth; s. 927) olarak niteleyip yetersiz bir teorik ufukla örülen muhalif psikoloji anlayışının, anaakım psikolojinin teorik ağırlığına direnebilmesi güç olacağından, TODAP’ın hayatta kalıp kalmayacağı veya ne kadar dayanacağının şüpheli olduğunu belirtmiştir.
Bugün: Verilen sınav ve/ya süregiden ‘kolektif öğrenme deneyimi’
Dünden notlarla bugünün muhasebesini yapmaya kalkacaksak bence iki soru öne çıkıyor: Birincisi, 15. yıla varılmışken ‘hayatta kalma şüphesi’ ne ölçüde geçerlidir? İkincisi, ‘teorik zayıflık’ üzerine olan kritik geçerliliğini korumakta mıdır?
Bu noktada, özdüşünümsellik nevinden bir not olarak, bahsettiğim iyimser ve kötümser iki makalenin yayınlandığı sene, 2013’te, psikoloji lisans öğrencisi olarak TODAP’la bağ kurduğumu ve 2014 yılından beri TODAP üyesi olduğumu, faaliyetlerinde yoğun biçimde rol aldığımı ve/ya takipçisi olduğumu belirtmeliyim. Bu açıdan, yukarıdaki eleştirilerdeki yazarlardan farklı olarak ‘içeriden’ bir konum sergilemekteyim. Diğer bir deyişle, TODAP içindeki sosyalizasyonum açısından bu konum, yukarıdaki eleştirilerin yazarlarından (Batur ve Kayaoğlu) doğal olarak farklılaşacaktır. Öte yandan, belirtmek gerekir ki Batur ve Kayaoğlu, 2010 ve 2013 yıllarındaki o keskin eleştirel konumlarına rağmen, yıllar içinde TODAP’la bir diyalog geliştirmiştir. Sözgelimi, Eleştirel Psikoloji Bülteni’nde (Sayı 8, 2019) ortak faaliyet yürütmek, VIII. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu (2024) veya TODAP Çalışma Grubu’nun İletişim Yayınları’ndan çıkan derleme kitap çalışması (Eleştirel Psikoloji, 2022) örnekleri, bu ilişkinin basit bir etkileşimin ötesine geçtiğini ve o dönemki mesafenin dönüştüğüne işaret etmektedir.
Bu özdüşünümsel parantezin ardından, sorduğum iki soru açısından ‘hayatta kalma şüphesi’ ve ‘teorik noksanlık/zayıflık’ kritiğini, bugün için, ayrıştırarak ele almak makul olabilir. İlk sorunun yanıtı, ilerleyen kısımlarda değineceğim pratikler ve faaliyetlere yakından bakmayı gerektiriyorken, ikinci sorunun yanıtı ise, bu muhasebenin sonunda varacağım ‘kolektif öğrenme’ tespitiyle doğrudan ilişkilidir.
TODAP’ın TEKEL İşçi Direnişi’ne katılımla (Aralık 2009) başlayan eylemliliği, Gezi Direnişi ve ‘barış/çözüm süreci’ dönemlerindeki gelişimi hesaba katıldığında, 2015 öncesi süreçte eleştirel/muhalif bir mesleki örgütlülük için nispeten elverişli koşullar olduğu savunulabilir. İlerleyen yıllar itibariyle düşünüldüğünde ise, her biri kendi başına ayrı bir örgütsel analizin konusu olabilecek ve etraflıca tartışılmaya değer çeşitli konular saptanabilir. TPD[2] karşısındaki konumu, üye sayısının sınırlılığı, İstanbul ve İzmir dışında diğer şehirlerde etkili olamaması, mesleki örgütlenme ve işleyişteki problemler[3] ve yaşanan kopuşlar[4] iyimser olmayan bir tabloya işaret etmektedir.
Fakat sağ-popülizmden beslenen mevcut politik şiddet ikliminde ve/ya keyfilik, yıkıcılık, çürümüşlük ile mâlûl otokratikleşen düzende (Karlıdağ, 2025) hâlâ emek, toplumsal dayanışma ve eleştirel psikoloji iddiası ve mücadelesiyle varlığını sürdürmekte oluşu (yani, deyim yerindeyse ‘erken doğumuna’ rağmen hayatta kalabilmesi), TODAP’ın bu uzun imtihanı bir varlık sınavı olmaktan çıkarıp, süregiden bir etik-politik kararlılık hâline getirdiğini gösteriyor. Bu temelde, TODAP’ın önemli bir ‘sınav’ vermekte olduğunu, hatta ileri giderek, sınavı verdiğini ifade edebiliriz. Ama bildik anlamıyla değil; sınavı, dönüştürerek. Peki nasıl?
Şensoy ve arkadaşlarının (2013) da belirttiği gibi, TODAP’ın erken dönemde pratik ağırlıklı ve kuramsal olarak kırılgan denebilecek çizgisi, zaman içinde bir öğrenme alanına evrilmiştir. Bugün bu pratiğin, eleştirel psikolojinin Türkiye’deki tarihsel ve kültürel bağlamına tutunan özgün bir arayışa dönüştüğü ve eleştirel psikoloji, emek ve toplumsal dayanışma eksenlerini diri tutan bir “sürekliliğin” göstergesi olduğu kanısındayım. Bu yazının konusu olduğu üzere, kurucu sacayağındaki unsur olan eleştirel psikoloji iddiası, TODAP’ı diğer muhalif mesleki ya da sendikal örgütlenmelerden ayıran temel özelliktir. Eleştirel psikoloji iddiasındaki kararlılık ve süreklilik ise, faaliyetlerin yalnızca çokluğundan/niceliğinden değil, esasen niteliğinden, yani eleştirel psikoloji bilgisinin somut bağlamlarda sınanarak genişletilmesinden beslenmektedir. Yani, bugün, eleştirel psikoloji (iddiası ve arayışındaki) ısrarının karşılığı olarak, artık kimisi olağanlaşan ve zaman zaman güncellenen, kimisi akamete uğrayan ya da tamamlanan, kimisi yeni başlayan ve/ya süren çok sayıda faaliyetten söz etmek mümkündür:
- Eleştirel Psikoloji Sempozyumu: TODAP, 2008 yılında başlayan bu faaliyetin, üçüncüsünden beri (2012) paydaşı ve düzenleyicisidir. 2024’te 8. sempozyum düzenlendi. İki yılda bir sürüyor.
- Çeviri ve derleme kitap çalışmaları: Eleştirel Psikoloji (2012, Ayrıntı) ve Psikanaliz ve Devrim (2024, Ayrıntı) çeviri kitapları ve Eleştirel Psikoloji (2022, İletişim) derleme kitabı, TODAP çalışma gruplarının üç üretimidir.
- Eleştirel Psikoloji Kampı: 2015 yılında başladı, iki yılda bir sürüyor.
- Psikoloji Lisans Eğitimi Üzerine Öğrenci Forumları: 2014-15 yıllarında gerçekleşti, genel rapor Nisan 2016’da yayımlandı.
- Ötekisiz Psikoloji Atölyeleri: 2016 yılında başladı, sürüyor.
- Psikoloji ve Toplum Dergisi: Eski adıyla Psikoloji ve Toplum Bülteni. 2017’de başladı, 4 yıl sürdü. Bu özel sayı itibariyle yeniden başladı.
- Psikologlar için LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu: Ekim 2017’de yayımlandı.
- Eleştirel Psikoloji Bülteni: Sertan Batur ve Ersin Aslıtürk’ün hâlâ editörlüğünü sürdürdüğü bülten, Ekim 2019’daki 8. sayı ile TODAP’ın üstlendiği bir faaliyet oldu. 9. sayı için hazırlıklar sürüyor.
- Eleştirel Psikoloji Dersliği: 2023 yılında başladı, sürüyor.
- Eleştirel Psikoloji Tartışmaları: Her yıl farklı temalarda sürüyor.
- Eleştirel Psikoloji Okumaları: Yıllar içinde farklı ihtiyaçlarla çok sayıda gerçekleşti.
- Diğer: Yıllar içinde, eleştirel psikoloji bağlamında, çalıştay, panel ve film analizleri gibi çok sayıda tekil etkinlik düzenlenmektedir.
Bunların yanı sıra, örneğin Soma’da, COVID-19 pandemisi döneminde, 2023’te deprem bölgelerinde ve 19 Mart 2025 akabinde sürdürdüğü “psikososyal dayanışma faaliyetleri” (örn. bkz. Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu), Psikososyal Dayanışma Ağı’ndaki (PSDA) kurucu denebilecek rolü (örn. 10 Ekim sonrası PSDA Ankara çalışmaları) ve çeşitli toplumsal meselelerde kamuoyu oluşturmaya dönük girişimleri, TODAP’ın aktivist ve dayanışmacı kimliğinin belirdiği faaliyetler olarak eleştirel psikoloji ve toplumsal dayanışmanın kesişiminde değerlendirilebilir.[5] Elbette, burada peş peşe sıralanıp ‘listelenen’ faaliyetlerin her biri, kendi başına, ‘eleştirel psikoloji dozajı’ ve teorik bütünlüğü, sürdürülebilirliği, iç örgütsel çoğulculuğu, anaakım üzerindeki dönüştürücü etkisi ve nihai özgürleşmeci hedefi bakımından ayrı ve özel kritikleri hak etmektedir. Bu mütevazı ‘muhasebe’ yazısının sınırları dahilinde, yıllar içinde, söz konusu faaliyetlerin varlığının kendisi, geçmiş dönemde ‘erken doğum’ eleştirisi etrafında dile getirilen hayatta kalma şüphesinin ortadan kalktığını ima etmektedir. Yanı sıra, faaliyetlerin niceliğinden çok sürekliliği ve niteliği, TODAP’ın eleştirel psikoloji iddiasını sürdürme konusundaki direncini, anaakım psikoloji içindeki hâkim anlayışların kurumsal ve ideolojik sınırlarına rağmen, özgürleşmeci ve eleştirel bir yönelimi koruma kararlılığını göstermektedir.
Eleştirel psikoloji iddiası ve arayışının sürmesi pek çok açıdan bu iddiayı sahiplenen bir örgütlenme veya bu maksatla bir araya gelmeyi kolaylaştıran platformların ve faaliyet alanlarının bulunmasıyla yakından ilişkilidir. TODAP’ın aktivist kimliği ve (olumlu-olumsuz yönleriyle) örgütlenme deneyimleri ile eleştirel psikoloji iddiası arasında kaçınılmaz denebilecek, praksis oluşturucu bir bağlantı olduğu söylenebilir. Bu 15 yıllık deneyimin ‘imtihan notu’ somutlaştırılacak olursa, etik-politik ‘pratik’ ayağının, ‘teorik’ ayaktan daha güçlü olduğu çıkarsanabilir. Tam da bu praksis oluşturucu ve eylemi önceleyen kimliğin bir sonucu olarak TODAP’ın eleştirel psikolojinin neliğine ilişkin bütünlüklü bir kavrayıştan yoksun olduğu, hatta ‘psikoloji eleştirisinden’ öteye geçmekte zorlandığı değerlendirmelerine (Batur, 2010; Kayaoğlu ve Batur, 2013) büyük ölçüde, bugün için de katılıyorum. Fakat, bu tespiti, 15 yıllık muhasebenin bir “başarısızlık” notu olarak değil, “kolektif öğrenme” sürecinin tam da kendisi olarak okumak gerektiği kanaatindeyim.
TODAP’ın kolektif öğrenme deneyiminin (Türkiye bağlamı için) hem gerekli hem de (eleştirel tutumun ‘doğası’ gereği) doğal bir süreç olduğunu kanısındayım. Çünkü eleştirel tutumun kendisi, önceden belirlenmiş bir doğruya ya da ‘doğruyu bulmuş olmak’ iddiasına değil, bir bakıma mevcut olanı acımasızca eleştirme[6] ve sorgulama iradesine dayanmaktadır. Geçmiş dönemdeki eleştiriler, büyük ölçüde, başlangıçta bütünlüklü bir kavrayışın olmamasının dayandığı ‘erken doğum’ tespitine dayanıyordu. Oysa bu 15 yıllık öykünün gösterdiği şey, “Bugün” okumasının vardığı nihai tespit ve “Yarın” bölümüne devreden esas fikre karşılık gelmektedir: Geçmiş dönemki teorik zayıflık eleştirisi karşısında, bu 15 yılda önemli bir yol katedildiği söylenebilir. Söz konusu eleştiri ve endişelerin aksine, TODAP’la geçen 15 yıl, ‘eylem tiranlığının’ etik-politik pratiği zayıflattığı bir süreci değil; tam tersine, bu pratiğin kendisinin teorik noksanlıkları aşmaya kapı aralayan bir kolektif öğrenme dinamiği tesis ettiğini düşündürmektedir. Sadece zahiri olarak süregiden (yukarıdaki) faaliyetlere dahi baksak, teorik noksanlık ve zayıflıkların, etik-politik pratiğin etkisi ve kolektif bir öğrenme-üretme süreciyle aşılmakta olduğunu savunmak mümkündür. Elbette bu kolektif öğrenme süreci, çatışmasız ya da hatasız bir (pozitivistik) ilerleme (mitosu) anlamına gelmiyor. TODAP, bazı dönemlerde eleştirel yönelim ile politik eylemlilik arasındaki gerilimi yaşamış; zaman zaman da teorik derinleşme ihtiyacını geri planda bırakmıştır. Öte yandan, bu gerilimlerin sürekliliği, eleştirel psikoloji iddiasını sahici kılan bir deneyim alanını mümkün kılmıştır. Dahası, bu öğrenme deneyiminin, örgütsel bir deneyimin toplamı oluşunun ötesinde, eleştirel psikoloji bilgisinin Türkiye’deki tarihsel, kültürel ve politik koşullar içinde nasıl şekillenebileceğine dair canlı bir sorgulama alanı olduğunu savunmak mümkündür.
Dolayısıyla bugünden bakıldığında, eleştirel psikoloji iddiasının, TODAP açısından “nokta konulup başlanılan” değil, Türkiye bağlamında hayata geçirmenin zorluklarıyla dolu, yıllara yayılan bir süreçsellik, bir arayış ve bir kolektif öğrenme deneyimi olarak anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Bu süreç, yine, tamamlanmış bir dönüşümden ziyade, Türkiye’de psikoloji eleştirisinden eleştirel psikolojiye seyreden eğilimin (bkz. Karlıdağ, 2024) güncel bir izdüşümü olarak eleştirel psikoloji iddiasını diri tutan, süregiden bir arayış biçiminde görülebilir. Diğer bir deyişle, TODAP’ın eleştirel psikolojiyle “imtihanı”, artık bir başarı ya da başarısızlık karnesi değil; eleştirel psikoloji arayışını pratik içinde canlı tutan bir kolektif öğrenme-üretim süreci olarak okunmalıdır.
Yarın: Zorunluluk, sorumluluk ve potansiyellere ilişkin bazı notlar
Batur’un (2010) ‘yavaş ve emin adımlarla’ ifadesiyle kastı muhtemeldir ki bu denli bir yavaşlık değildi; ancak gelişmeler dikkate alındığında TODAP’ın anaakım anlayış ve uygulamalara karşı eleştirel/muhalif tutumunun ve mevcut eleştirel yönelimli psikoloji kavrayışının ‘yakın-vadede’ (belki yine) iyimser olmasa da, Türkiye’de eleştirel psikolojinin ‘kurumsallaşması’ konusunda, umuda ve güçlü bir potansiyele işaret ettiğini savunuyorum. Bu dönüşümün emek ve çaba gerektirdiği muhakkak. Bu ‘muhasebe’, bir dönemi kapatmaktan çok, otoriterleşen iklimin daralttığı psikoloji alanında eleştirel yönelimi koruma ve sürdürme amacına işaret etmektedir. Bu bağlamda yarın için zorunluluk, sorumluluk ve potansiyeller ayırt etmeye çalışacağım:
1. Temel Zorunluluk: Örgütsel Bellek ve Daimî Özdüşünümsellik: Bana kalırsa, yarına dair olası sahici tüm gelişmelerin ön koşulu, 15 yıllık kolektif öğrenme deneyimini güvence altına almaktan geçiyor. Bu ise, örgütsel bellek oluşturma güçlüğünü aşmayı gerektirmektedir. Eleştirelliğin sınırlı kalışı problemi başta olmak üzere, bir çeşit mikro-iktidar alanı yaratma, çoğulculuktan uzaklaşma ve muhalif duruşun sönümlenmesi gibi çeşitli olası ‘riskler’ karşısında TODAP’ın özdüşünümselliği öncelemesi ve koruması gerekliliği açıktır.
2. Teorik-Pratik Sorumluluk: Eleştiriden Özgün Üretime: Türkiye’deki genel durumu çözümlemeye gayret ettiğim yayında (Karlıdağ, 2024) da belirttiğim gibi, Türkiye, sözgelimi Almanya’daki Holzkampçı-Marksist veya Latin Amerika’daki Martín-Barócucu eleştirel psikoloji yaklaşımları gibi, disipliner boyutta bütünlüklü bir eleştirel psikolojik perspektifin olduğu akademik-entelektüel bir coğrafya değildir. TODAP da bu bağlamın bir parçasıdır. Ancak eleştirel psikoloji iddiası, anaakım-pozitivistik bağlamı değiştirmeye çalışma sorumluluğunu beraberinde getirmektedir. Bu, pekâlâ hazır bir disipliner model ithal etmek değil, eleştirel tutumun ‘doğasına’ uygun biçimde, bağlamın kendi içinden filizlenen düşünsel ve pratik bir çabayla mümkün olabilir. Yarının sorumluluğunun, (kurtuluşçu-özgürleşmeci) eleştirel hedefi, hâlâ en yoğun olduğu hâliyle, statükoya itiraz eden konumdan çıkarıp, kendi bilgi üretim araçlarını kurabilen bir pratik hâline taşımak olduğu savunulabilir. Dolayısıyla, bu, sadece itiraz etmek değil, inşa etmek anlamına gelir ve çeşitli açılardan somutlaşabilir: Sözgelimi, kurumsal akademi karşısında psikoloji eğitimine (örn. akreditasyon süreçlerine) doğrudan müdahil olarak söz sahibi bir konuma gelmek; Türkiye’nin toplumsal gerçekliğini görünür kılacak araştırma ve yayın pratiklerini (örn. akran desteği, yayın kanalları aracılığıyla) aktif olarak inşa etmek ve güçlendirmek; eleştirel psikoloji bilgisiyle psikososyal dayanışma faaliyetlerini, sosyal politika düzeyinde karşılık bulmasını sağlayacak kalıcı çabalara dönüştürmek, bu sorumluluk alanları arasında speküle edilebilir. Böylece, eleştirel psikoloji bağlamındaki faaliyetlerden psikososyal dayanışma pratiklerine dek mevcut birikimde hâlâ başat olan anaakım psikolojiye itiraz yüklü reaktif tonun ötesine geçilmesi ve psikoloji eleştirisinden eleştirel psikolojiye seyreden eğilimin güçlenmesi mümkün olabilir.
3. Yapısal ve Stratejik Potansiyeller: Diyalog Zeminlerini Genişletmek ve Enstitü Fikri: TODAP’ın “çoğulculuk” hedefini korumak ve büyütmek önemli konular arasında durduğundan, yarın için bir potansiyel, diyalog zeminlerini geliştirmekten geçiyor olabilir. Sözgelimi, bir yandan TPD ve Der-Mez gibi yerel mesleki örgütlenmelerle (yeniden) ortak zeminler geliştirmek yahut da yakın zamanlarda yönetmelik sorunu karşısında Halk için Psikoterapi Derneği ve Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği gibi emek-meslek ekseninde ortak mücadele ettiğimiz örgütlerle kurulan diyaloğu eleştirel psikoloji için de sağlamak değerli olabilir. Dahası, farklı coğrafyalardan mesleki örgütlenmelerle bağlar kurmak da bu diyaloğu güçlendirecek bir diğer olanaktır. Ayrıca, “teori üretimi” ve “örgütsel bellek” sorumluluk veya zorunluluklarını hayata geçirmenin en somut yolu, zaman zaman gündemleştirdiğimiz “Eleştirel Psikoloji Enstitüsü” fikri olabilir. Enstitü fikri, kendi payıma, 15 yıllık kolektif öğrenme deneyimini sürdürülebilir ve köklü kılacak en önemli iç kurumsallaşma potansiyeli olarak TODAP’ın fikir ve eylem ajandasında olmayı hak etmektedir.
Sonuç Yerine
Bu yazının başlığındaki imtihan sözcüğü, Dün bölümünde aktarılan ve teorisiz pratiğin zayıflayacağını öngören keskin ‘erken doğum’ eleştirileri ışığında, bir başarı veya başarısızlık karnesi vaat ediyor gibi görünebilir. Oysa TODAP’ın 15 yıla varmış eleştirel psikoloji iddiasını konu edinen bu ‘muhasebe’, tam tersi bir sonuca işaret etmiştir.
Bugüne dair kanaatim, teorik noksanlıkların, etik-politik pratiğin kendisi tarafından ‘aşılmakta’ olduğudur. Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri tarafından 2009 yılında yayımlanmış, burada da alıntılanan o kısa bildiri, eleştirel psikologların eşitlikçi, özgürleşmeci ve çoğulcu bir teori ve pratik üretmeye çalıştığını belirtirken, bitmiş bir teoriden değil, bir arayıştan söz ediyordu. TODAP’la 15 yılın gösterdiği şey, eleştirel psikoloji iddiasının “nokta konulup başlanılan” değil, Türkiye bağlamında hayata geçirmenin zorluklarıyla dolu, yıllara yayılan bir süreçsellik, bir arayış ve bir kolektif öğrenme deneyimi olduğudur. Bugün TODAP, teoriden yoksun, sekter ve kısa ömürlü bir girişim olarak görülme dönemini geride bırakmıştır. Teorik eksikliklerini kolektif pratiği içinde sorgulamaya ve dönüştürmeye devam eden, çeşitli baskı ve şiddet koşulları altında emek, eleştirel psikoloji ve toplumsal dayanışmadan yana psikologların özörgütü olma hedefini koruyan bir özne olarak varlık göstermektedir. Bu konum, teorik üretim ile dayanışma pratiği arasındaki ilişkiyi canlı tutan bir mesleki örgütlülüğe işaret etmektedir.
Yarının meselesi, keyfilik, yıkıcılık, çürümüşlük ile mâlûl otokratikleşen politik iklim koşullarında, bu kolektif öğrenme deneyimini daimî bir özdüşünümsellik ve sağlam bir örgütsel bellek ile güvence altına alma zorunluluğudur. Dahası, bu deneyimi anaakım psikolojiye yalnızca itiraz eden bir konumdan çıkarıp, genişleyen diyalog zeminleri ve Eleştirel Psikoloji Enstitüsü gibi somut potansiyellerle özgün bir üretime dönüştürme sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Çünkü yaşanabilir bir kamusal hayata katkı da, dönüşen ve dönüştüren bir meslek inşa etmenin yolu da kolektif öğrenmeden ve eleştirel sürekliliği diri tutan bir etik-politik sorumluluktan ve ısrardan geçmektedir.
[1]
Aralık 2010 öncesinde “Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri” ve
“Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği Girişimi (TODAP-Der)” adlarıyla
faaliyet göstermiştir; bkz. eleps.info web-sitesi arşivi (Son
Görüntüleme Tarihi: 09.11.2025): web.archive.org/web/20100325155515/http://eleps.info/
[2]
TPD-TODAP ilişkisi anaakım-eleştirel ve çoğunluk-azınlık kontrastına
işaret etmektedir. Bu, kalıpyargı düzeyindeki basit nitelemeye karşın,
sözgelimi TPD içinde eleştirel arayışların olduğu/olabileceği gözden
kaçırılmamalıdır. Özgecan Aslan anısına yapılmış Türk Psikoloji Yazıları
dergisinin “Şiddet” özel sayısı (Kasım 2016) ve “Grup Dinamikleri Bağlamında
Çatışma Çözümü ve Barış İnşası” temasındaki Türk Psikoloji Dergisi özel
sayısı (Aralık 2020) birer örnek olarak değerlendirilebilir.
[3]
Örneğin ‘örgütsel bellek’ oluşturmada bir güçlük olduğu açıktır. Bununla
da bağlantılı olarak, ‘işleyiş’ konusuna örnek bir sorun şu olabilir: Şensoy ve
arkadaşları (2013) dernekleşme sürecinden önce, yani 2009 yılı dolaylarında “İstanbul
ve Ankara gruplarında, toplantıların ve alınan kararların yalnızca toplantıya
katılanları mı bağladığı, yoksa ELEPS e-posta grubunun bir kararını mı
yansıttığı konusunda temsil soruları” (s. 904) olduğundan söz etmiştir. Bu
sorunun benzeri, aktüelde de olağan toplantılar ve TODAP üye genel grubu
arasında bir tartışma hattı olarak güncelliğini korumaktadır.
[4]
Komeleya Derûnnasên Mezopotamyayê / Mezopotamya Psikologlar Derneği
(Der-Mez) ve Toplumcu Psikologlar İnisiyatifi, TODAP’tan kopuşların iki
örneğidir. Şensoy ve arkadaşları (2013) üçüncüsü Diyarbakır’da düzenlenecek
Eleştirel Psikoloji Sempozyumu’nun (2012) ardından Kürt halkıyla, Diyarbakır ve
diğer şehirlerdeki psikologlarla teması, TODAP’ın çoğulculuğu açısından önemli
gördüklerini belirtmiştir. Bu çoğulculuk hedefinin belirli açılardan akamete
uğradığı tartışılabilir.
[5]
Adı geçen faaliyetler hakkında bilgilere TODAP’ın web-sayfasından
ulaşılabilir: https://todap.org/
[6] Bu ifade, Marx’ın Ruge’ye mektubunda (1843) dile getirdiği “var olanın acımasız eleştirisi” sözü/fikri ve daha genel olarak eleştirel teori geleneğindeki anti-dogmatik tutuma naziredir. Önceki yayında (Karlıdağ, 2024), Frankfurt Okulu ve eleştirel teori geleneğinden ilhamla ve Thomas Teo’dan ödünç bir yaklaşımla, psikolojinin “sorunlu bir bilim” olduğu tespitini Psikoloji Eleştirisini Temellendirmek ve Eleştirel Teoriyle Beslemek başlıklı bölümde (ss. 112-118) ontolojik, epistemolojik/metodolojik ve etik-politik açmazlar üzerinden tartışmıştım. Ayrıca, eleştirelliğin mahiyeti ve yordamı konusuna eğilirken John Drury ve Stephen Reicher gibi isimlere atıfla, bu anti-dogmatik “arayış”ın disiplin savunuculuğu yerine politik pratikte ortaklaşmayı önceleyen bir “yaklaşım savunuculuğu” olarak ele alınabileceğini öne sürdüm. Bu çerçevede, Türkiye gibi bağlamlarda, sözgelimi kurumsal akademi ve anaakım anlayış/uygulamalar karşısında deus ex machina niteliğinde bir disipliner iddianın, kendini marjinalize ederek “müzmin bir azınlık konumu” yaratma riski taşıdığını; bu nedenle bağlama duyarlı, emik bir yaklaşımın savunulması gerektiğini ileri sürdüm. Böylesi, eleştirel gerçekçi radikal bir psikoloji anlayışı ve pratiğinin, sıkça kullandığım “kolektif öğrenme deneyimi” lafzını boş-gösteren olmaktan çıkaracak bir yaklaşım imlediğini düşünüyorum.
Kaynaklar
Batur, S. (2010). Eleştirel/muhalif bir psikoloji örgütüne ilişkin tezler. Eleştirel Psikoloji Bülteni, 3-4, 92-98. http://bit.ly/EPB_SAYI3-4
Gürsel, B. (2010). Emek, eleştirel psikoloji ve toplumsal dayanışma eksenleri çerçevesinde psikologların özörgütü olma hedefinde TODAP-Der. Eleştirel Psikoloji Bülteni, 3-4, 99-101. http://bit.ly/EPB_SAYI3-4
Karlıdağ, S. (2024). Psikoloji eleştirisinden eleştirel psikolojiye: Türkiye’deki eleştirel yönelimli psikolojiler için bir sınıflandırma ve bazı değerlendirmeler. ViraVerita E-Dergi, 20, 109-156. https://doi.org/10.47124/viraverita.1565112
Karlıdağ, S. (2025). Keyfilik, yıkıcılık ve çürümüşlük karşısında yaşanabilir kamusal hayat arayışı. Bianet/Biamag. https://buff.ly/KaifItG
Kayaoğlu, A. ve Batur, S. (2013). Critical psychology in Turkey: Recent developments. Annual Review of Critical Psychology, 10, 916-931. https://discourseunit.com/annual-review/10-2013/
Şensoy, B. Ö., Okan, E., Kayacı, G., Erbey, M. ve Yılmaz, Ö. (2013). Psychology as labour, criticism and solidarity: An account of the critical psychology experience from Turkey. Annual Review of Critical Psychology, 10, 901-915. https://discourseunit.com/annual-review/10-2013/